...sezgiler söz konusu olduğunda elle tutulabilen kesin kanıtlara ihtiyacı olmaz. İçlerine doğan hislere, kulaklarına gelen seslere, gördüklerini zannettikleri işaretlere inanırlar.
Hayat birbirinden ayırdıklarını, kısa bir müddet için tekrar yaklaştırır gibi olsa bile, uzun zaman yan yana bırakmıyor. Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değil ve sadece hatıralar iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değil.
Deniz dalgalarının sesiyle ilhamın sandalına biniyorum. Aklımda mısralar birikiyor. Bunlar benim sadece denize bıraktığım şiirlerim olacak. Belki başka bir kıyıda bekleyen birinin şiiri olacak.
İşte o zaman ilk kez seslendi yüreğim yaşam sevinci verir gibi bana; ileride evlenirsen ve güzel bir kız çocuğunu kucağına alır, baba olursan adını "Şiir" koy.
Değil mi ki yaşam, bir yerde ölümle –yani yoklukla– sonuçlanıyor, öyleyse nedir bu didinip durma, bu yedim içtim, aldım verdim, benim senin kavgasının anlamı?