Mekke'nin kutsallığı, efsaneler de ilk insan Hz. Adem'e kadae uzanıyordu. Etrafı irili ufaklı sayısız dağ ve tepelerle çevrili bu vadi şehri, Kızıl deniz sahiline yetmiş iki kilometre mesafedeydi. Akarsuları yoktu. Kuyu suları içinde zemzemden daha bereketli içilebilir suyu olmayan bu kutsal şehrin bitki örtüsü, hurma ve tek tük meyve ağaçlarından öte çöl bitkilerinden ibaretti. Verimli zengin vadiler şehrin dışındaydı. Mekke'yi önemli kılan ve şehre kutsallık kazandıran tek değer, Kâbe'ydi.
Yazar kitabının "Son Söz" bölümünde, romanın kahramanı Madam Hermine ile Taksimde, Cihangir otelinde, 1995 yılında, Hermine 80 li yaşlarını yaşarken tanıştığını ve onun anılarından kalkarak bu kitabı oluşturduğunu beyan etmiş. Orada benim kafamdaki bir soruya da cevap veriyor. "Tarih Kitapları magazin değildir" diyor. Bu söz yerden göğe kadar doğrudur. Ama altı çizilmesi gereken husus Ulu önder Atatürk'ün hayatı da bence zaten magazin değildir. Bir tarih yatar onun yaşamının altında.Her ne kadar, özel yaşamı hakkında hala açılmayan gizemli hususlar var ise de. Onca incelemelerimde Atatürk'ün, Hermine adında Ermeni genç ve güzel bayanla yakınlığını denk gelmedim.
Fakülteden, meslekten devre arkadaşım olan sayın Mesut Şenol'un, Beykent TV. de 15 haziran 2014 de Şarkıcı Furize ve Kitabın Yazarı Nehir hanım ile yaptığı bir söyleşide de ( internetten bulabilirsiniz) bu kitap hakkında bilgiler verilmekte. Bu kitabın Brodway de müzikalinin de yapıldığını söylemekte dir.
Kitap anlatım dili ile, tarihsel bakışı, ve tarihin muammalı konularında ki hususları yumuşatıcı bir tarzda yaklaşımı, bakımından güzel diyebilirim.
Sonun da İsmet İnönü ile Atatürk'ün yönetim tarzlarında ki milli çıkarlar hakkındaki farklı yaklaşımları hatta bu romanın ve buradaki aşkın mutlu sonla bitmemesinin sebebini İsmet Paşaya mal edilmesi Kocaman bir sorudur. İş belge ve tarihcilere kalır.
Ermeni Güzel bir genç kızın platonik bir bir aşk hikayesini hemde Bir ülkenin kurucusuna olan aşkının hikayesini okumak istiyorsanız. tavsiye ederim.
Ama aklınız da daima şu olmalı derim. O devir de Atatürk herkesin gönlünde yatan bir arslandı...
Konu ile alakalı okuduğum beni en çok zorlayan kitap oldu. Yazar aralara felsefe katayım derken okuyucuyu iyice kasıyor. İçeriğinde kaynak göstermeden verdiği bazı bilgiler de göz ardı edilecek türden değil. Keşke kaynak gösterseymiş, özellikle Latife hanım ile aralarında geçen konularda... Okudum ama benim için sadece vakit kaybıydı. Başka kitaplarda kaynak gösterilen bilgilerle bu kitaptaki bilgilerin bazısı örtüşmüyor.
Varlığına duyulan minnet, yokluğuna duyulan özlemin günden güne daha da derinden hissedildiği bu günlerde umarım tarihin en büyük liderine uygun bir ülke olmayı başarabiliriz.
Fikirler ölmez. Umutmayacağız, unutturmayacağız...
Yazar kitaba konu olan olayı daha sonra bir röportajında anlatıyor. Fakat bu iki olay birbirini tutmuyor. Daha sonra söylediğine göre ortada roman olacak kadar bir hikaye yok. Hiçbir tarihi dayanağı olmayan ve hicbir şey anlatmayan bir kitaptı.