Oman duyduğu "Ölüm Türküleri" ile yaşama tutunmaya çalışıyordu. Öksüzlükten kurtularak özgürleşen ormanda yaşamak göründüğü kadar kolay değildi. Çünkü alışılan düzen değişmişti. Türlerin farklı beklentileri nedeniyle sorunlar bitmemişti. Acaba türler arasında savaş başlaması söz konusu muydu? Yoksa beklenen huzura kavuşacaklar mıydı?
O, artık Yamuy değildi.
Kardeşi, aşkı değildi.
O, artık Oman'ın peri kızı da değildi.
O, Tamug'un bininci geliniydi.
Kıyameti başlatacak gelin.
Bin gelinin kıyameti başlatacağının kimse farkında değildi. Bin gelin, bin yıllık acıydı. Cehennem yükseliyordu. İnsanlığın kökünün kuruması sadece an meselesiydi. Ruhlar gelinlere âdeta yalvaracaktı ama kurtulabilecekler miydi? Tam bir muammaydı. Acaba kıyamet yakında mıydı?
Sorulara cevap bulmak için seriyi mutlaka okumalısınız. Yazarın kalemini o kadar seviyorum ki ne söylesem az kalır. Serinin ikinci kitabına da bayıldım. Üçüncü kitabı (Bin Gelin ve Kıyamet) merakla bekliyorum.
Okurken bir ara uyuyakalmışım. Bunu sizinle başlamasam olmaz. Bazı karakterleri ( Tamug'u ) bile rüyamda gördüm. Ateş çukuruna doğru çekildiğimi hissettim. Öyle muazzam bir ateşti ki içine düşmesen bile yakıyordu. Gözlerinin içinde oluşan yangını hissediyordun. Gelinlerin tatlı sesleri, acı verecek çığlıklara dönüşüyordu. Bin gelinin arasına katılmadan uyandım ya ona şükür :D Okurken nasıl etkilendiğimi siz düşünün. İçerdiği toplumsal mesajları da sakın okurken gözden kaçırmayın.