Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tolga Şardan

Tolga ŞardanKomonist Masasındaki Nazım Hikmet yazarı
Yazar
5.5/10
5 Kişi
17
Okunma
3
Beğeni
1.102
Görüntülenme

Tolga Şardan Gönderileri

Tolga Şardan kitaplarını, Tolga Şardan sözleri ve alıntılarını, Tolga Şardan yazarlarını, Tolga Şardan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk’ün ölümü ve Demokrat Parti’nin iktidar olması arasındaki zaman dilimi, Nâzım Hikmet için oldukça zorlu geçti. 1938-1954 arası Nâzım Hikmet için kâbus olmuştu. Ankara-Sultanahmet-Çankırı-Bursa-Üsküdar cezaevleri arasında mekik dokudu. Bir cezaevinden ötekine, ötekinden bir diğerine gitti.
Mart 1938’de başlayıp sonuçlanan bu davada Nâzım Hikmet, 15 yıl hapis cezası aldı. Mayıs 1938’de Askeri Yargıtay cezayı onadı. Cezaevine konulduktan sonra Haziran 1938’de, bir önceki yıl beraat ettiği gizli örgüt kurma davasının Yargıtay’dan bozulmasıyla, İstanbul’da yeniden yargılanmaya başladı. Ağustos sonunda biten bu Donanma Davası’nda, Nâzım Hikmet 20 yıl hapis aldı. İndirimle 13 yıl 4 ay yatacaktı. Hakkındaki toplam hapis cezaları 28 yıl 4 ay olmuştu…
Reklam
Nâzım Hikmet’in “orduyu isyana teşvik” iddiasıyla yargılandığı dosyada Ömer Deniz adındaki Harp Okulu öğrencisi ihtilal hazırlığı ile suçlanmıştı. 17 Ocak 1938 gecesi kuzeni Celalettin Ezine’nin evinde gözaltına alınıp tutuklanan Nâzım Hikmet, daha sonra yargılama için Ankara’ya götürülmüştü. İşte bu süreçte devlet; Nâzım Hikmet ve dosyadaki sanıklara hapis cezaları vermiş, ancak henüz bazı soruların yanıtları bulunamamıştı. Bu soruların başında ise Nâzım Hikmet’in, Harp Okulu öğrencisi Ömer Deniz’le bağlantısı geliyordu. Yargılama sürecinde konuşan sanık Deniz, Nâzım Hikmet’in kendisine, “Temasımızdan şüphe ederler, bu şüpheyi uyandırmayalım. Ben seni istediğim zaman bulurum” dediğini iddia etmişti. Nâzım Hikmet, yargılamada bu bağlantının olmadığını açıklamaya çalıştı, fakat Ömer Deniz’in soruşturma sırasında Nâzım Hikmet’le ilişkisini anlatırken kurduğu cümle, devletin alarma geçmesine neden oldu: "Ankara Valiliğine Harp okulunda yakalanan talebe Ömer Deniz’in Nazım Hikmet’le teması hakkındaki itirafı sırasında Nazım Hikmet’in kendisine (Temasımızdan şüphe ederler, bu şüpheyi uyandırmayalım. Ben seni istediğim zaman bulurum) demek suretile Ankara’da bu gibi temasları yapabilecek elemanlara malik olduğunu ihsas ettiği anlaşılmıştır. Hadisenin meydana çıkması böyle bir temasa mani olduğundan bu elemanların kimler olduğu tesbit edilememiştir. Bu hususta önemle inceleme yaptırılarak Nazım Hikmet’e tavassut edecek elemanların kimler olduğunun tesbitini ve sonunun bildirilmesini rica ederim. Ankara ve İstanbul Valiliklerine yazılmıştır. Dahiliye Vekili"
1936’nın son günlerinde Nâzım Hikmet’e yönelik “gizli örgüt” soruşturması, şairin eserlerinin yasaklanmasını da beraberinde getirdi. Kitapları toplatıldı ama yetmedi. 1928’de yazdığı iki şiirini okunduğu plak için Bakanlık, 6 Aralık 1938 tarihinde toplatma kararı aldı. Bunun üzerine ülke düzeyinde aramalar başladı. Ankara’da yapılan aramalar sonrası polislerin hazırladığı bir tutanak, Nâzım Hikmet’in dosyasına girdi: "K. II. Amirliğine Dahileye vekaletininilişik 6/12/938 tarih ve 61657 sayılı yazısın,da bildirile ve 931 senesi Komonist Nazım Hikmet,in (835 Sater ve Bahrı Hazer ve Salkım Söğüt) adle Pilak ve şiirler hakkın,da yapılan tahkikatta Ankara,da mevcut Kütüphanelerde ve pilak mağazaların,da bu eserler aranmışsa,da bulunamamıştır. her ne kadar mezkür pilaklardan birkaç sene evvel Ankara,da Şamlı Selimin dükkanında bulunmuş isede mal sahibi tarfından muzur olduğu nu anlayarak tek,rar İstanbuldaki Kolombiya şubesine iade ettiği anlaşılmış ter arzederim. 13/12/938 KOMSER"
Ankara’da temaslarına başlayan Nâzım Hikmet, peşindeki sivil polisler eşliğinde farklı kişilerle bir araya geliyordu. Kimi zaman Başbakanlığa, kimi zaman Matbuat Umum Müdürlüğü’ne, kimi zaman da Meclis’e gidiyordu. Hep dışarıda olan Nâzım Hikmet’in takibi kolay olmuyordu. Bu yüzden izlemede görevli polisler hep değişiyordu. Bu değişiklikler de resmi tutanağa bağlanıp Şube 1’deki Komünist Masası Amirliği’ne bildiriliyordu. İşte, şairi takip eden polislerin kendi aralarında görev devir teslimi yaptıklarına ilişkin 82 yıllık belge: "Tarassut M. 28.5.937 (Tarassut Masası) 3 sayılı ali ulvi’nın tarassutundaki iken 130 sayılı İbrahim e verilen Komünist Nazım Hikmet’in halen Istanbul otelinde ikamet ettiğini arzederim. 29/5/937 T.H.M."
İstanbul Valiliği’nin, Nâzım Hikmet’in Ankara tren güzergâhı üzerindeki illerin valiliklerine yazdığı takip ve izleme talimatı sonrasında, Eskişehir ve Kocaeli valilikleri, ayrı ayrı gönderdikleri yazılarda, şairin içinde bulunduğu trenin sorumluluk bölgelerinden geçtiğini ve Nâzım Hikmet’in de trende görüldüğünü bildirdiler.
Reklam
Haydarpaşa Garı’ndan 26 Mayıs 1937 günü hareket eden ekspres trenle Ankara’ya doğru yola koyulduğunda bir sivil polis gardan ayrıldı ve Sansaryan Han’a giderek Nâzım Hikmet’in Ankara’ya yola çıktığı bilgisini verdi. Bu bilgi, İstanbul Valiliği tarafından aynı gece “şifreli” mesajla Ankara’ya ulaştırıldı: "T.C. ANKARA VALİLİĞİ Yazı İşleri Kalemi İstanbul Vilâyetinin 26/5/937 ve 2615/37 N. Şifresi açılmıştır. Komünist Şair Nazım Hikmet bu akşam ekispiresle Ankaraya hareket etmiştir. bir sinema işi için Dahiliye Vekâleti ve diger makamlarla temasedeceği anlaşılmıştır Dahiliye Vekâletine, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli Vilâyetlerine yazılmıştır. Vali N. H. Karataban"
O tarihlerde Nâzım Hikmet “muhalif” TKP’liydi (Türkiye Komünist Partisi). Faaliyetleri yasaklanınca yeraltına çekilen TKP’nin Merkez Komite üyeleri ile TKP dışında kalan muhalif Nâzım Hikmet arasında 1930’dan itibaren çatışma vardı. Bu, Nazım Hikmet’in İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde “gizli örgüt kurup komünizm propagandası yapmak”tan yargılanmasını engellememişti. Nâzım, 30 Aralık 1936’da 13 kişiyle gözaltına alındı. Dava altı ay sürdü; cezaevine girdikten sonra tutuksuz yargılanmak üzere Nisan’da salıverildi. 21 Haziran 1937’de sonuçlanan davadan ceza almadan beraat edip aklandı. İşte bu dava devam ederken, Mayıs sonunda Ankara’ya gitti. Amacı, hakkındaki komünizm-örgüt ilişkili soruşturmalardan kurtulmaktı. “Evinin geçimini sağlamak için sabahtan akşama kadar çalışan” biriydi. Devletteki arkadaşlarından isteği, bu durumu polisleri üstüne gönderenlere, davalar açtıranlara anlatmalarını talep etmekti.
Kısım III. Amirliğine 28-5-937 günü saat 15-30 da tarassudu emir buyrulan komünist Nazım hikmet adındaki şahsı göz önüne almak üzere yatıp kalkmakta olduğu ıstanbul oteline gidildi muma ileyhin sabah saat 8-30 da çıkıp gittiği ve bir daha otele gelmediği öğrenilmesi üzerine henüz şahsını tanımadığım bu kişiyi bulmak üzere bulunması melhuz olan
Bu takibin kitaba yansıyan ilk resmi belge ve yazışmaları, Atatürk’ün vefatının kısa süre öncesine, 1937 yılına rastlıyor. O dönemde Emniyet Teşkilatı içinde, özellikle komünizmle mücadele ya da komünist faaliyetlerin takibi amacıyla kurulan birim, yazışmalarda kimi zaman “Komünist Masası Amirliği”, kimi zaman ise “Kısım II Amirliği” ya da “Kısım III Amirliği” olarak geçiyor. Kısım III’te görevli polis memuru İmdat’ın “ayaklarına kara sular ininceye kadar dolaşarak” hazırladığı 29 Mayıs 1937 tarihli raporda, Nâzım Hikmet’in Ankara’daki temasları ve bu temasların içeriği hakkında detaylı bilgiler bulunuyor.
39 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.