Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nasr Hamid Ebu Zeyd

Nasr Hamid Ebu Zeydİlahi Hitabın Tabiatı yazarı
Yazar
9.6/10
21 Kişi
83
Okunma
11
Beğeni
1.552
Görüntülenme

Hakkında

Kendisinin ifadesiyle kesin tarihi belli olmamakla birlikte nüfusa kayıtlı olan doğum tarihi olan 10 Temmuz 1943'de Mısır'da doğdu. Doğduğu yer Kahire ile İskenderiye arasındaki Nil deltasında Tanta yakınındaki Kuhâfe köyünde yedi yaşından itibaren genelde çiftçilikle geçinen köyünde babasının işlettiği dükkanda çalışmaya başladı. İlk eğitimi köyünde Kuttâb denilen Kur'an kursunda oldu. Sekiz yaşında Kur'an hafızı oldu. Kuttâb sonrası Kahire'de müdürü Kıpti olan Hristiyan Ubeydiyye adlı özel okula devam etti. 1956'da temel eğitim sonrası Tevfikiyye adlı ortaokula devam etti. Ortaokul sonrası kendisinin Kahire Üniversitesi Tin Bilimleri Fakültesine devam arzusuna rağmen babasının itirazı ile meslek yüksekokuluna kaydoldu. Okul okurken ondört yaşında babasını yitirdi. Onyedi yaşında okulun telsiz bölümünü bitirdi. Yirmidört yaşında komünistlikle suçlanarak askerlikten muaf tutuldu. Üniversiteye devam edebilmek için dışarıdan lise bitirme sınavlarına girerek lise diploması edindi. Bir yandan telsiz uzmanı olarak çalışarak ailesine katkıda bulunurken bir yandan da üniversiteye hazırlanarak arzu ettiği Kahire'deki Tin bilimleri fakültesine kaydoldu. Üniversite'de Hasan Hanefi gibi düşünürlerden eğitim alma fırsatı oldu. Aynı üniversitede yüksek lisansını yaptı. Doktora çalışmasını Amerika'da Pennsylvania Üniversitesi'nde tasavvuftaki folklorik öğeler üzerinde yaparak tamamladı. Eğitimi sırasında Dilthey, Heidegger, Ricaeur, Althusser gibi yazarları araştırdı, hermenötik bilgisini geliştirdi. İki yıl kaldığı Amerika'dan Kahire'ye geri döndü.1984 yılında konuk profesör olarak dört yıl kalacağı Japonya'da Osaka Üniversitesi'ne gitti. Japonya dönüşü Dinsel Söylemin Eleştirisi kitabını ve Şafii ekolüne yönelik eleştirel kitaplarını kaleme aldı. İlk eşinden oniki yıl sonra boşanen Ebu Zeyd halen evli olduğu eşi İbtihal ile görev yaptığı Kahire Üniversitesi'nde tanıştı. Roma dili ve edebiyatı bölümünde öğretim görevlisi olan eşi İbtihal ile onun ailesinin muhalefetine karşın evlilik yaptı. 1993 yılında Tunus'taki bir dizi konferans sırasında Filistin'de yayınlanan el-Kudsü'l-Arabi adlı gazetede çıkan bir yazı ile kendisinin İslam dininden çıkma suçuyla (ridde) mürtedlikle (dinden çıkan kişi olmakla) suçlanarak evliliğinin iptali için dava açıldı. Bu dava aynı zamanda Mısır'da giderek güçlenen İslamcılığın da göstergesiydi. Dinden çıkmakla itham edilen erkek müslüman bir kadınla hâlâ evli olamayacağı gerekçesiyle doğrudan kendi arzularının aleyhine de olsa boşatılmaktaydı. Aynı zamanda giderek güçlenen İslamcı eğilimler sebebiyle üniversitesindeki profesörlük payesinin alması engellendi. Basında kendisine yönelik hücumlarla birlikte camilerdeki vaazlarda adı anılarak kafirliği ilan edildi, ölüm tehditleri aldı. Ülke içi ve dışında pek çok öğrenci dernekleri, sivil toplum kuruluşları, entelektüellerin protestosuyla karşılaşmasına karşın "Değerleri İhlallere Karşı Koruma Yasası" çerçevesinde suçlu bulundu ve Mısır kanunlarına göre eşinden boşatıldı. Ebu Zeyd her ne kadar inanmış bir müslüman olmakla birlikte ilke olarak dinden çıkmanın dünyevi bir cezası olmadığı ve "dinde zorlama olmadığı" ayetine dayanarak mahkemeye çıkıp müslüman olduğunu ikrar etmeye karşı çıktı. Ona göre bunu yapmak dini gerekçelerle insanların yargılanmasına göz yummak olacaktı. Tüm protestolara karşın Mısır mahkemesi Ebu Zeyd'i 14 Haziran 1995'de eşi İbtihal'den boşattı. Karar sonrası Enver Sedat'ın öldürülmesinden de sorumlu olan İslami Cihad Örgütü'nün Nasr Hamid'in İslam inancından çıktığı iddiasıyla öldürülmesi gerektiğine yönelik açıklaması polis koruması ile yaşamasına yol açtı ancak kısa bir süre sonra polis korumasını reddeden Nasr Hamid ve eşi İbtihal 23 Temmuz 1995'de önce İspanya'ya daha sonra da misafir profesör olması çağrısında bulunan Leiden Üniversitesi'nin yer aldığı Hollanda'ya göç ettiler. Nasr Hamid, 2005 yılında Berlin'de Düşünce Özgürlüğü alanında İbn Rüşd ödülüne layık görüldü. Eşi'nin Kahire Üniversitesi Fransızca bölümüne tezleriyle ilgili gidişi sebebiyle 1995 sonrası onunla birlikte ülkesine ziyaretlerde bulundu. Endonezya seyahati sırasında bilinmeyen bir virüs nedeniyle Kahire'de hastaneye kaldırıldı ve 5 Temmuz 2010 yılında öldü. Görüşleri Dini düşüncede epistemolojik bir yenilenmeye ihtiyaç duyulduğu öne süren Nasr Hamid gelenekle kurulacak teması "yaratıcı/üretici diyalog" şeklinde kavramsallaştırmaktadır. Batı ile olan ilişkide ise Batı'nın İslam dünyasından görüldüğü şekliyle yekpare bir bütün olmadığını öne süren ve "üretici ve eleştirel etkileşim" kavramıyla Batı kültür ve medeniyetine yönelen Nasr Hamid Batı'yı red edilecek yönü itibarıyla "Siyası Batı", etkileşime girilecek yönü itibarıyla de "modern medeniyet" düzleminde ele almaktadır. Kur'an üzerindeki görüşleri de "söylem" eksenli olan Nasr Hamid Ebu Zeyd, gerek klasik gerek çağdaş Kur'an araştırmalarının "metin" eksenli ve "metin içi bağlam" düzleminde olduğuna dikkati çekmekte ve metnin "söylem" karakterini dikkate almayan bu tip yorumların "açılımcı ve canlı" bir yorum üretme imkanından yoksun, totalci ve totaliter bir mutlaklık karakterine büründüğünü ve bu durumun dini düşünceyi siyasi, toplumsal ve dini baskılardan özgürleştirmenin önünü tıkayacağını dile getirmektedir. Tefsir tarihi Kur'an'la kurulan ilişkinin onun öncelikli olarak metin olarak görüldüğünü göstermektedir. Kelamcılar "muhkem-müteşabih", fıkıhçıların yöntemi ise "nasih-mensuh" dikotomisine dayanmaktadır. Her iki durumda da Kur'an mezhep ya da ideoloji çatışmalarının alanına dönüşmekte ve ardından da pragmatik gerekçelerle anlamla oynamalara yol açmaktadır. Nasr Hamid kendisinin öne sürdüğü şekliyle metine söylem eksenli yaklaşımın daha insani bir yöntem geliştirilmesine imkan tanıyacağını öne sürer. Ebu Zeyd Kur'an'ın tarihsel, sosyal, kültürel ve beşeri bir vasıta olan dil kanalıyla tarihsel ve sosyal bir bağlamda insana hitap ettiğini ve bu yönüyle metnin anlamının öncelikle onun dilsel yapısının analiziyle ikinci olarak da bu dilsel yapının oluştuğu bağlama yönelmekle açıklık kazanacağını belirtmektedir. Metnin anlamı dil ve olgunun etkileşimi içinde oluşur. Ancak onun kastettiği dil kelime ve gramer yapıları değil tarihsel çevre ve kültürel doku ile oluşan bir fenomendir ve dil dışsal olan olguların doğrudan tasviri ve aktarımı değil o olguyla muhatap olan toplumun bilincindeki kanaat ve anlayışları göstermektedir. Eleştiriler ve Karşı Görüşler Çeşitli ülkelerden konuşma daveti alan uluslararası bir konuşmacı olan Ebu Zeyd, özellikle İslam ülkelerinde aleyhine yapılan propagandalar sebebiyle konuşturulmamış, davet edildiği toplantılar son anda iptal edilmiştir. Malezya, Endonezya gibi ülkelerden gelen sempozyum davetleri iptal edildiği gibi Türkiye'ye daveti de iptal edilmiştir. Yazar, Türkçeye "İslam'la Bir Yaşam" adıyla çevirilen kitabında bu konuya değinmekte ve 1990'da Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinin bir programına konuşmacı olarak çağırıldığını ve daha sonra heyette görevli bir akademisyenin telefonuyla konuşmasının iptal edildiğini öğrenir; telefondaki ses iptalin gerekçesi olarak muhafazakar basının tepkilerini göstermiştir. Nasr Hamid Ebu Zeyd'in 1990'da Mefhum al-Nass kitabının yayımlanışı Mısır'da yoğun bir tartışma başlatmıştı. Mısır'ın köklü üniversitelerinden Ezher'de profesör olan Muhammed Fayid Heykel yazarı kurtulamadığı materyalist fikirlerin istilasına maruz kalmakla suçlamıştı. Heykel'e göre bu durum yazarın Kur'an metni ve kültür arasındaki diyalektiğe ilişkin tartışmasında bariz bir şekilde görülmektedir, çünkü bu tartışmada Kur'an her ne kadar aynı zamanda kültürü şekillendiriliyor olarak gösterilse de aynı zamanda kültür tarafından da şekillendirilmiş olarak ele alınmıştır. 1993'da Nasr Hamid'in profesörlük tezinin Üniversite kurulu tarafından reddi sonrası Kahire'nin al-Ahram, al-Akhbar ve al-Ahali gazeteleri ile haftalık yayınlanan Musawwar dergileri tanınmış entelektüellerin görüşleri ile birlikte kurulun reddi kararını yayınlamışlardır. 26 Ocak 1993 tarihli al-Ahram'da "Qadiyya Mun'adima wa Musaraha Wajiba" başlığıyla yayımlanan makalesinde gazeteci ve köşe yazarı Fahmi Huwaydi, Nasr Hamid Ebu Zeyd'i Kur'an metninin tarihselliğine ilişkin teorisinin dini dogma ile aykırılığı ve İslamiyeti tarihi veya neredeyse folklorik bir fenomen olarak görmekle suçlamaktadır. Kitapları İslam'la Bir Yaşam, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004 İlahi Hitabın tabiatı-Metin Anlayışımız ve Kur'an İlimleri Üzerine, Çev. Mehmet Emin Maşalı, Kitabiyat Yayınları, Ankara.2001 İlahi Hitabın Tabiatı - Ankara, Otto Yayınları, 2013 Yenilik Yasaklama ve Yorum, Mana Yayınları, 2014 Kutsal Metin, Otorite ve Hakikat, Mana Yayınları, 2015 Söylem ve Yorum, Mana Yayınları, 2015 Korku Çemberleri, Mana Yayınları, 2014
Unvan:
Mısırlı İslam bilgini ve düşünürü
Doğum:
Tanta, Mısır, 10 Temmuz 1943
Ölüm:
Kahire, Mısır, 5 Temmuz 2010

Okurlar

11 okur beğendi.
83 okur okudu.
2 okur okuyor.
40 okur okuyacak.
5 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
ibn Arabi'ye göre varlık asıl itibarıyla uyuyan kimsenin rüyasında gördüğü suretlere benzeyen hayalden başka bir gey değildir. Farklı ve çok sayıdaki varlık mertebelerinin hepsi başından sonuna -ki bu insani varlıktır- kadar bu düşünceye tabidir. Bu gerçeği kavrayan kişi sadece sufidir: "insan marifet basamaklarında yükseldiğinde inanç ve keşif yoluyla şunu bilir ki kendisi [en alt basamakta] bilinen uyanıklık halindeyken aslında uykudadır ve içinde bulunduğu bu durum da bir rüyadan ibarettir. Bu sebeple Allah zahir duyumda gerçekleşen bir takım durumlardan söz etmiş ve 'ibret alınız.' (Haşr, 59/2),'Bunda ibret vardır.' Al-i imran,3/13) buyurmuştur. Bunun anlamı şudur: ilgili hususta size görünenleri aşıp onun deruni [batın] bilgisine geçiniz."
Sayfa 227 - MANA YAYINLARI - İLİMYURDU YAYINCILIK: 196 lnceleme-Araştırma - 1. Baskı - Kasım 2022
Kur'ân, İbn Rüşd'ün ifade ettiği gibi, beyaz-siyah, bilgin cahil herkes için inzâl edilmiştir. İman'ın soyut bir ilah kavramı ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir. İman eden kişi, ilahı ile ilişki içinde olmak ister. Ondan yardım, inayet ve gözetim talep eder; O'nun affını, bağışlamasını ister. İşte imanın derin anlamı budur. Bu derecede mükemmel iman, ancak mü'minin duasında (namazında) Allah'la irtibata geçmesine ve O'na yakarmasına vesile olan bir muhayyel sûret ile mümkündür. Bu durumda artık Allah, mü'minin kıblesidir. Tasavvufçular bu hususta şöyle bir hadisi sıklıkla kullanırlar: Sanki Allah'ı görüyormuş gibi ibadet et; zira sen O'nu görmesen de O seni görmektedir."
Sayfa 72 - Mana Yayınları
Reklam
Sanat, özgürlüğün kendisini gösterdiği en verimli alandır; toplumlar özgürlükten kaçtıklarında, sanat bu korkunun ve kaçışın kurbanı olur. Sanat, en üst düzeyde özgürlüğün tezahür etmesidir, insan sanatta özgürlüğünü sonuna kadar kullanır.
Sayfa 64 - Mana Yayınları
Put haram, peki heykeller/resimler?
İslam'ın putları/heykelleri yıkması zorunluydu, çünkü esas kavgası, putperestlik şeklinde somutlaşan "şirk"e karşıydı. Bilindiği gibi Cahiliye Dönemi Arapları Allah'a inanmaktaydılar. Nitekim Kur'ân, "onlara gökleri ve yeri kimin yarattığını soracak olsan, elbette Allah yarattı derler" (Lokman, 31/25) ifadesiyle bu hususa değinmiştir. Ancak o dönemin Arapları, Allah'a inanıyor olmakla birlikte O'na ortak koşmakta ve bu ortakları birtakım putlar/heykeller şeklinde sembolize etmekteydiler. İslam'ın tevhit inancını merkeze alması, bu şirki kesin bir şekilde reddeden bir durumdu. İşte putların yıkılması konusundaki ısrar buradan kaynaklanmaktaydı. Peki putların bu şekilde kırılıp yok edilmesi, resim ve heykelin ebedi olarak haram/yasak ilan edilmesi anlamına mı gelir? Yoksa bu tavrın sebebi, ilgili yasağın bağlamı, yani, şirk inancından henüz yeni çıkılmış olması mıdır? Bugün müslümanların tekrar şirke dönmeleri gibi bir endişe söz konusu değildir, o halde artık böyle bir yasağa ihtiyaç kalmamıştır.
Sayfa 71 - Mana Yayınları
Önsöz
Bu çalışma bir yönüyle araştırmacının daha önce yaptığı Kadıyyetül-mecâz fil-Kur'ân indel-Mu'tezile (Mutezile'ye Göre Kur'an'da Mecaz Sorunu) başlıklı çalışmanın bir uzantısı sayılır. Araştırmacı önceki çalışmada, mecazın, kelamcıların elinde bir yandan Kur'an ayetleri diğer yandan da Kur'an ve aklî deliller arasındaki vehmî çelişkiyi kaldırmak için kullanılan bir silaha dönüştüğü sonucuna varmıştı. Bu sonuç, araştırmacıyı, düşünce ile dinî metin arasındaki ilişkiyi incelemek, bu ilişkinin doğasını tahlil etmek ve ortaya çıkardığı sorunları tartışmak için dinî düşüncenin bir başka bölgesini -ki bu tasavvuf bölgesidir- keşfetme çabasına iten temel etken olmuştu. Bunun amacı, geleneğin iki ana yönünü, Mutezile'nin temsil ettiği akılcı yön ile sufilerin temsil ettiği zevkçi yönü, tamamlamaktı. Nasr Hamid Ebu Zeyd
İLİMYURDU YAYINCILIK ☪ 1.BASKI - ŞUBAT 2018Kitabı okuyacak
Problem ve Enstrümanlarıyla Yorum Meselesi
Problem ve Enstrümanlarıyla Yorum Meselesi
Bu kitaptaki yazıları bir araya getiren şey, tek bir ortak fikri kaygıdır; bu, genel anlamda "okuma problematiği"* ,'özel anlamda ise geleneği okuma problematiğidir. * Yazar "okuma" ve "yorum" (kıraa ve te'vil) kavramlarını yer yer aynı anlamda yer yer birtakım nüans farkları ile kullanmaktadır. Farklı kullanımda okuma, yorumun ön aşaması olarak değerlendirilmektedir. Bu çeviride biz bu iki kavramı, kullanıldıklan bağlama dikkat ederek yer yer aynr anlamda, yer yer "okuma" ve "yorum" şeklinde birbirinden ayırarak tercüme ettik. Bununla beraber bu tür kavramların tercümesinde her halükarda eksiklik söz konusu olmaktadır. (Çev.)

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
400 syf.
7/10 puan verdi
En zor okuduğum kitaplardan biri sanırım. Kitap yazıları o kadar küçük, alıntıları o kadar fazla ki, oldukça yordu beni. Eser, Kur’an ilimleri, Tefsir tarihi, Tefsir usulü, Hadis, Fıkıh usülüne dair ön bilgiye sahip olmayan kimseler tarafından okunmamalıdır. Çünkü kitap bu ilimlerdeki meseleleri tartışmaya açmakta, bazı konulara dair mülahazalarını sunmaktadır. Eser, Zerkeşi, Suyuti, İbn Haldun ve Gazali’den alınan alıntılar üzerine bina edilmektedir İlk iki bölüm Kur’an ilimleri çerçevesindeki dil-kültür ilişkisine dair Vahiy, mekki-medeni, esbab-ı nüzul, mutlak mukayyed, unum husus, nasih emnsuh gibi konulara ayrılırken, son bölüm Gazali’nin tevil anlayışını tasvir ederek, eleştirmektedir. Bu aynı zamanda bir Eşari kelam tasavvuru eleştirisini de ifade etmektedir. Bu anlamda yazarın, Mutezile kelam tasavvurunu kabul ettiği hatta sarfe düşüncesini olumladığı görülmektedir. Faydalı bir eser, tavsiye ederim.
İlahi Hitabın Tabiatı
İlahi Hitabın TabiatıNasr Hamid Ebu Zeyd · Kitabiyat Yayınlari · 200121 okunma