Selçuk Geçer

Yiyin Efendiler yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
341
Görüntülenme

Selçuk Geçer Gönderileri

Selçuk Geçer kitaplarını, Selçuk Geçer sözleri ve alıntılarını, Selçuk Geçer yazarlarını, Selçuk Geçer yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yakın dünya ekonomi tarihine bakın, bütün hızlı zenginleşmeler inşaat üzerinden olmuş. Daha garip bir şey söyleyeyim; neredeyse bütün büyük modern ekonomik krizler de inşaat ve gayrimenkul emlak odaklı. 1929 Büyük Buhranı, 1980 Asya Krizi ve 2008 Mortgage Krizi... Bu sektörde çıkışlar ve inişler çok serttir. Kaynak aktarımı çok kolaydır. Dünyada kara para aklamanın en iyi yöntemlerinden birisidir. 1929 krizi öncesindeki ABD ekonomisini incelemenizi şiddetle tavsiye ederim; kirli işler, mafya, kara ve bol para.
Sayfa 108Kitabı okudu
Faiz ekonomik gerçeklerle örtüşmeyecek bir şekilde düşürüldü ve enflasyon patladı. İşin kötü tarafı hâlâ bu politikada ısrar ediliyor olması.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Borsada birileri kazanırken birileri kaybeder. Aslında kaybedenin de kazananın da parasını borsa finanse etmez, Kazanan vekaybedenler birbirlerini finanse ederler. Borsa aradan payını alır. Yani aslında kazanan hep borsadır. İşte sıfır teorisi budur. Birisi kaybederken öbürünün kazanması durumu. Para sabit aslında... Kazanma ve kaybetmeye göre oranlar değişiyor sadece. Dedim ya gelişmiş ülke ekonomilerinde bu paylaşım olabildiğince adildir. Örneğin, ülke geliri 100 birimse ve nüfus 100 kişi ise, gelişmiş ülkelerde toplam gelir genelde șöyle dağılır: 100 liranın 10 lirası az sayıdaki zengin arasında paylaşılır. Bunun adı sermayedir ve kaçınılmazdır. Hatta biraz da gereklidir. Diğer taraftan yine 100 liranın 10 lirası az sayıda fakir arasında paylaşılır. Bunun adı sosyal yardım ya da işsizlik maaşı falandır. Büyük pay ise orta gelir seviyesinindir. Kalan 80 lira onlar arasında paylaşılır. Böylece bu ülkelerde refah ve mutluluk seviyesi artar, gelecek korkusu azalır, bilinmezlikler ortadan kalkar Azgelişmiş ülke ekonomilerinde ise durum tam bir garabettir. 100 liranın 99 lirasını 3-5 zengin paylaşır, geriye kalan 1 lira için ise fakirler birbirini yer. Modern köleleşme düzeni budur işte. Biz neden fakirleşiyoruz, anladınız mı şimdi sevgili dostlarım?
Gelirlerimiz olması gerektiği gibi yükselmediği için de giderlerimizin fiyatları artıyor ama gelirlerimiz düşük kalıyor. Aradaki fark da korkunç bir fakirlik enflasyonu oluşturuyor. Hadi, şimdi matematiğe bakalım. Yüzde 300 (halkın enflasyonu) - yüzde 80 (TÜİK enflasyonu) = yüzde 220 fakirlik enflasyonu.
Hadi gelin biraz da somut örneklerle konuşalım. Fakirlik enflasyonu hissedilen enflasyonla TÜİK enflasyonu arasındaki farktır ve bu fark nedeniyle halkın fakirleşmesidir. Diyelim ki bugün TÜİK enflasyonu yüzde 100, yine diyelim ki halkın yaşadığı ve hissettiği gerçek enflasyon yüzde 200. Fakirlik enflasyonu bu iki veri arasında kalan 100 puanlık farktır. Ve ne yazık ki halk her yıl bu fark kadar fakirleşir, satın alma gücünü kaybeder. Bu sebeple de yaşanan bu durumun benim jargonumdaki karşılığı fakirlik enflasyonudur. Aslına bakarsanız yaşadıklarımız yukarıdaki örnekten çok da farklı değil. Özellikle 2018 ve pandemi sonrası yaşanan gelişmeler oldukça benzer. Düşünün son yıllarda enerji, gıda, konut, kira, araç yani aklınıza gelecek tüm ürünlerin fiyatı en az üç dört kat arttı. Oysa TÜİK enflasyonu maksimum yüzde 80'leri gördü. O zaman soralım; gelirlerimiz neye göre belirleniyor? TÜİK enflasyonuna göre. Yani açıklanan yüzde 80'e göre. Giderlerimiz neye göre oluşuyor? Tabii ki halkın enflasyonu olan yüzde 300'e göre. Fakirlik enflasyonu neydi? TÜIK enflasyonu ile hissettiğimiz enflasyon arasındaki fark. Yani gelir ile gider arasındaki satın alma gücü farkı.
Bugün ülke ekonomilerinde en önemli kurumun istatistik kurumları olduğunu anlıyoruz. Orayla oynanmasının aslında ekmekle oynamak olduğunu biliyoruz. Biraz geç oldu ama neyse. Şimdi gelelim Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) neden bu kadar önemli olduğuna. Tüm politikalar onların ortaya koyduğu istatistikler üzerine belirleniyor da ondan. Merkez Bankası para politikası, memur, emekli, işçi maaşları, asgari ücret, sosyal politikalar, hedefler, planlar,aklınıza gelen ve toplumu etkileyen her şey. Oradaki rakamlar gerçekliğini yitirdiğinde domino etkisiyle her şey değişiyor ve gerçekliğini yitiriyor. İşte bu nedenle, bu kurumların siyasetten bağımsız ve özerk olması Çok önemli. Eğer bu kurumlara siyaset girer ve özerk olma niteliklerini kaybederlerse bütün sistem çöker. Nitekim bizde de çöktü zaten. 2018'den sonra bariz bir şekilde siyasal erk kontrolü ele aldı. İstatistik kurumunun içi boşaltıldı, bilim ve liyakat ten çok sadakate önem verildi.
Reklam
41 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.