Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sofi Huri

Sofi HuriRabiat-Ül Adeviye yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
7
Okunma
0
Beğeni
281
Görüntülenme

Sofi Huri Gönderileri

Sofi Huri kitaplarını, Sofi Huri sözleri ve alıntılarını, Sofi Huri yazarlarını, Sofi Huri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rabia'nın gelinliği halvet, düğünü zikrullah, ve bütün zevki dua idi. Ebedi aşkı, ilâhî aşk idi. Bütün varlığını Allaha nezretmiş, vermişti. O, insanlardan vazgeçmiş, dünyadan yüz çevirmiş bir insandı. Beden değil, ruhtu, ondan bir erkek ne bekliyebilirdi? Attar diyor ki: "O, hususî bir hücre sahibi, ihlâs örtüsüyle örtünmüş, aşk ve iştiyak ateşine yanmış, vuslatta fenâ bulmuş, sanki ikinci bir Hz. Meryem'di; sâfi, musaffa, münezzeh bir bakire idi; Râbiat-ül Adeviye işte bu idi."
Kendini öylesine ve tamamiyle Allaha vermişti ki, ne mesut bir yuva, ne iyi bir koca ne de büyük servet zihnini meşgul ederdi. Evlenme elbette ki helâl, İslâm'ın sünneti ve hayatın şeriati idi, ancak Râbia'nın dünya işlerine meyli yoktu. İlâhî aşk onun bütün varlığını sarmış, ve kullardan uzaklaştırmıştı; o, bütün benliğiyle bu geçici hayattan yüz çevirmiş ve ebedi olana kendini teslim etmişti.
Reklam
Bir gün Râbia'ya ruhani hayatta bu yüksek mertebeye nasıl eriştiğini sordular. O, her zaman : "Allahım! Beni Senden uzaklaştıran her şeyden, Seninle benim arama giren her halden Sana sığınırım," demek suretiyle cevabını verdi.
Rabia bir hayli gün çölde yol aldı, nihayet bir gün durdu. "Allahım," diye feryad etti, "Kalbim yoruldu. Ben nereye gidiyorum? Ben balçıktan bir külçe, Senin Evin ise bir taş! Ben Sana burada muhtacım." Allah vâsıtasız olarak Râbia'nın gönlünün içinden ona hitap ederdi, şimdi de ona şöyle cevap verdi: "Ey Râbia, sen on sekiz bin âlemin hayatı içinden yolculuk etmektesin. Sen Musa'nın beni görmek için nasıl niyazda bulunduğunu görmedin mi? Ben de dağın üzerine azıcık vahiy nuru saçtım, dağ hemen titreyip sarsılarak kırk parça oldu. Şimdi sen burada Benim İsmimle kanaat et!"
"iman ilk harekettir, makamlar ve dereceler bunu tâkip eder"
Attar diyor ki: "Râbia ağlıyarak Allahına şu sözleri fısıldıyordu: Ya Rabbi, ben işkence içinde yaşayan bir öksüz kızım, kölelik zinciriyle bağlanmış haldeyim. Her üzüntüye, her acıya dayanırım, sabrederim; ancak bu azaptan çok daha şiddetli bir azab içinde kıvranmaktayım, ve ruhum iztirab ile çırpınıyor. Korkum şudur: Sen benden razı mısın? İşte bütün gayem, emelim budur." Râbia imaniyle bir derece yükselmiş oldu, çünkü iman ilk harekettir, makamlar ve dereceler bunu tâkip eder. Birincisi Allahın rızasını dilemektir. İşte temel budur, ve bütün bina bunun üzerine kurulur. Râbia rızayı taleb ediyor, hayat hadiselerine hiç ehemmiyet vermiyordu. O, rızayı talepte fena bulmuştu; bütün ömrü boyunca Râbia'yı temyiz eden alâmet-i fârika onun özlediği şeyde fena bulması, yok olmasıydı.
Tasavvuf kuvvettir, cesarettir, mücadeledir. Hayatı yüceltmeyi, insanî kıymetleri daha yükseklere, daha üstün derecelere ulaştırmağı gaye edinmektir. Tasavvuf, her hareket ve düşüncenin esasında bulunan imandır, mârifettir, mânevî kuvvettir. Sadece bir zühd ve ibadet hareketi değil, mârifet ve yakîndir (bilgi ve kat'î kanaat), âhenk ve heyecandır; mânevî, zihnî ve gönül kuvvetlerini canlandırmak için ihsan olunmuş bir hareket ve hamledir.
Reklam
Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin buyurduğu gibi, biz hakikat-i halde Cenabı Hakkı seviyoruz; çünkü kâinatta mevcut her câzibe, hayattaki her güzellik, bir tek hakiki cemâlin farklı mazharlarından başka bir şey değildir, bu ise Cenabı Hakkın mutlak cemal ve kemalidir.
Ariflerin gönül gözleri hem uyanıktır, hem keskin, Ten gözlerinin bunlara erişmesi ne mümkün? Nice derin sırlar taşır dilleri, Ermez bunlara hiç kâtib akılları. Kanatları yamandır, tüysüz uçar, Âlemlerin Rabbinin nezdine çıkar, Hâlis, sidk şarabını onlara sunan O, Ariflerin kadehlerinden içmeği nasib eden O!
Kâsem, şarabım, sevgilim, bu üçü, Ben, aşk mübtelâsı dördüncü* Sâki durmadan, dinlenmeden, Sunar safa ve saadet bâdesi, Gözlerim Dost'tan gayri bir nesne görmez. Her halde, her işte, yanımda O bulunur. Ey beni ayıplıyan, ben O'nun güzelliğine âşıkım; Gözlerim ayrılık ve aşk ateşiyle Nice günler, sel gibi göz yaşları akıtır. Ne göz yaşlarım kesilir, ne vuslat demi gelir, Uyanık gözlerim hiç uyku görür mü?
Sayfa 10 - * Râbia demektirKitabı okudu
Ey neş'em, zevkim, emelim, mesnedim, Enis-i ruhum, güvencim, muradım; Sen benim gönlümde cânımsın, ümidimsin, Ruhumun hemdemi, cânımın gidasısın. Ey hayatım, ey enisim! Sen olmasaydın, Ben gurbet illerde dökülüp saçılmazdım. Nice bir himmetin, lûtfun var bende, İhsanın var, nimetin var, keremin var bende. Şimdi benim emelim, cennetim, Senin aşkındır, Senin aşkın paslanmış gönlümün gözüne cilâdır. Ömür boyunca ben Senden aslâ uzaklaşmam, Sen benim ruhumun ruhunda yaşıyorsun. Eğer Sen benden râzı olursan Ey gönlümün neş'esi, o zaman saadetim tam olur
20 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.