Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Neil Faulkner

Neil FaulknerMarksist Dünya Tarihi yazarı
Yazar
8.1/10
58 Kişi
223
Okunma
19
Beğeni
2.164
Görüntülenme

Neil Faulkner Gönderileri

Neil Faulkner kitaplarını, Neil Faulkner sözleri ve alıntılarını, Neil Faulkner yazarlarını, Neil Faulkner yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
3 Temmuz 1908’de başına buyruk bir binbaşı, devrimci bir manifesto yayınlayarak tek taraflı bir girişimde bulundu. 23 Temmuz’da İTF lideri Enver Paşa, Aralık 1876’da ilan edilip sadece 3 ay sonra iptal edilen Osmanlı anayasasının yeniden yürürlüğe koyulduğunu ilan etti. İsyan çok kısa sürede Balkanlar’daki Osmanlı ordularına yayıldı. Enver’in bu beyanatından bir gün sonra Sultan Abdülhamit meclis seçimleri yapılacağını duyurdu. Ordusu isyan eden diktatör teslim olmuştu. Bu bir askerî darbe mi, yoksa bir halk devrimi miydi? Devrimin başını ordu subayları çekiyordu. Rejim ordusunun askerî disiplini, bu kez tersinden işlemişti: Erler ayaklanmamış ama subaylarının hükümete karşı harekete geçme emrine riayet etmişlerdi.
Ah Selanik…
Balkanlar’da görev yapan düşük rütbeli subaylar arasında İttihat ve Terakki Fırkası (İTF) adlı muhalif bir gizli örgüt kuruldu. “Jön Türk” hareketinin kalbi, Osmanlı idaresindeki Selanik (bugün Yunanistan’ın Thessaloniki) şehriydi. İTF, Abdülhamit rejiminin güçsüzlüğüne ve yozlaşmasına öfkeyle bakan, orta sınıftan milliyetçileri bir araya getiren bir partiydi. Liberal anayasayı ve büyük güç statüsüne ulaşmak için gereken reformlarla modernleşmeyi savunuyordu.
Reklam
“Hasta adam”
Osmanlıları 19. yüzyıl boyunca ayakta tutan, büyük güçler arasındaki çekişmeler ve yabancı kredilerle yatırımların gelişi oldu. Britanya ile Fransa, Rusların güneye doğru yayılmasını engellemek için Kırım Savaşı’nda (1853-56) Türkleri desteklediler. Ardından Britanyalı ve Fransız bankacılar, demiryolları ve silahlanma harcamalarını karşılamak üzere krediler açtılar. 19. yüzyıl sonu modernleşmesi böylece Osmanlı İmparatorluğu’nu bağımlı bir yarı sömürgeye dönüştürdü.
Osmanlı devletinin ülke içindeki başlıca meşgalesi, iç düzeni muhafaza etmek ve vergileri toplamaktı. Sivil toplum, imparatorluk devletinin yararına vardı. İktisat siyasetin hizmetindeydi. Geleneksel iktidarı ve ayrıcalıkları korumaya kararlı askerî-bürokratik, feodal ve aşiret seçkinleri, ekonomik ve toplumsal kuvvetlerin serbestçe gelişmesini engelliyordu. Bundan ötürüdür ki 18. yüzyıl boyunca jeopolitik güç, durağan Osmanlı İmparatorluğu’ndan daha dinamik Avrupalı rakiplerine kaymıştır.
Proletarya diktatörlüğü
Troçki 1905 olaylarını daha derinlemesine kavramıştı: Devrime önderlik edebilecek güce yalnızca proletarya sahipti; ancak şehirlerde yapılacak kitlesel grevler ve isyanla sonuçlanacak gösteriler, köylü isyanını ateşleyebilirdi; ordu ancak bundan sonra emirlere karşı gelebilir ve devlet dağılabilirdi. Ama o zaman, demokrasinin zaferini tamamına erdirmek ve pekiştirmek (devrimi ezmek amacıyla yeniden toparlanan gerici kuvvetleri engellemek) için proletaryanın bir işçi devleti kurması gerekecekti. Böyle bir devlet, sınıf tabanlı olması nedeniyle proletaryanın çıkarlarının bir organından başka bir şey olamazdı –işçilerin fabrikaların denetimini almasını, köylülerin topraklara el koymasını ve zenginlerin mülksüzleştirilmesini destekleyen bir organ. Troçki’ye göre bundan daha azını istemek, zaferi tehlikeye atacak, mülkü ve gücü sınıf düşmanlarının elinde bırakacak, devrimin dayandığı işçilerle köylülerin şevkini kıracaktı. Dolayısıyla, Lenin’in “burjuva devrimini” gerçekleştirecek “proletarya ile köylülüğün demokratik diktatörlüğü” formülleştirmesinin karşısına Troçki “proletarya diktatörlüğü” ile “sürekli devrimi” koyuyordu –burada, Rusya’nın demokratikleşmesi, dünya sosyalist devrimi mücadelesinin önünü açacaktı.
20. yüzyılın başında dev şirketlerin büyüklüğü belirleyiciydi: Ulusal ekonomiyi kontrol edecek ve devlete hâkim olacak kadar büyüklerdi. Her sektörün önde gelen firmaları karteller ya da tröstler oluşturuyor, pazarı aralarında pay ediyor ve ürünü, fiyatları, kârları belirliyorlardı. Yalnızca iki firma (AEG ve Siemens), Alman elektrikli ürünler sanayisinin neredeyse tamamını kontrol ediyordu.
Reklam
20 ile 30 milyon arasında insanın hayatını kaybettiği 1850-64 Taiping Ayaklanması, II. Dünya Savaşı’na gelinceye kadar tarihin en kanlı çatışmasıydı.
İşsizlik, kapitalizmde ekonomik bir zorunluluktur.
Sayfa 411Kitabı okudu
Zulme karşı mücadeleler yozlaşarak "kimlik siyaseti"ne ve/veya ayrılıkçılık"a dönüşebilir. Bunların ikisi de çıkmaz sokaktır. İkisi de başat durumdaki bölünme ideolojisinin tersine çevrilmesinden (beyaza karşı siyah, erkeğe karşı kadın, eşcinsel olmayana karşı LGBT, Hiristiyana karşı Müslüman, Türke karşı Kürt) başka bir şey değildir. Ezilenler, tarih boyunca en büyük zaferlerini, sistemin bölücü kategorilerini reddederek, herkesin ortak insanlığını vurgulayarak, başka grupları dayanışmaya çağırarak ve aşağıdan kitlesel birleşik mücadeleye girişerek kazanmışlardır.
Sayfa 379Kitabı okudu
Kapitalizmin temel çelişkisi, işyerinde düşük ücretleri dayatırken pazar yerinde yüksek harcamalara gereksinim duymasıdır. Uzun dönemde ikisini birden yapamazsınız. Maliyetleri düşürüp kârları artırmak için ücretler bastırıldığında işçilerin, emekleriyle ürettikleri malları satın almaya güçleri yetmez. Ama eğer ücretler artıp kârlar düşerse, kapitalistleri yatırım yapmaya teşvik edecek bir şey olmaz. Çünkü sisteme güç veren kâr arayışıdır.
Sayfa 320Kitabı okudu
Reklam
352 syf.
9/10 puan verdi
Kısa bir Roma İmparatorluğu tarihçesi. Sıkılmadan okunabilir. Yazar doğu ve batı roma imparatorluğu olarak bölündükten sonra batı romanın çöküşüyle anlatımını bitirmiş. Oysa doğu Roma daha uzun yıllar varlığını sürdürmüştü. Yazar Roma İmparatorluğunu , genel kanının aksine Tamamen bir sömürü düzeni ve barbar olarak gördüğünü belirtmiş. Çöküşün temel sebebinin ise sömürü sisteminin kapsatıcı nitelikten çıkmasına bağlamış...Büyük yüz ölçümü kontrol edilmesi güç bir ekonomik ve sosyal düzen ister.Kapsayıcı düzene sahip olmayan toplumların zamanla nasıl yozlaşıp yok olduğu tarihte örnekleri ile doludur..Bir çok insanın tarihe bakışı burda ayrılıyor sanırım. Roma İmparatorluğunun son yüzyıllarında hristiyanlığın devlet dini olarak kabul edilmesi ve katoliklerin devlet içinde devlet gibi yapılaşması da cabası...
Roma
RomaNeil Faulkner · Yordam Kitap · 201575 okunma
Eylemle desteklenmeyen fikirler güçsüzdür. Fikirlerle desteklenmeyen bir eylemin de yönü belirsizdir.
Sayfa 217Kitabı okudu
… sınıflı toplum, sıradan insanları hayatta kalma mücadelesinde birbirine düşürür. Yönetici sınıf, insanların kendilerini sömürenlere karşı birleşmesi ihtimalini azaltan ayrışmaları besleyerek bu durumdan istifade eder.
Sayfa 181Kitabı okudu
Engels, 1886’da manzarayı inceleyerek dünyanın “sürekli ve kronik bir depresyonun umutsuzluk batağında” olduğu sonucuna varmıştı. Bunun ölçütü, işsizlerin kötü haliydi: “Birbirini izleyen her kış, şu soruyu yeniden gündeme getiriyor: ‘İşsizleri ne yapmalı?’ Ama işsizlerin sayısı yıldan yıla kabarırken, ortada bu soruya cevap verecek hiç kimse yok”.
558 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.