Nicholas Edward Cave, (d. 22 Eylül 1957) Avustralyalı bir rock müzisyeni, şarkı yazarı, kitap yazarı, senaryo yazarıdır; çok yoğun olmasa da bir aktörlük kariyeri de vardır. Nick Cave, en çok rock'n'roll grubu Nick Cave and the Bad Seeds ile ve Amerikan müziğine ve onun köklerine duyduğu büyük ilgiyle tanınır. Şu an Birleşik Krallık'ta ikâmet etmektedir.
Cave, Dawn ve Collin Cave'in çocuğu, Tim (d. 1952), Peter (d. 1954) ve Julie'nin (d. 1959) kardeşi olarak küçük Avustralya kasabası Warracknabeal'da doğdu.
Çocukluğunda, Cave ilkin Warracknabeal'da ve sonra da Wangaratta'da olmak üzere Avustralya'nın kırsal Victoria bölgesinde yaşadı. Babası bir İngiliz Dili ve Edebiyatı öğretmeni, annesi ise kütüphaneciydi. Bir Anglikan olarak yetiştirildi ve Wangaratta Katedrali'nin çocuk korosu'nda şarkı söyledi. Yerel okulundaki idareyle başı sürekli derde girdiğinden ailesi 1970 senesinde onu okumak üzere Melbourne'deki Caulfield Grammar School'a yatılı olarak gönderdi. Ertesi yıl ailesinin Melbourne'ün bir banliyösü olan Murrumbeena'ya taşınmasıyla beraber bir "sabahçı" oldu. Evlerinde bir piyano vardı ve Cave, koro şefi Norman Kaye'in gözetimindeki okul korosuna katıldı.
Yine de sakince nefes al ve gözünü kapatıp ilk adımı at. Dünyanın yükünü taşıyan derin uçurumdan yuvarlanacak ve göreceksin. Kusmuk torbasından cesur kanatlarınla havada süzüleceksin!
Zor olacak ama yükseleceksin!
Aman dikkat! Sürekli acımasızca yargılanacaksın, ama yalnızca atlamaya cesareti olmayanlar tarafından...
***
Ve yarın, Montreal’de, hepiniz gelin
Küçük, ortadan yok olan bir tanrı göreceksiniz,
Ay ışığının aydınlattığı gölde, paramparça uzanan.
Siz hatırlayan ay olacaksınız.
Siz hatırlayan göl olacaksınız.
Öyleyse, o vakte dek -
Mit gerçek tarihtir. Size canavarların olmadığını söylemelerine izin vermeyin. Sizi aptal hissettirmelerine izin vermeyin, çünkü karanlıkta feneriniz oynamak sizi mutlu ediyor. Gizemli dünya size bağlıdır ve sizin saçma olana tahammülünüze. Güçlü olun, canlarım ve inanın!
Ne kadar da istedim taştan yapılmayı
O zaman görmek zorunda kalmazdım
Anlatması imkânsız güzelliğini
İnanılması imkânsız güzelliğini
Dayanılması imkânsız güzellik
Küçük yudumlarla verilen kan
Kokun hâlâ ellerimde
Kadehi götürürken dudaklarıma
Yok gökyüzünde bir tanrı
Yok denizler altında bir şeytan
Senin bana yaptığını yapıp
Beni dizlerimin üzerine çöktüren
Müdahaleci bir Tanrıya inanmam
Ama biliyorum, güzelim, sen inanıyorsun
Ama inansaydım, dizimin üstüne çökerdim ve yakarırdım
Sana gelince karışmamasını
Ah, saçının teline dokunmamasını
Seni olduğu gibi bırakmasını
Eğer ki seni yönlendirmek zorundaysa
O zaman yönlendirsin benim kollarıma
Gel, yanaştır gemilerini etrafıma,
Yak köprülerini bir bir,
Bir küçük tarih yazıyoruz birlikte,
Bana her gelişinde.
Sal köpeklerini üzerime,
Bırak sarksın saçların aşağıya,
Daima biraz gizemlisin,
Bana her gelişinde.
Gazeteci Seán O’Hagan’ın Nick Cave ile pandemi döneminde yaptığı kırk saati aşkın sohbetin sonucunda ortaya çıkan kitap, Nick Cave’in yaşamında onu etkileyen olayların, kayıpların, inancın, Tanrı'nın samimi ve açık yüreklilikle dile getirilişi ile hazırlamış titiz ve özenli bir çalışmanın ürünü.
Cave' in yaşamın da özellikle de şarkı sözlerini yazım süreçlerinde dünden bugüne nelerin etkili olduğunu okuduğunuz da şarkılarını daha farklı bir şekilde dinliyorsunuz. Özellikle de bazı konular üzerinde yapılan söyleşide ; yaşadığı şeylerin onu nasıl düşündürdüğünü, değiştirip, dönüştürdüğünü açık sözlülükle anlatıyor Cave. Nick Cave & The Bad Seeds’in yeni albümü Skeleton Tree, Avustralyalı müzisyenin on beş yaşında hayatını kaybeden oğlunun ardından kaydettiği ilk albüm oldu ve dinleyenlerini yoğun ve sindirmesi güç duygularla baş başa bıraktı. Cave 'nin bu acı kaybı ve o acı ile, eşinin ve kendisinin başetmeye çalışmaları ve Seán O’Hagan’a verdiği cevaplar çokça etkileyiciydi benim için.
Aşk' tan müziğe, sanattan özgürlüğe, kederden inanca, duygulara, düşüncelere, spiritüel konulara güzel ve keyifli bir söyleşi olmuş.
Merhaba arkadaşlar! Bugün size #inançumutvekıyım adlı bir eser ile geldim.
İnsan hayatının her evresinde farklı düşünür. Zaman ve yaş ilerledikçe, yaşananlardan da aldığımız tecrübeler bizi daha olgun düşündürmeye teşvik eder. Biz sadece verileni ve yaşananları doğru anlayıp doğru şekillendirirsek hayat daha güzel bir yer olur. Bunu bize hatırlatan bir eserden size bahsetmek istiyorum.
Nick Cave bir gazeteci, Sean O’Hagan da ünlü biri. İkisinin yaptığı söyleşi tarzında sohbetleri sonrası ortaya çıkan bir eser. Eseri okuyarak bizlerde sohbetlerine konuk olmuş oluyoruz. Üstelik çok güzel bir sohbetin içine dahil olmanın verdiği güzelliği yaşıyoruz.
Hayatı boyunca yaşamı ve düşünceleri ile ilgili sorulan soruların cevabını verirken bizleri de düşündüren ve kendimizi sorgulamamızı sağlayan konular oldukça açık aktarılmıştı. En çok dikkatimi çeken durumlardan biri yazdığı şarkıların sonrasında hayatına göre yazılmış olarak olması. Demekki biz çok iyi hissedersek evren bize çok şey anlatıyor aslında. Tanrıya olan inancının ve dua etmenin verdiği gücü de bizimle paylaşmış. Olduğu zor durumdan tanrıya olan inancı ile duanın gücü ona destek olmuş.
Hayatı her açıdan sorgulayan, sorgulatan fikirlerin bilgi ve yaşanmışlıklar ile aktarılmış halini gördüğümüz bu eseri mutlaka okuyun. Hayatta güzel olmasını sağlayacağınız çok şey kulağınıza fısıldıyor. Hemen dinleyin. Yazarların kalemi daim olsun.
Herkese selaaamm
Söyleşi tarzında kaleme alınmış kitapları okumayı sever misiniz?
Cevabınız evet ise o zaman bugün ki tavsiyem tam da size göre
Nıck Cave'in iç dünyasına dair bir kitap olarak nitelendirilebilecek "İnanç, Umut ve Kıyım" ile geldim.
️
️
Nick Cave ve Seán O'hagan arasında pandemi dönemindeki telefon konuşmalarının kaleme alınmasıyla ortaya çıkan bu eser, sanat, inanç, özgürlük, keder, aşk, hastalık gibi hayati konularda yapılan konuşmaları akıcı bir şekilde ve bir sohbet havasında okuyucuya sunuyor.
️
️
.
.