Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa Uslu

Mustafa UsluFatih Sultan Mehmet ve İstanbulun Fethi yazarı
Yazar
Tasarımcı
8.3/10
38 Kişi
180
Okunma
16
Beğeni
3.951
Görüntülenme

Mustafa Uslu Gönderileri

Mustafa Uslu kitaplarını, Mustafa Uslu sözleri ve alıntılarını, Mustafa Uslu yazarlarını, Mustafa Uslu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Kendini bilen, Rabb’ini bilir. Güzel sözdür. Rabb’ini bilen haddini bilir. Haddini bilen hayatı anlar. Kainatı ve cümle mahlukatı. Yaratılışı ve yaratılmışı. Tahammülü, sabrı ve şükrü. İyilik ve güzelliği…”
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
“Gözümüzü açtığımız kainatın rengi ve şekli aşktır. Görmek lazım. Nefesi ve sesi aşktır. Kulak kesilip duymak lazım.”
“Gözün muhabbeti, gördüğüne. Kalbin muhabbeti, inandığına.”
Batılı devletler kendi ülkelerinde istemedikleri Yahudileri kendi ülkelerinden çıkararak hem iç siyasetlerini düzene sokmak, hem de Yahudileri himaye ediyormuş gibi görünerek Filistin bölgesine yerleşmelerine destek vererek Ortadoğu bölgesinde çıkarları doğrultusunda bir üs elde etmek istiyorlardı.
184 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Kitaptaki menkıbeler bölümünü biraz abartılı olarak değerlendirdim. Zira burada yazılanlar yazar tarafından bir rivayetten çok gerçekleşmiş bir olay olarak aksettirilmiş. Buna gerek olmadığı düşüncesindeyim çünkü Hoca Ahmet Yesevi gibi yüce şahsiyetlerin bu tür abartılı hikayelere konu edinmeden de sözleri ve fikirlerinin asırları aşarak günümüze uzandığını ve etkisinin devam etmekte olduğunu görüyoruz. Ayrıca Hoca Ahmet Yesevi gibi alimlerin günümüze kadar uzanmasının nedenlerinden biri de yazarlar tarafından ele alınarak hayat hikayesinin veya eserlerinin aktarılmış olmasıdır elbette. Bu nedenle yazarın Hoca Ahmet Yesevi'nin manevi varlığına ufak da olsa bir soluk kattığı düşüncesindeyim. Yazara teşekkürlerimi sunar herkese iyi okumalar dilerim.
Ahmet Yesevî
Ahmet YesevîMustafa Uslu · Sarı Papatya Yayınları · 20034 okunma
Reklam
Zihniyet aynı vahşi zihniyet !
.. Haçlılar evlerde, camilerde, sokaklarda kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden herkesi kılıçtan geçirdi. Bunun yanında Mescid-i Aksâ’ya sığınan 70 bin kadar silahsız Müslüman’ı da katlettiler ve kıymetli ne varsa hepsini yağmaladılar. Bu katliamın şahidi olan Raimundus eserinde katliamın yapıldığı sabah, Harem-i Şerif’in bulunduğu mahalleye girerken atının dizlerine kadar gelen cesetler ve kan birikintileri arasından geçmek zorunda kaldığını yazmıştır.
.. Kıyame Kilisesi yakınlarındayken namaz vakti geldiği için patrikten namaz kılabileceği bir yer göstermesini istedi. Patik, kilisenin içinde herhangi bir yerde namaz kılınabileceğini söyledi. Fakat Hazreti Ömer (r.a) dışarıda münasip bir mekânda, yanındaki Müslümanlarla cemaat olarak namazını kıldı. Eyyûbîler devrinde namaz kılınan bu mekânda Hazreri Ömer Mescidi olarak bilinen camii inşa edildi. Osmanlı Devleti devrinde şehri ziyaret etmiş olan Evliya Çelebi bu camii hakkında “… bu mescidde beş vakit namaz kılarken Kıyame içinde ecnebilerin de İncil okudukları ve erganun (musiki aleti) çaldıkları duyulur” diye tarif etmektedir.
Şehri teslim etmek istemeyen Bizanslı kumandan Artebon ile ona tâbi olanlar bizzat Halife’nin Kudüs-i Şerif’i teslim almaya geldiğini öğrenince şehri terk edip Mısır’a kaçmışlardı. Hazreti Ömer (r.a) şehrin patriği Sophronios’dan şehrin anahtarlarını teslim aldı. Böylece hicretin 16. yılında şehir barış yoluyla fethedilmiş oldu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Şâm beldelerinin feth olunacağını Ashâbına haber vermişti. Hazreti Ömer (r.a) bu mucizenin kendi zamanında meydana gelmesinden dolayı pek ziyade sevindi. Pek çok Sahabe-i Kiram ile birlikte el-Halil kapısından Kudüs-i Şerif şehrine büyük bir neşe ile dâhil oldu. O günün bir nişanesi olarak günümüzde de bu kapının önündeki meydana “Ömer bin Hattab Meydanı” denilmektedir.
Hazreti Ömer buradaki işini tamamladıktan sonra Kudüs’i Şerif’e doğru yola çıktı. Kudüs’i Şerif ile Câbiye’nin arası beş günlük yoldu. Günümüzde Kubbetüssahre ve Mescid-i Aksâ’nın da üzerinde bulunduğu Mabed Tepesi’ni gördüğünde tekbir getirmeye başladı. Bu tarihten itibaren tepenin ismi “Mükebbir Tepesi” diye anıldı. Kudüs-i Şerif halkı, günümüzde dahi bu tepeyi gördüğünde Hazreti Ömer’in (r.a) bir sünneti olarak tekbir getirmeye devam etmektedir.
Reklam
Kudüs hakkında günümüzde gelinen duruma bakacak olursak, Müslümanlar için böylesine mukaddes bir şehrin bırakın tarihini daha Kubbetüssahre ile Mescid-i Aksa’nın bile birbiri ile karıştırılıyor olması bizim bu peygamber ve sahabe-i kiram diyarından ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor.
(40-50. sf arası)
Düşmanın ekmeğini yiyen, kılıcını sallar. Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür. Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı. Gençliğin kıymeti bilinse kocalığın şikayeti az olur.
• Kişi,davranışlarında ince olabilmek için haddinden fazla çaba sarf ederse çirkin görünmeye başlayabilir.İncelikte özenti değil, doğallık bulunmalıdır. • Nazik bir kimse,anlatılan hikâyeyi her zaman ilk defa duyan kişidir. • Sıcaklık,balmumu için ne ise nezaket de insan için odur.
• Kitapsız bir ev,ruhsuz bir vücuttur. • Size en çok yardım eden kitaplar, sizi en çok düşündüren kitaplardır.
Tertemiz olmaya çalışın,çünkü dünyaya bakacak pencere kendinizsiniz.
781 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.