İster net bir şekilde belirtilsin ister imâ edilsin, her “görev” yalnızca karşımızdakinin beklentisine uymayı arzuladığımız takdirde bir yük gibi sırtımıza biner.
“Mutluluğum sana bağlı. Öyleyse mutsuzluğumdan da sen sorumlusun” sözü en az ötekinin “Seninle ilgilendiğim için mutlu olmalısın” iddiası kadar korkunçtur.
Arzumuzu karşı tarafın tatmin etmesini beklemenin ortaya çıkardığı terör duygusu, karşı tarafı arzulamanın hissettirdiği muhteşem duyguya yer bırakmaz.
Genellikle mahrumiyet duygumuzun sahip olmayı dilediğimiz ama sahip olamadığımız şeylere kavuşunca yatışacağını düşünürüz: güzel bir ev, daha fazla tatil, ünlü ressamların orijinal tabloları, pahalı halılar, bir bilgisayar…