"Kim bir hiyerarşi içinde yaşamak ister ki? Hiyerarşi içinde yaşamak zorunda kaldığınızda, birileri her zaman en dipte olmak zorundadır. Birileri ben daha fazlasına sahip olayım diye acı çekiyorsa, asla rahat bir şekilde yaşayamam."
FAŞİZM YOK OLMAZ PUSUYA YATAR...
Faşizmin Türkiye Siyasetine etkisi ve ardı sıra gelen kavgaların kökünü, İkinci Dünya Savaşı döneminde aramak çok yanlış bir bakış açısı olmasa gerek… Bu konuda çalışan birçok toplum bilimci ya da incelemeci Türk siyasetinde faşizmin doğuşu, gelişimi ve sonrası üzerine dikkat çekici saptamalar yapmışlardır.
Aylarca süren sefalet ve zulüm dolu esaretten sonra Nazi Almanya"sı Türklerin, Rusları olan kininden faydalanmak için Alman Ordusunda Türk lejyonları kurarlar. Esir kampında tuttuğu Kazak, Kırgız, Azerbaycan, Özbek ve Kırım Türklerini serbest bırakıp, bu kez Alman Üniforması giymeyi mahkûm ederler. Vaat olarak da Türkistan'ın bağımsızlığını ileri sürerler; "Bir gün kendimizi, büyük Türkistan ordusuna sahiden katılmış görecek miydik, bilmiyorduk, ama Türkistan'ın istiklâli, bu ümit veya hayal, kalplerimizi günden güne, saatten saate artan bir heyecanla çarptırmaya, iyilik ve fedakârlıkla doldurmaya yetiyordu."
"Hepimiz lejyonun hizmetkârlarıyız, bazılarımız diğerlerinden biraz daha fazla. Gücümüz, köleliğin doğal bir durum değil, öğrenilmiş bir durum olduğunun farkında olmamızdan geliyor. Bizim gücümüz, her şeyi yeniden yapabileceğimizi bilmekten kaynaklanmaktadır."
Bir zamanlar hepimizin anılarımızın toplamı olduğuna inanırdım. Ama bu yerde, bizi oluşturan şeyin anılar olmadığını, onlarla ne yapmaya karar verdiğimiz olduğunu anladım.
Cengiz Dağcı’nın eserleri II.Dünya Savaşındaki Türk askerlerinin iç dünyalarını günümüze ulaştıran yegane kaynak durumundadır. (…) Onun romanlarında anlatılanlar kuru tarihi bilgiler değil o dönemi yaşayanların duygularıdır. (…)
Cengiz Dağcı sadece yazdıklarıyla değil yaşadıklarıyla da Türk edebiyat tarihinin en kayda değer isimlerinden birisidir. Belki de onun yazdıkları olmasaydı biz II. Dünya Savaşında cephede ölen bir milyona yakın Türk asıllı askerden habersiz olacaktık. Abdulvahap Kara’nın bu çalışması Cengiz Dağcı’nın yaşadıklarını merkez alarak savaş yıllarındaki Türkistan Lejyonları, esir kampları, cepheler, mültecilik gibi durumları gözler önüne seriyor. Yakın Türk tarihinin gizli kalmış; pek bilinmeyen yönlerini ortaya koyuyor. Roman tadındaki bu sürükleyici eseri şiddetle tavsiye ederim.