“Ren bölgesinde G.W.F.Hegel’in felsefesinden doğup Britanya’nın iktisat bilimiyle ve Fransızların ütopyacı sosyalizmiyle birleşme bir ideoloji olan Marksizm, doğduğu topraklarda marjinal bir fikir olarak kalsa da, 20. Yüzyılın büyük bir kısmında Rus toplumunu yeni bir düzene soktu. “
Kitabın ön sözünde yer alan bu ifadelerin neden ve nasıl gerçekleştiği beni böyle bir kitap okumaya iten merak idi. Kitapta bu soruma cevap bulmakla birlikte, Onuncu yüzyıldan başlayarak günümüze dek geçen süreçte Rusya'nın ve Rus insanının nasıl şekillendiğinin nefis bir panoramasına şahit oluyorsunuz.
Sayfaları çevirirken Korkunç İvan, Büyük Petro, Romanov Hanedanı, 2.Katerina, Altın ve Gümüş Kuşakların büyük yazarları, Lenin, Stalin, Kuruşçev gibi tarihi figürleri yakından tanıma fırsatını buluyorsunuz.
Bu kimseleri tanırken erken dönemden başlayarak, Rusya’nın nasıl tarım temelli bir toplum olduğu, bunun üstüne şekillenen ve sonu devrimle bitecek olan aristokrasi kurumu, 18.Yüzyıl’daki global değişiklilerin Rusya üzerindeki etkileri, Osmanlı ile olan ilişkilerini belirleyen dinamikler, 1.Dünya savaşı, Ekim Devrimi, 2. Dünya savaşı, soğuk savaş dönemi ve en sonunda çöküşü ve bu tarihi akış içinde şekillenen kültürü hakkında son derece doyurucu bilgiye sahibi oluyorsunuz.
Bu kadar kapsamlı konuları akıcı dili ile okuyucuyu sıkmadan derleyebilen Paul Gushkovitch ve onu herhangi bir tuhaflıkla karşılaşmadan günümüz Türkçesine çevirmeyi başarmış Mehmet Doğan da tebrik ve teşekkürü ayrıca hak ediyorlar.
