Yaşamımızın her anında ne kadar çok eşyanın olduğunu ancak yeni bir eve taşınırken fark ediyoruz. Avcı toplayıcılar her ay, her hafta hatta bazen her gün taşınırlardı ve bu sırada da neleri varsa sırtlarındaki bohçaya atarlardı.
... Peki bugün daha rahat bir hayat mı yaşıyorum?
Maalesef cevap hayır. Klasik posta çağında insanlar yalnızca gerçekten söyleyecekleri önemli bir şey olduğunda mektup yazarlardı. Akıllarına gelen ilk şeyi yazmak yerine ne söylemek istediklerini ve bunu nasıl aktaracaklarını önceden dikkatli bir şekilde düşünürlerdi. Bunun sonucunda da, aynı şekilde düşünülmüş bir cevap almayı beklerlerdi.
Diğer hayvanları ve etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sadece kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
Yuval Noah Harari'ye göre dinler ve tanrı inancı sayesinde insanlar doğaya karşı oluşan korkudan nispeten arınmış ve bir inanç çatısı altında birleşerek aynı amaç doğrultusunda gerek savaşlar gerek sosyal yapılarla medeniyeti adım adım inşaa etmişlerdir. inancın verdiği ittirici güç, motivasyon sayesinde hem ilerleme yaşanmış hem de insanın doğasında olan barbarlık yatıştırılmıştır.
Bu durumda insanlık tarihinde doğaüstü inançlar asla olmamış olsaydı, sadece duyu organlarının yettiği şeylere kabul söz konusu olsaydı; hâlâ ağaçlarda yaşayan insanımsılar olarak kalırdık.