Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Salomon Schweigger

Salomon SchweiggerSultanlar Kentine Yolculuk 1578-1581 yazarı
Yazar
8.7/10
11 Kişi
31
Okunma
3
Beğeni
1.605
Görüntülenme

Salomon Schweigger Gönderileri

Salomon Schweigger kitaplarını, Salomon Schweigger sözleri ve alıntılarını, Salomon Schweigger yazarlarını, Salomon Schweigger yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
248 syf.
·
Puan vermedi
·
17 günde okudu
Sultanlar Kentine Yolculuk
Alman din adamı Salomon Schweigger'in, 1577 yılında Roma-Germen İmparatorluğunun İstanbul'a gönderdiği elçilikle birlikte Viyana'dan yola çıkarak Budapeşte, Belgrad, Sofya, Filibe ve Edirne üzerinden İstanbul'a yaptığı yolculuğu ve İstanbul'da yaşadığı süreçte yaptığı gözlemler anlatılıyor. Alman bir seyyahın gözünden Osmanlı halkını, dönemin padişahını, saray yaşantısını, devlet yönetim kademelerini okumak farklı bir deneyim oldu. Türklerin o dönemdeki zayıf ve güçlü yönlerini eğip bükmeden direk kaleme almış, zaman zaman Hristiyanlık ve İslamiyet karşılaştırılmış, hatta seyyaha göre Türkler Hristiyanlara Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olarak değerlendirilmiş. Türkler olmasaymış Hristiyan toplumlar durmadan birbirleriyle savaşırlar birlik olamazlarmış. 16. yy. Avrupasının gözünden Türkler nasıl görülüyormuş, İstanbul'a geldiğinde nasıl bir halkla karşılaşılmış tüm bunların mukayesesi yapılmış. Bu yapılırken ara ara seyyahın Türklere karşı ön yargısına ve sert ifadelerine de rastlıyoruz. Benim gibi, hem tarihi bilgiler edinmek isteyip hem de ansiklopedik bilgiler içeren detaylardan sıkılacağını düşünen arkadaşlara önerimdir. Akıcı dili ve sıkmayan bilgileriyle tarihimize komşunun penceresinden bakmak isterseniz tercih sebebidir.
Sultanlar Kentine Yolculuk 1578-1581
Sultanlar Kentine Yolculuk 1578-1581Salomon Schweigger · Kitap Yayınevi · 200431 okunma
Ben günün birinde, tarımda kullanılacak olan iki yüzden fazla mandanın Galata'dan Üsküdar'a yüzerek geçirildiğine tanık oldum. Bu dar boğaza "Bosphorus" yani "öküz geçici" adının verilmiş olması bu sebeptendir.
Sayfa 166Kitabı okudu
Reklam
Türbeleri görünce aklıma gelen şu oldu: Bu büyük ve güçlü adamlar doymak bilmeyen bir iktidar hırsıyla ülkeleri, devletleri, krallıkları ele geçirmeye uğraşırken, öldükten sonra bu küçük mekanla yetinmek zorunda kalıyorlar. Demek ki bu çılgın ve taşkın insanları ancak ölüm durdurabiliyor.
Sayfa 134Kitabı okudu
Alman yazara göre Türkler ve Romalıların ortak talihi
"Nos Romani omnibus hominibus dominamur, nobis autem mulieres." Çiçeron (Biz Romalılar herkese egemeniz, ama bize de kadınlar egemendir.) İşte Türklerde de durum böyledir.
Sayfa 201Kitabı okudu
Yıldırımın hep en yüksek binalara düşmesi gibi, toplumda da en yüksek mevkilerde olan kişilerin yaşamı en büyük tehlikelere maruzdur.
Sayfa 180Kitabı okudu
"Aeternus timor maximum corcordiae vinculum." Livius (Dış tehlikelerden korkmak, birliği sağlayan en güçlü bağdır.)
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
St. Sophia adlı ibadet evinde sürekli iplerle bağlı yaklaşık 14 aslan muhafaza edilir. Ayrıca tahta kafesler içinde leopar ve misk kedileri bulunur.
Sayfa 145Kitabı okudu
Alman yazarın gözünden eğitimde dönemin İsveç'i konumundaki Osmanlı
Çocuklar Almanya'da olduğu gibi sertlik ve korku yöntemiyle eğitilmezler. Bizde azar, dayak, itiş kakış yüzünden çocukların öğrenme hevesi kırılmaktadır. Gerçi Türkler de çocukları cezalandırırlar, ama daha ölçülü davranırlar ve onlara karşı daha büyük bir sabır gösterirler. Bu da bir öğretmene en çok yaraşan ve övülmeyi hak eden davranış biçimidir.
Sayfa 127Kitabı okudu
Her dilde acı gerçek...
"Ayrı loquente nil potest quevis oratio" yani "Paranın konuştuğu yerde her şey susar."
Saraya giden bütün görevliler bu avluda atlarından inmek zorundadırlar. Padişahtan başka kimse iç avluya at üstünde giremez.
Reklam
Dediklerine göre, hamamın suyu kaynağında o kadar sıcakmış ki içinde bir domuzu dahi haşlamak mümkünmüş. Fakat bu suda kurbağaların hiçbir zarara uğramadan yüzüklerini kendi gözlerimle gördüm.
Ayrıca Osmanlıda insanlar arasında eşitlik gözetilmesi, bazı kişilere üs­tünlük tanınmaması da çok önemlidir. İtibarlı konumlara gelen bütün amir­ler -paşa, beylerbeyi, serasker gibi- bu konuma doğuştan soylu bir aileden geldikleri için getirilmiş değillerdir. Ünleri veya soyluluklan ile övünecekleri yerde şöyle konuşurlar: "Benim babam bir rençperdi veya gündelikçiydi veya çobandı, ama ben çalışkanlığım, kahramanlığım ve deneyimlerimle kendimi gösterip bu konuma geldim, kendime itibar ve servet sağladım." Bence ger­çek soyluluk da soydan gelen değil, erdemler sayesinde edinilendir.
Yolculuk yapmak, bir "dünya okuludur"; burada herkes, mutlu ve mutsuz zamanlarında nasıl davranması gerektiğini, umudunu yitir­memeyi, coşkulu ve yürekli davranarak engelleri aşmayı öğrenir.
İnsan yabancı ülkelerde, kendi vatanındakinden daha çok şey işitir ve görür; iyiyi, kötüyü, erdemi, rezilliği tanır.
176 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.