"Bilsen ne kadar elîm bir ızdırap içindeyim... Güneş büyüklüğünde bir zekâya malik olsak da zılâm-ı esrâr içinde olan çehre-i hakikati yine göremeyeceğiz. Allah'ı isterim, karşıma bulutlar, ufuklar çıkar. En büyük delil olan o parlak yıldızların her biri bir sırr-ı muzlim, bahr-ı muhitin pür-hurûş dalgaları bu mes'elede hep hamûş. Cemâd ve nebâttan âvâze-i vücûd gelir ki ruh anlar, akıl ermez."
Hamid'in Ekrem'e mektubundan
sanki Hâmid tasavvufî bir arayış içindeymiş de yolunu kaybetmiş gibi..