Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Taha Abdurrahman

Taha AbdurrahmanBilgi Ahlaktan Ayrıldığında yazarı
Yazar
8.7/10
16 Kişi
194
Okunma
76
Beğeni
6bin
Görüntülenme

Taha Abdurrahman Sözleri ve Alıntıları

Taha Abdurrahman sözleri ve alıntılarını, Taha Abdurrahman kitap alıntılarını, Taha Abdurrahman en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yeryüzünü değiştirmek, ancak bireylerin kalpleri ve toplumların vicdanları değiştiği takdirde mümkündür.
İslam'da akılsal bağlantı kurmak, sebep ve vesileleri değerlere bağlamak demektir
Reklam
Zira akıl iki büyük bölüme ayrılır. Ahlaklılıktan soyutlanmış akıl diye bir akıllılık türü vardır ki insan, bu özelliğe hayvanla birlikte sahiptir. İkincisi ahlak tarafından yönlendirilmiş akıllılıktır. Buysa insana özgüdür. Modern insanın hatası, akıllılığı birinci anlamda alması ve insanın onunla özelleştiğini söylemesidir.
Toplumsal dünyanın nasıl olup da bu ölçüde insanların akıl ve zihinlerine egemen duruma geldiğine şaşıp kalmamak elde değil. Öyle ki modern insanla ilişkilendirilen bireycilik kavramı, bireyin insanlardan ayrılıp uzaklaşması ve kendi kendisiyle uğraşması anlamına gelecekken tam tersine, özel arzularına ulaşmada toplumsal dünyayı alabildiğine araç haline getirmesi, böylece toplumsal dünyaya verdiği önemin kendi kendisine olan önemden aşağı kalmaması anlamına gelmektedir. Şu halde bireycilik kısaca, bireyin toplumsal dünyaya bağlılığıdır.
Beşeri inisiyatif ve tercih ya da daha geleneksel ifadesiyle ihtiyar(seçim/tercih), kendisine dilsel bir referans bulacak şekilde eylemin iyi olması anlamındaki hayriyyet kelimesi ile semantik ve etimolojik bir bağ içindedir. Bu itibarla ihtiyar kelimesi, gerek hayır kelimeleri, ha-ye-ra şeklinde aynı sözlüksel kökten türemişlerdir. Bu itibarla ihtiyar kelimesi, insanın yaptığı geniş akli değerlendirme sonucunda, potansiyel olarak gerçekleşmesi mümkün olan, birbirine karşıt taraflar arasında akla yatkın tarafı tercih etmesi ve hem fiziki hem de metafizik dünyasında onun için iyi (hayır) olan sonuçlar doğuracak şeyi belirlemesi anlamına gelir.
Sayfa 734Kitabı okudu
Her bir hüküm, şer'i bakımdan belirlenmiş ceza anlamında değil, iktidarın haddini aşmasını engelleyecek uygulama anlamında bir haddir. Bu itibarla şer'i hadler diye belirlenmiş cezaî ölçüleri, suçu caydırıcı özellikte olmaları kadar despotizmi engelleyici hususlar olarak değerlendirebiliriz. Başka bir deyişle hadler, suçu caydırdığı için despotizmi engeller.
Sayfa 613Kitabı okudu
Reklam
İnsanı tarif etmek bana bırakılsaydı ben onu unuttuğunu unutan varlık şeklinde tanımlardım.
"İnsanın insanlığını belirleyen unsur akılcılık değil, ahlaktır."
Kalp, insanda idrak fiillerinin kendisinden kaynaklandığı ruhi ve gizemli bir şeydir ve zati hakikati asla bilinemez. Kalp, ancak esrarengiz bir oluşum olarak sadece harici ve dış dünyaya ait tecellileri itibarıyla bilinebilir.
Sayfa 684Kitabı okudu
İnsan, vazi adını verdiğimiz caydırıcı dinamik ile başkalarına kötülük yapmaktan uzaklaştığı ölçüde asım şeklinde ifade ettiğimiz koruyucu dinamik sayesinde başkalarından gelecek kötülüklerin etkilerinden korunmuş olur. Koruyucu kuvvet olan asım, caydırıcı kuvvet olan vazi ile simetrik bir yapı oluşturur.
Sayfa 481Kitabı okudu
Reklam
İnsan, kendisini fiziki dünyaya bağlayan maddi hazlarının inşa ettiği bedeni bir içgüdüye sahip olduğu gibi, aynı şekilde kendisini metafizik dünyaya bağlayan manevi şevklerinin inşa ettiği ruhi bir fıtrata da sahiptir.
Sayfa 411Kitabı okudu
"Yeryüzünü değiştirmek, ancak bireylerin kalpleri ve toplumların vicdanları değiştiği takdirde mümkündür."
Amel ve Ölümsüzlük
İyilik sadece, insanın amellerinde benliğinin yaratılmasını gerçekleştirmesini şart koşmaz, aynı zamanda insanın bu amellerin rızık olarak verilmesini gerçekleştirmesi gerekir. Rızık şeklinde verilmeyi gerçekleştirmenin şu iki şarttan başka yolu yoktur: Birincisi: İnsanın kulluk amellerine kendisini verebilmesi için geçim uğraşlarını kendi kendine edindiği sebepler diye değil, aksine Yaradan'ın kendisini tanısın diye önüne temiz şeyler (tayyibât) biçiminde koyduğu rızıklar diye görmelidir. İnsan bu geçim uğraşlarını saf rızıklar gördüğünde, kulluğunu sarsılmaz bir temel üzerine bina edebilme imkanına kavuşacaktır. İkincisi: İnsanın, kulluk amellerini kendisiyle ilişkilendirdiği sebepler şeklinde değil, Yaradan'ın onu kendisine yaklaştırmak için kendisine iyi şeyler (sâIihat) biçiminde bahşettiği rızıklar görmesidir. İnsan bu kulluk amellerini saf rızıklar gördüğünde, yıkılmaz sabit bir kulluk binası inşa edebilecek duruma gelir.
Sayfa 43 - Pınar Yayınları
"Bilmeye cüret et, bilginleşme cüreti göster! Hiç kimsenin üzerinde vesayet kurmasına izin verme.”
Demokrasi, bütün halkı temsil eden kamu iradesini ifade etmeyi arzular -yani temsili demokrasi- olduktan sonra kamuoyuna egemen çoğunluk iradesiyle sınırlanmış ve oy demokrasisine dönüşmüş, böylece kamuoyu "alemin kralı" lakabını hak etmiş, hatta bazıları onu peygamberi çoğunluk olan bir tür din diye nitelendirmiştir. Böylece vatandaşın bu krala veya yeni dine kulluk etmesi -doğru veya yanlış, adalet veya zulüm- olduğuna bakmaksızın onun verdiği karara boyun eğmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Sayfa 223Kitabı okudu
1.250 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.