Kitaplar beni aileme bağlayan küçük birer iplik gibiydi. Kitap okurken onlarla birlikte olduğumu hissediyorum. Kitapların ve okurların etrafında olmak beni rahatlatıyordu.
Kadınların, Bu dünyada ki cehennemi Afganistandır demişti çok sevdiğim bir gezgin. Yazarın okuduğum ilk kitabı, Kadınların çekmiş olduğu zorlu süreç ve yaşamış olduğu düzenden bahsetmiş.
Zeba, 17 yıllık evliliğinde çok iyi bir anne ve eş olmuş iken. Evinin bahçesinde, kocasının başına balta vurulmuş şekilde bulunur. Peki gerçekten kocasının öldürdü mü? Bunu ortaya çıkarmak içinde, yıllar önce Afganistan'dan kaçıp. Amerikaya giden ve orda avukat olup geri dönen Yusuf, müvekkilinin suçlu yada suçsuz olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Kitabı okurken, kadınların yaşamış olduğu şeyler ciddi anlamda akıl sağlığını kaybettirecek türde. Atatürk'e ne kadar saygı duysak az.
"Yara, ışığın içine nüfuz ettiği yerdir..."
Böyle söylemişti babası. Ancak Sitara Zamani, bu cümlenin gerçek anlamını günün birinde dizindeki değil, kalbindeki yarayı sarmaya çalışırken kavrayacaktı…
Bir adam yardım dilenmek için boş avucunu açarken, diğeri her parmağı altın yüzüklerle süslü elinde külçe altın tutuyor. Sence hangi adamın avucundaki yük daha ağırdır?