Suniti Namjoshi

Büyüklere Feminist Masallar yazarı
Yazar
5.2/10
6 Kişi
17
Okunma
0
Beğeni
664
Görüntülenme

Suniti Namjoshi Gönderileri

Suniti Namjoshi kitaplarını, Suniti Namjoshi sözleri ve alıntılarını, Suniti Namjoshi yazarlarını, Suniti Namjoshi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tanrı Vişnu kadına "Ne istiyorsun" diye sorduğunda kadın "İnsan yerine konulmak istiyorum. Sadece insan olmak istiyorum'' demiş.
Sayfa 8 - Güldünya Yayınları
sen de benim kızımsın. Bir oğlum olmasını ummuştum fakat önemli değil. Sana bildiğim her şeyi öğreteceğim
Sayfa 7 - Güldünya Yayınları
Reklam
Tanrı Vişnu onun arzusuna kulak vermiş fakat siz deyin dalgınlıktan, ben diyeyim anlayamayacağımız bir nedenden, Vişnu ona bir kız çocuğu lütfetmiş.
Sayfa 7 - Güldünya Yayınları
Harika Cadı
"Hislerim benim hislerimdir. Başkalarının benim hislerim hakkındaki düşüncelerini anlatması neyi değiştirir ki?" ..... Öteki insanları unut, kendini ve hislerini keşfet:' 'Anladım. Ne zaman, nerede, nasıl başlayayım keşfime?" "Hemen şimdi" dedi cadı ve misafirine bir bardak çay koydu.
Sayfa 68 - Güldünya Yayınları
ÜÇ AYI
Ayı ailesinin evine altın sarısı saçları olan bir erkek çocuk girer. Baba Ayı'nın yatağına yatar, yatak öyle kocamandır ki içinde kaybolur. Anne Ayı'nın yatağına da girer, fakat o yatakta rahat edemez. Yavru Ayı'nın yatağının üstünde çizgili bir yatak örtüsü vardır. Çocuk renkli örtüyü sever, yavaşça altına sokulur. Ayı ailesi eve gelir ve karşılaştıkları manzaradan hiç hoşlanmaz. Sarı saçlı çocuk ağlamaya başlar. Aslında çocuk sevimlidir, etrafa gülücükler saçarak onları etkilemeye çalışır. Ayıların öfkesi geçer, yumuşarlar. Yavru Ayı yatağını çocukla paylaşabileceğini söyler. Anne ayı gülümser, çocuğun altın sarısı saçlarını tarar. Baba ayı çocuğu kucağına alır ve onu dizlerinde hoplatarak neşelendirir. Çocuğu öperler, severler, gözyaşlarını silerler. Sarı saçlı çocuğu bir yere göndermezler, o artık onların tatlı küçük kızları olmuştur.
Sayfa 65 - Güldünya Yayınları
YILAN VE FİIAVUN FARESİ
Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde, tatlı mı tatlı bir firavun faresine yılan aşık olmuş. Dişi farenin küçük pembe suratı, başını sağa sola ve geriye döndürürken sergilediği hali tavrı yılanın aklını başından almış. Sıcak ve aydınlık bir öğle sonunda, yılan bir Hint incirinin altında fareye aşkını ilan etmiş. "Ben bir prensim, yılanlar
Sayfa 61 - Güldünya Yayınları
Reklam
Tanrılar
Çocuk sahibi olamamış yaşlı çifte tanrılar bir kız çocuk gönderdi. Çok mutlu olan aile tanrılara sabah akşam kızlarını kutsamaları için dua etti. Duaları kabul oldu. Kız büyüdükçe her yönüyle dikkat çeken bir çocuğa dönüştü. Kasabadaki herkesten daha hızlı koşardı, iyi huyluydu, güzel şarkı söylerdi ve derslerinde de çok başarılıydı. Kötü giden tek bir şey, bir eksiklikten kaynaklanmıyordu fakat her şeyi berbat etme gücüne sahipti. Tanrılar aileyi kandırmamıştı, aksine, gönderdikleri çocuğa olağanüstü yetenekler bahşetmişlerdi. Gel zaman 'git zaman kasaba halkının diline düştü kız. "Haddinden fazla iyiydi, hem de her yönüyle:' Çok iyiydi ve bu hiç ama hiç "kadınca'' değildi. Bir kadına yakışmamıştı.
Sayfa 59 - Güldünya Yayınları
İKİ ERKEK KARDEŞİN ÖYKÜSÜ
Bir zamanlar kendini işe yaramaz hisseden, hiçbir şey yapamayacağını, bir kadın bile olamayacağını düşünen bir adam varmış. işe yaramama duygusundan kurtulmak için bir bebek edinmiş, onun bezini değiştirmiş, lanet olası küçük canlıyı gecede üç kez uyanarak beslemiş. Uykusuzluğa bile alışmış. Ev işlerini yapmış, erkeklere hizmette ve hürmette kusur etmemiş ve sonunda yorgunluktan bitmiş tükenmiş. Fakat erkek kardeşi Kurnaz Jack, evlenmeyi akıl etmiş. Bütün işleri de o kadına yaptırarak mutluluk içinde yaşamış.
Sayfa 57 - Güldünya Yayınları
Denizkızları
Şimdi hepinize soruyorum: Bir denizkızı sadece şarkısını tutkuyla söylemekle mi yükümlüdür? Belki şarkısını hiçbir zaman sahip olamayacağı için söylüyordur, belki de sadece meraktan böyle içli içli şarkı söylüyordur. Sesini merak ediyordur, kendini duymak istiyordur. Belki de çok kibirlidir, biliyordur harika bir sesi olduğunu. Sebep her ne olursa olsun, önemli olan, işine odaklanmış olması değil midir? Artık hiçbir sarhoş balıkçı onu şarkısını söylerken dövmeyecek, sonra pişmanlıktan gözyaşı dökmeyecekti. Çünkü o bir kadın istemişti, yaşamayan bir şey değil! Balık gibi kokan bir şey de istememişti. Hele ki kendi ruhunun genleşmiş haline hiç tahammülü yoktu.
Sayfa 53 - Güldünya Yayınları
Efsane
Uzak diyarlarda bir kadın canavar yaşarmış. Denizin fersah fersah altında yaşayan canavarın masalı, bilim erkeklerinin onu yakalamayı üzerlerine vazife edinmeleriyle sona ermiş. Bir araya gelen erkekler devasa ağlarla onu yakalayıp kıyıya taşımış, koca koca kamyonlarla bir amfi tiyatronun tam ortasına getirip-anca sığar diye düşünmüşler- canavarı parçalamaya başlamışlar. Orasını burasını keserlerken anlamışlar canavarın hamile olduğunu. Güvenlik güçlerine haber edilmiş, kapılar mühürlenmiş. Dünyanın geleceği için kaygı duymuş bu adamlar, elbette ki en ince detayı bile düşünmelilermiş! Canavardan doğacak olanlar dünyaya yayılırlarsa, kötü şeyler olabilir diyeymiş tüm yapılanlar. Fakat dişi canavar karnındaki yavrularıyla birlikte oracıkta ölmüş. Tehlikenin geçtiğinden emin olduktan sonra kapıları açmışlar. Bir sorunları daha varmış. Canavarın cansız bedeni kokmaya başlamış. Bilim erkeklerinin arasında kokuya dayanamayanlar olmuş. Yine de pes etmemiş, gaz maskelerini takarak, nöbetleşe çalışıp başladıkları işi bitirmişler. Nihayet canavarın etlerinden sıyrılmış iskeleti pırıl pırıl karşılarındaymış. İskelet, milli müzede sergileniyor. Artık efsane olan, bilim erkeleridir. Fanusun altındaki taş levhada dünyayı kadın canavardan kurtarmış kahramanların isimleriyle birlikte şu cümle yazılıdır: "Korkunç Kadın( canavar).Bu yaratığın kokusu erkekler için tehlikelidir."
Sayfa 51 - Güldünya Yayınları
112 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.