Konuşmaktan vazgeçtin ve sana cevap veren tek şey sessizlik oldu. Ama bu sözcükler, boğazında takılıp kalan bu binlerce, milyonlarca sözcük, arkası gelmeyen sözcükler, sevinç çığlıkları, aşk sözcükleri, budalaca gülüşler, peki onları ne zaman bulacaksın yeniden?
... çünkü insanın bencilliği hiçbir zaman bitmeyecek, köleler bin yıllardır ezilmekten doğan bir hınç ile efendi olsalar da bunun değerini eşitlikle veremeyeceklerdi. Çünkü doğanın kanunu eşitliğe fırsat vermiyordu. Mutlaka birinin diğerini ezerek yükselmesi gerekliğine dayanan sistem, hayvanlardan bitkilere, hatta gezegenlerden galaksilere kainatın her yerine dağılmıştı.
Doğrusunu isterseniz, bu iki yüzlü, kokmuş dünyaya artık dayanamıyorum. Sabrım kalmadı. İltifat etmek, yalan söylemek, yaltaklanmak, ve hatta gülümsemek bile zor geliyor. Neye gülümseyecekmişiz ki?
Küçük bir şey onu muazzam heyecanlara götürebilir. Küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zanneder de koca dünyayı görmeden yaşar. İçinde bir türlü aslını öğrenemediği bir kâinat bulunduğuna kânidir.