1963 yılında doğdu. 1984 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’nden mezun oldu. Herkes Kendi Evinde adlı ilk uzun metrajlı filmini 2001’de çekti. 2005 yılında çektiğiMeleğin Düşüşü adlı filmi Nantes, Kerala ve Barselona Bağımsız Filmler Festivali’nde En İyi Film ödüllerini aldı. 2007 yılında Cannes Quinzaine des Réalisateurs’de dünya prömiyerini yapan üçüncü uzun metrajlı filmi Yumurta, Yusuf Üçlemesi’nin ilk filmiydi. Üçleme’nin ikinci filmi Süt, dünya prömiyerini 2008 Venedik Film Festivali’nde yaptı. Kaplanoğlu’nun son filmi Bal, 60. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı En İyi Film ödülüne layık görüldü. 1996-2000 yılları arasında Radikal gazetesinde Karşılaşmalar adlı köşeyi yazan Semih Kaplanoğlu’nun, plastik sanatlar ve sinema üzerine yabancı dillere de çevrilmiş makaleleri bulunmaktadır. Kaplanoğlu’yla yapılan bir nehir söyleşiyi ve Üçleme’nin DVD’lerini içeren Yusuf Üçlemesi, Yusuf’un Rüyası (Timaş Yayınları) 2010’da yayımlanmıştır.
Dünyada gizemli olmayan hiçbir şey yoktur, ama gizem belirli şeylerde diğerlerinde olduğundan daha açıktır: denizde, yaşlıların gözlerinde, sarı renkte ve müzikte.”
Her çocuğun içine bir bekçi köpeği yerleştiriyorsunuz ve o köpek ölene kadar o insanı gözlüyor…
Her uygunsuz harekette ya da düşüncede köpek çocuğu ısırıyor…
bir kural: suçluluk duygusu
"–Çok yardımım dokundu sana unutma bunu.
–Hiç degismemissin Hasan Bey, hiç değişmemişsin. Yine başımıza kakacak bir şey bulmuşsun ama o da doğru değil.
–Ayıp ediyorsun...
–Merhamet ediyorum, sanıyorsun sen değil mi? Yardim ediyorum, sanıyorsun aklın sıra... Sen yardım ediyor olmayı seviyorsun. Bak ne büyük adam, desinler güçsüze çaresize nasıl da kol kanat geriyor, desinler... Sonra bir bakıyorsun yardım ettigin adamın durumu değişmiş, biraz düzelmiş üç kuruş kendi çocuklarının rızkından biriktirdigi parayla, kendi alın teri parayla, kendi köyünden toprak almış... Merhamet etmeye gerek, yok hırsız, de geç.
Yürü git, ben hakkımı helal ediyorum ama benle bitecek iş değil Allah affetsin seni..."
"Bu dünyada bir 'var olma' meselesi var... İşte bununla ilgili psikoloji, felsefe, bir sürü şey. Bir de 'yâr olmak' diye bir sey var. Sevgili olmak. Tanrı’yla sevgili olmak. İşte yâr olduğu zaman insan belki de tam bir varoluş yaşayabilir. Bir yanıyla da tam olmamız lazım. Tam olmak için de sevgili olmak lazım. Ama işin ilginç yani şu: Zaten tam olamıyorsunuz. Olmak için çaba göstermeniz ve hayat boyu bu çabayı devam ettirmeniz lazım. Eğer siz baska bir dünyaya ve baska bir varlığa inanıyorsanız ondan ayrı düşüyorsunuz bu dünyada. Ona kavuşma arzusuyla hareket ediyorsunuz. Ona kavuşmak ve ona kavuşurken güzel olmak için yaşıyorsunuz. Yâr olmak öyle bir şey. Yâr olmak çünkü aynı zamanda güzel olmak, güzelleşmek demek. Bu her zaman mümkün degil tabii. Düşüyorsunuz, kalkıyorsunuz. Günah işliyorsunuz, kirleniyorsunuz. Önemli olan farkında olmak, farkında olarak yaşamayı sürdürmek”
(Semih Kaplanoğlu, Taraf, 28. 02. 2010)
Yazınımızda daha da çoğalmasını istediğimiz derinlikte bir eser. 5 yıla yayılan yusuf üçlemesini aşama aşama yönetmeninden dinlemek çok değerli ve bir o kadar öğretici.
Kimi zaman okumakta zorlandığım öyküler oldu. Araya vizeler de girince uzadıkça uzadı. Zaten bu yıl elime ne aldıysam bitmek bilmedi. Yeniden okula başlamak beklediğimden daha zormuş :)
KarşılaşmalarSemih Kaplanoğlu · H Yayınları · 201732 okunma
Bu konula alakalı konuşacak çok şey var. Ülkemizin en önemli değerleri, sevgili yönetmenlerimizin kapılarını açtığı muhteşem bir dünya var seyircilerine. Keşke herkes sabretse, keşke herkes bu zevke erişebilse. Gerçekten bu filmleri izleyip, okuyabildiğim için çok mutluyum. Bu bir seri, bir çok yönetmeni ve filmlerini inceleniyor, okuyunca izlemek çok daha zevkli. Kavramsal ibareleri okumak çok daha zevkli hele izlemek zevk veriyorsa.