Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sofi Huri

Sofi HuriRabiat-Ül Adeviye yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
7
Okunma
0
Beğeni
280
Görüntülenme

En Beğenilen Sofi Huri Gönderileri

En Beğenilen Sofi Huri kitaplarını, en beğenilen Sofi Huri sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Sofi Huri yazarlarını, en beğenilen Sofi Huri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rabia'nın gelinliği halvet, düğünü zikrullah, ve bütün zevki dua idi. Ebedi aşkı, ilâhî aşk idi. Bütün varlığını Allaha nezretmiş, vermişti. O, insanlardan vazgeçmiş, dünyadan yüz çevirmiş bir insandı. Beden değil, ruhtu, ondan bir erkek ne bekliyebilirdi? Attar diyor ki: "O, hususî bir hücre sahibi, ihlâs örtüsüyle örtünmüş, aşk ve iştiyak ateşine yanmış, vuslatta fenâ bulmuş, sanki ikinci bir Hz. Meryem'di; sâfi, musaffa, münezzeh bir bakire idi; Râbiat-ül Adeviye işte bu idi."
Amel, muradı yalancı çıkarmamalıdır
Süfyan-el Sevri bir gün arkadaşlarına, "Kalkınız şu bizim Kur'an hocasına gidelim. Ondan uzakta olunca, ruhumu dinlendirecek kimse bulamıyorum," dedi. Süfyan, Rabia'nın yanına gelince, elini kaldırarak : "Allahım, Senden selâmet dilerim!" dedi. Râbia ağlamağa başladı. Süfyan ona, "Niçin ağlıyorsun?" diye sordu. Râbia, "Beni sen ağlattın," dedi. "Seni ben nasıl ağlattım?" "Selâmetin, her şeyi terketmekte olduğunu bilmez misin? Nasıl olup ta sen böyle içinde yüzmektesin?" Râbia bir ders daha öğretiyor. Amel, muradı yalancı çıkarmamalıdır. Bir şeyi murad eden veya bir maksat için dua eden kişi, önce tam edeb sâhibi olmağa çalışmalıdır. Edebin ilk şartı ise hulûs ve doğruluktur.
Reklam
Bir gün Râbia hasta iken, Hasan Basri, Mâlik ed-Dinar ve Şakik-i Belhi onu ziyarete gittiler. Hasan Basri söze başlıyarak, 'Rabbinin sillesine metanetle sabretmeyen kişi dâvasında sâdık değildir,' dedi. Râbia hemen atıldı, 'Bu sözlerden benlik kokusu geliyor,' dedi. Şakik-i Belhî söz alarak, 'Rabbinin sillesi için şükretmiyen davasında sâdık değildir,' dedi. Râbia yine, 'Bize ondan daha iyi bir şey lâzım,' dedi. Üçü birden, 'Şu halde sen söyle,' dediler. Bunun üzerine, Râbia dedi ki, 'Allahı düşünerek, o düşünce içinde Rabbinin sillesini unutmıyan, dâvasında sâdık değildir,' dedi.>>
El-Kuşeyri diyor ki, «Sâlih el-Mari her zaman, her kim kapıyı ısrarla çalmakta devam ederse, kapı muhakkak ona açılır," derdi. Râbia ona, "Bu sözü ne zamana kadar söyliyeceksin? Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın?"dedi. Salih, "İhtiyar cehalet içinde, kadın ise ârif olmuş!" cevabını verdi.
Birisi Râbia'ya, "Ben çok günah işledim, isyanda bulundum, tövbe edersem, Allah tövbemi kabul eder mi?" diye soruyor. Râbia, "Hayır, O, tövbeye seni lâyık görürse, seni tövbeye sevkeder ve sen tövbe edersin," cevabını veriyor.
Hz. Peygamberin, "Allahım, Senden kazadan sonra rızayı dilerim," duası bize kadar gelmiş, ve şu sözleri de bize ulaşmıştır, "Allahın gazabını dâvet edecek bir şeyle kimseyi memnun etmeğe kalkma, ve Allahtan gelen nimet için kimseyi medhetme; sana ihsan etmediği şeyden dolayı kimseyi zemmetme, çünkü rızk Allahtandır. Bunu sana, ne senin hırsın, ne de haris kimse, veremiyeceği gibi, kötülüğünü istiyen hiç kimse, o rızka mâni olamıyacaktır; işte, Cenabı Hak, adalet ve hakkaniyetile sevinç ve rahatı rıza ve yakînde, keder ve üzüntüyü ise şüphe ve hoşnutsuzlukta kıldı."
Reklam
Bütün makamlar tövbe üzerine kurulmuştur ve muazzam tasavvuf kal'esi burada yükselir. Tövbe, sâliklerin ilk menzilidir, ve tâliblerin makamlarından ilk makamdır. Tövbenin de çeşitleri vardır. Avamın tövbesi, günahlardandır; ermişlerin (vâsılîn) tövbesi düşüncelerden, âriflerin tövbesi alâmetlerden (sevânih), muhiblerin tövbesi ise Mâşuka hakkiyle hizmetten âciz olmaktan dolayıdır.
Râbia derdi ki: "Sen sayılı günlerden ibaretsin. Bir günün geçmesiyle derhal senden bir kısım gitmiş olur. Bir kısım giderse, bütün de gider. Sen bilirsin, nasıl istersen öyle hareket et."
Rabia bir hayli gün çölde yol aldı, nihayet bir gün durdu. "Allahım," diye feryad etti, "Kalbim yoruldu. Ben nereye gidiyorum? Ben balçıktan bir külçe, Senin Evin ise bir taş! Ben Sana burada muhtacım." Allah vâsıtasız olarak Râbia'nın gönlünün içinden ona hitap ederdi, şimdi de ona şöyle cevap verdi: "Ey Râbia, sen on sekiz bin âlemin hayatı içinden yolculuk etmektesin. Sen Musa'nın beni görmek için nasıl niyazda bulunduğunu görmedin mi? Ben de dağın üzerine azıcık vahiy nuru saçtım, dağ hemen titreyip sarsılarak kırk parça oldu. Şimdi sen burada Benim İsmimle kanaat et!"
Parlak, tatlı bir ilkbahar günü, arkadaşı Abde, Râbia'ya, dışarıya çıkıp Allahın kudretinin eserlerini seyretmesini rica etti. Râbia ise, "Bilâkis sen içeriye gir de Allahın kudretini kendi nefsinde mütalâa et," diye cevap verdi ve ilâve etti: "Benim en mühim işim Allahın kudretini teemmül edip, düşünmektir."
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.