Toby Wilkinson Gönderileri
Toby Wilkinson kitaplarını, Toby Wilkinson sözleri ve alıntılarını, Toby Wilkinson yazarlarını, Toby Wilkinson yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sene MÖ 2600…
Kralın akrabalarının alakaları olmayan makamları ellerinde tuttukları eski sistemin yerini daha yapısal bir bürokrasinin alması, ilk kez olmak üzere, toplumun daha geniş bir bölümünden meslek sahiplerine başarı kazanmanın kapısını açtı ve mesleki ilerlemeyi liyakata bağladı.
Sayfa 101
Mısır tarihi için harika bir kaynak buldum. 
Eski Mısır. Bu kitap da mükemmel bilgiler verir. 740 sahife.
II. İntef’in Dikili Mezar taşından
II. İntef’in Tanrıca Hathora yazılan ilahisi;
Akşama emanet et beni:
Korusun;
Sabaha emanet et beni:
Sarıp sarmalasın;
Sabahın bebeğiyim,
Akşamın bebeğiyim.
Sayfa 178 - Say YayınlarıKitabı okudu
Bir Arap Atasözü
“İnsan Zaman’dan, Zaman da piramitlerden den korkar.”
Sayfa 127 - Say YayınlarıKitabı okudu
Kleopatra öldü. Anısı yaşamaya devam etti. Yüzyıllar sonra bir ibadetçi Roma'daki kült heykeline halen aşkla yönelmekteydi. Yirmi yüzyıl sonra yaşamını ve aşklarını konu alan canlandırmalar batı dünyasına hâkim oldu. O, halen bizimle birlikte.
Sayfa 614Kitabı okudu
Her şeye karşın, dini canlandırma, bu savaş taklidi, arada sırada ciddi bir dini coşkuya dönüşebilir ve şiddete yönelerek ağır yaralanmalara yol açabilirdi. Dini coşku ve öfkeli tutku eski dostturlar.
Sayfa 197Kitabı okudu
Milli kimlik duygusunu aşılamak ve beslemek için bütün yabancıları düşman olarak göstermek -tarih boyunca liderlerin keşfettikleri gibi yönetici seçkinlere uygundu.
Sayfa 86Kitabı okudu
Otokratik rejimler güçle yaşar ve güçle ölür; eski Mısır bundan istisna değildi.
Sayfa 79Kitabı okudu
"Büyük başın derdi büyük olur: Dolayısıyla taç intikal yoluyla değil, güç yoluyla edinildiğinde dert daha da büyür."
Sayfa 215Kitabı okudu
İki Yol Kitabı'nın hayali coğrafyası günahkârlar alevler içinde yakılırken iyilere yeraltı dünyasındaki çetin yolculuklarında içmeleri için su verilen Ateş Adası'yla başlar. "Zorlu sınav" düşüncesi eski bir düşünce olsa da, -günahkâr ölülerin erdemli ölülerden tek ve hızlı bir sınavla ayırt edildiği-görece basit bir yargılama fikri toplumsal değişimin alevlerinde yeniden tanımlandı.
Sayfa 203Kitabı okudu
Devletin oluşum süreci boyunca, kraliyet yönetiminin sanatsal ifadesi krallık nosyonunun değişimine ayak uydurmak için hızlı bir değişim geçirdi. Değişimlerin izlerini bir dizi tören nesnesinde ve anma kitabesinde bulabiliriz. Narmer Paleti'ne benzeyen, ama ondan bir yüzyıl ya da daha eski olan Savaş Alanı Paleti özellikle çarpıcıdır. Narmerin anıt insan biçiminde bir kral görüntüsüne yer verirken daha eski tablet, hükümdarı savaş alanında bitkin düşmüş yatan düşmanlarını ayaklarının altında çiğneyen ve yaralayan büyük bir aslan olarak gösteriyor. Niyet kralı bir doğa gücü olarak temsil etmekti. İkinci Çağlayan'ın yakınındaki Cebel Şeyh Süleyman'da, kayalara oyulmuş, o çağa ait benzer tarzda ki bir yazıt galip Mısır kralını yenilen Nübye reisinin bağlı olduğu ipi kıskaçlarıyla tutan dev bir akrep olarak gösterir. Narmer'in zamanından kalma fildişi bir silindir, kralı esirleri büyük bir sopayla döven, acımasız bir Nil kedibalığı olarak gösterir. İleti çok açıktı: Kral yalnızca soyu ve liderlik yetenekleri sayesinde yöneten bir ölümlü değildi, aynı zamanda vahşi hayvanların gücünü ve acımasızlığını, kutsal yetkenin ona bahşettiği insanüstü güçleri cisimleştirmekteydi. Kendilerini tebaalarından yukarıya yerleştiren Mısır'ın tarihöncesi hükümdarlarının amacı tanrınınkine benzeyen bir statü elde etmekti.
Sayfa 69Kitabı okudu
Eski Mısırlılar hünerli gökbilimcilerdi ve yıldızlar devlet dininde, özellikle de kralın ahret hayatına ilişkin inançlarda önemli bir rol oynamaktaydı. Batmayan yıldızlar özel bir merak kaynağıydılar. Geceleyin gökyüzünde yalnızca bu yıldızlar sürekli görülebilir kalmakta, asla batmamakta ve bu nedenle de kralın ebedi yazgısı için mükemmel bir eğretileme oluşturmaktaydılar. Hufu'nun piramidi, adeta gökyüzü ile yeryüzünü kralın daimi mutluluğu için birleştirmenin bir yoluydu.
Mısır'ın Persler tarafından fethedilmesi "büyük bir felaket" olmaktan uzaktı. Aksine ülkenin yeni hükümdarları kurumlarına ve altyapısına yeni bir nefes vererek Nil Vadisi yönetimine fazlasıyla gereksinim duyduğu hareketliliği ve enerjiyi getirdi. Bu yeniden doğuşun en üst noktası Kambyses'in ardılı I. Darius'un hükümdarlık dönemidir. I. Darius Mısır'ın zengin bilim kaynaklarına, büyük tapınaklara bağlı Yaşam Evlerine özellikle büyük bir ilgi gösterdi. Artık eski ve güvenilir bir hizmetkâr olan Vedjahorresnet'e Mısırlı zanaatkârların Nübye'den getirilen abanoz ağacı ve fildişinden inşa ettikleri Susa'daki kraliyet sarayından Sais'e dönmesini ve dökülmekte olan Yaşam Evi'ni onarmasını emretti.
XVIII. Sülale döneminin en önemli Kraliyet Yuvası verimli el-Feyyum çöküntüsünde, yeşillik bir yer olan Gurob'daydı. Krallar tarihin şafağından itibaren buraya kendi haz saraylarını inşa ettiler. Karun Gölü'nün cazibesine kapılarak gelen kuşların bolluğu, burayı avlanmak için mükemmel bir yer kılarken, bitişikteki Harem Sarayı'nda yaşayan kraliyet kadınları kendilerini hammaddeleri el-Feyyum'un geniş keten tarlalarından sağlanan kumaşlar dokuyarak oyalarlardı. Bundan dolayı Gurob kadınların ve çocukların, rahatlamanın ve kahkahanın mekânıydı. Kraliyet prensesleri ve seçkinlerin kızları yalnızca annelerinin ayaklarının dibinde onlardan istenen becerileri öğrenmeyi umabilirlerdi: dokumak, şarkı söylemek, dans etmek, muhtemelen biraz okumak ve yazmak. Aksine sıra prenslere ve erkek akranlarına geldiğinde daha sert bir disiplin dayatılırdı. Hiçbir yerde bu sert disiplin yazı okulundan daha şiddetli hissedilmezdi, çünkü okuryazar olma eski Mısır'da iktidarın anahtarıydı.
İlk ulus devlet
Mısır'ın 2950 yılında birleşmesi, dünyanın ilk ulus-devletini yarattı. Bugün, bu biçimdeki bir siyasal ve toplumsal oluşum hem doğal hem de kaçınılmazmış gibi görünmektedir. milliyetimiz zenginliğimizi ya da yoksulluğumuzu, haklarımızı ve görevlerimizi, özgürlüklerimizi ya da onlardan yoksun olmamızı büyük ölçüde belirlemektedir. Antarktika dışında gezegenimizin bütün yüzeyi sayısı iki yüzü aşan ülkeye bölünmüş durumda. Ama bu hep böyle değildi. MÖ dördüncü bin yılın sonundan önce, böyle devletler yoktu. Kimlik ve bağlılık devlet yerine aileye, topluluğa ya da bölgeye dayanmaktaydı. Ulus devlet kavramı -nüfusu ortak bir kimliğe sahip siyasal nitelikli geniş topraklar-eski Mısırlıların bir buluşuydu.