Kapağını açtığım andan itibaren tanımadığım bir evrene ilk kez adım atmanın tedirginligiyle başladım kitaba. Büyülü bir ortama doğru savrulurken buldum kendimi. Bol miktarda hortlaklar, cinler, cadılar, ruhlar, iblisler, periler var kitapta. Uçan halıya binip sıradışı karakterlerle farklı bir evreni geziyor, mistik bir havayı soluyor, hoş bir esinti eşliğinde farklı bir boyutun içinde kayboluyoruz.
Kitap masalsı bir anlatıma sahip. Sadece yazarın anlattıkları ya da anlatımı değil, oluşturduğu büyülü ortam da son derece çarpıcı. Detaylı tasvirler olmamasına rağmen yazar gerçekte var olmayan bir ortamı hissettirme konusunda oldukça başarılı. Okuru bir anda kendine çeken, kurduğu bir dünyada yaşatan bir kitap olmuş. Bir insanın hayal gücünün sınırı ne kadar geniş olabilir sorusunun cevabını veren kitaplardan. Kitabın cüssesine aldanmayın. Öyle bir anlatım sarıyor ki etrafımızı, yazarın kalem izlerini bile yok oluyor. Fakat tüm evreni anlama adına sakın bir ortamda okumanızı tavsiye ederim. Baştan itibaren kendinizi vererek okumazsanız ipin ucunu kaçırabilirsiniz. Tek şart biraz sabırla başlamak. Kritik eşiği aşarsanız uçsuz bucaksız hayal aleminde benzersiz bir yolculuk yapabilirsiniz.
Pirinç Kenti 
S. A. Chakraborty