Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sheila Kunkle

Sheila KunkleLacan ve Çağdaş Sinema yazarı
Yazar
7.5/10
2 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
189
Görüntülenme

Sheila Kunkle Sözleri ve Alıntıları

Sheila Kunkle sözleri ve alıntılarını, Sheila Kunkle kitap alıntılarını, Sheila Kunkle en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öznelliğe ilişkin her modern felsefe, her anlam ufkunun minimal varsayımının dökümünü yapar. Hiçbir şey kolayca verilmez; Gerçeğin uyumlu, tutarlı bir "gerçeklik" deneyimiyle olan evcilleşmemiş ilişkisini düzenlemek için, özne, mevcut uçurumu engin bir özgürlük eylemiyle kapatmalıdır tıpkı Jean-Paul Sartre'ın dediği gibi, özne kendi temel varoluşsal projesini seçmelidir. Etkin bir biçimde bu seçim, Batı felsefesinin nesneleşmiş nedenidir (object-cause). Descartes, Kant ve Hegel için her düşünen fail mantıksal olarak direk deneyimde temellenmeyen anlam kategorisiyle yüzleştirilir fakat yine de kökensel düşünme riskini alır; yapıbozumcu ve yapısal dilbilimciler için dili olan her özne varoluşsal olarak dilin yitirdiği bilgiye bağlıdır ama yine de o bilgiye sahip değilmiş gibi eylemeye mahkumdur; Freud ve Lacan için arzulayan her özne kaçınılmaz bir biçimde ilksel fantezinin yanlış olduğu bilgiye bağlıdır, ama her şeye rağmen bu fantezi doğruymuş gibi eylemeye mecburdur. Tüm bu versiyonlar arasında ortak olan fikir, günlük sosyal gerçekliğimizde yaptığımız seçimlerden daha temel bir seçimin var olduğudur, içinde seçtiklerimizin olduğu koordinatları tesis eden bir ilk seçim (protochoice).
Slavoj Zizek'in İdeolojinin Yüce Nesnesi adlı kitabında ileri sürdüğü fikir olan, "özne boşluktur, Ötekinin içindeki deliktir," fikrini alırlar (1989, s. 196). Özne böylece pozitif bir varlık olmaktan çıkarak belirleyici ve.zorunlu bir şekilde Öteki'nin yakasına yapışır. Sembolik düzenin yapısı içinde anlamlandırılması imkansız, algının tökezleyen bir kalıbıdır. Özne, Sembolik düzenin eksikliğinin ve parçalanmışlığının bir sonucu olarak zuhur eder. Eğer Sembolik düzen eksiksiz bir bütün halinde olsaydı ve pürüzsüz bir şekilde işleseydi, öznellik problemi asla gün yüzüne çıkmazdı
Reklam
Jean-Louis Baudry'nin öne sürdüğü gibi, [sinema] özneyi, merkezi bir konumun -bu konum Tanrının ya da başka bir temsilcinin de olsa- hayali sınırlaması ile kurar. Bu, belirli bir ideolojik etki barındırmaya yazgılı, baskın ideoloji için ise kaçınılmaz gereklilikte bir aygıttır: öznede bir fantazmatikleşme yaratarak, idealizmin korunmasında istenen sonucu elde eder
98 Yapımı "Pi" Filminden
Babalar aniden her yerde ortaya çıkıp kendi zevklerini elde etmenin fırsatları kollarlar
Lacancı film teorisi, izleyiciliğe bakışının doğası nedeniyle bu tür eleştirilerin kurbanı olmuştur. Film teorisi izleyiciliğe filmsel metnin kendisinden ayn bir süreç olarak baktığı anda yorumlayıcı olur ve bu nedenle de teorik olmaktan çıkar. Bu bağlamda, Lacan'ın psikanaliz için oluşturduğu temelden ayrı düşer. Lacan'a -aynı zamanda Freud'a- göre psikana- liz bir yorumlama işidir ve deneysel araşbrmalarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Klinik psikanalitik yorumun ruhsal metne odaklanması gerektiği gibi, filmsel psikanalitik yorum da filmsel metne odaklanmalı ve metnin dışındaki izleyiciden ziyade metne içkin olan izleyiciyi keşfetmelidir. Lacancı film teorisi, yorumlamaya bu tür bir geri dönüş aracılığıyla, sine- mada zevkin gücünü belirleyebileceği ve Gerçeğin bilincine varmak amacıyla hayali nesnenin çekiciliğini gün yüzüne çıkarabileceği en uygun yeri, psikanalizin uzmanlık alanını yeniden ele geçirebilir.
Ekranlardaki dramların pek çoğunun ve Amerikan ego psikolojisinin de desteklediği bir Aristotelesçi katarsis anla- yışı, izleyenlerin ve hastaların sapkın arzularıru ve korkuları­nı aktarırken temize çıkarma yoluyla, belirli normlara uyum sağlamak için "ahlaki" benliği kurarak izleyicilerde ve toplumda basmakalıp taklitler yaratır. Bu melodramatik katar- sis anlayışı, kahramanın kötü adam üzerinde uygulayarak zafer kazandığı iyi şiddeti . göstererek benlik özgürlüğünü göklere çıkarır. Ancak geleneksel olarak ahlaki bir katarsis,benlik uyumu uğruna kişisel arzulardan feragat edilmesini şart koşar ve topluluk yaşantısına boyun eğmeyen stereotipik kötü adamlar aracılığıyla gerçek yaşamdaki belirli kişilerin kötücül yaradılışlarını yansıtır.
Reklam
Aristoteles için tiyatronun kaynakları ve etkileri -sahne ve ekrandaki güzellik yanılsamalarına uygulandığında- doğrudan Lacan'ın ayna evresi ve katartik yöntem teorileri ile iliş­kilidir. Çocuklar ve yetişkinler, Ötekinin arzuları kanalıyla, özellikle günümüz görsel medyasına ait ekranlardaki ayna evresi törenleri aracılığıyla bütün benlikler halini alıyormuş gibi görünürler. Sinema ve televizyon, çocuk oyunlarının ticari tüketiciliğin ego yansımalarını besleyen mimetik itkisi ile birlikte ötekiye ait bilinenin ötesindeki arzuları dile getirir. Ancak ideal ve güzel egonun sahne ve ekrandaki temsilleri -ister mimetik özdeşleşmeler ister erotik sahiplenme için ödipal nesneler olsun- aynı zamanda maskenin sahteliğini ve maternal simbiyozun cazibesi içinde yiten benliği ifade eder.Aristoteles ve Lacan'ın da belirttiği gibi, aşağı türden hayvanlar ve ölü bedenler bir öğrenme hazzı verir çünkü her izleyicide fantezi korkusu ve Gerçek ölüm itkisi olarak orta bir parçalanmış beden algısı yaratırlar
Simgelerden ziyade imgeler hep vardır; yokluğu taşımazlar. Bu yüzden de ideoloji imge­sinde her zaman mutlaka bir fail mevcuttur.
Aile Babası'nın kapitalist romantizmi, aşkın "alternatif" bir örneklemesinden ayırt edilmelidir. Fakat bu alternatifin koordinatları nelerdir? Kapitalist romantik aşkın alternatifi tam olarak insancıl bir aşk değildir, çünkü bu konumlar direk olarak birbiriyle bağlantılıdır: aşkın bir güç olarak özelleştiril­mesi aşırılığın narsistik bir gösterisine neden olur - seni o ka­dar seviyorum ki Sana kıyamam bile. İnsancıl eylemler özel düzenin tatmini tamamlarlar. Buna karşın insancıl hislerin (bize ihtiyaç duyanlara yardım ederiz çünkü bizi insan yapan şey budur) asıl zıddının, yardımımıza ihtiyaç duymaları yanlış olduğu için insanlara yardım etmemiz gerektiği inancı olduğunu düşünüyorum.
Reklam
Aile Babası
Evlilikte Sadakat ve Güven sağlam bir banka kredisi gibidir! Paranı başka yere ya­tırırsan hesabını keserler, ebediyen!
Bana suçu engelleyen bir yasa gösterin. Elinizden gelen tek şey suçtan sonra harekete geç­mek.
Feminizmin günümüzde görünüşte yavaş yavaş gözden kay­bolmasının bir boyutu da kadınların"feminist" yaftasını be­nimsemek noktasındaki isteksizlikleridir. Zamanın postfemi­nist doğasını gösteren bu isteksizlik bugünün film dünyasında, hatta terimin içten bir biçimde benimseneceğini beklediğimiz yerlerde bile kendisini sıkça gösteri
Filmler yaklaşık yüz yıl önce dünyaya gelmiş zararlı ya­şam formlarıdır ve sadece hislerimize değil aynı zamanda düşüncelerimiz ve zihnimize de adım adım hükmederler. Önce bizi onları keşfetmeye ve film ya da son dönemlerde, yeryüzünün bağırsaklarında yaşayan, kentleri, kırları, denizleri ve dağları tüketen gezgin bir tenya gibi kendi içine çekme arzusu taşıyan kayıtlar ile bizi kendi varlığının maddeselliğini sunmaya zorlayarak sırtımızdan beslenirler. [2000, s. 190) Sinemanın kendisi burada, insan kültüründeki ölüm itkisinin bir dışavurumuna, yerimizi dramatik kurgular ile sapkınca değiştirip bizim aracılığımızla kendini yeniden doğuran ve bizimle beslenen apaçık yabancı bir güce dönüşür. Sinemada yabancılaşhrmayı sağlayan canavar -imgesel ve ikame bir dil olarak- Lacan'a göre hayatımızın en erken dönemlerinde her birimizin sembolik alana ve onun ayna tuttuğu yanlış tanımalara girerken deneyimlediğimiz ilkel yabancılaşmayı canlandırma yoluyla bizi hem cezbeder hem de kendi dışına iter.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.