"Belki de benim o kuş,
tren camlarında bir görüp yitirdiğin,
belki de kanat vuruşlarımdır içinde uçuşan o sevinç, o ayrılık, o keder...
gitmekle kalmak arasında çoğalan hüzün, yüzümdür belki dolunay...
Belki de benim o kuş yüreği sıcak, elleri yok." *
Yüzünü biriktiriyorum şimdi.
Soyları kocalarının adında eriyen
göçmen kadınlar gibi, hüzünlü ve sesim titreyerek
ne kadar alışkınım bilsen
bütün kanamalara... gülümseyerek.
"Bir ardıç kuşuyum ben
Toprağa düşeceğim bir gün
İçimde çimlenen tohum çatlatıp yüreğimi
Ağaca dönsün ve yüzyıl yaşasın diye
Hiç ardıma bakmadan öleceğim.
Yüzünü biriktiriyorum şimdi."
Düşlerin mavi sağanağında bir gece
sordu cesur ve yılgın
bakışıyla bir kaçak:
Seni nasıl sevmeli?
İpeksen çıldırır yüzlerce tırtıl kıvrımı
suysan tutulmaz bir uçarı nem
gülüşsen tam ortasından parçalanan bir çelik
seni nasıl sevmeli?
…
Ne kadar alışkınım bilsen
yazılmayacak mektuplar için adresler alıp-vermeye
yılların yorgunluğuyla sararan
silik, umarsız, gizini saklı tutan
ve bir daha yaşanmayan resimlere.
Yüzünü biriktiriyorum.
Çünkü yüzün, bir sevda tohumu şimdi.
…