Götürmez mi! Sesindeki hevesi bastırmak için ne mücadele verdi... Müthiş bir şeydi bu. Ruth’la hep evde görüşmüştü. Ona çıkma teklif etmeyi göze alamamıştı. Hâlâ telefonda ve onunla konuşurken, tamamen alakasız biçimde, onun uğruna ölme arzusu duydu içinde, zihninde kendini kahramanca feda ettiği görümler oluşup dağıldı. Onu öylesine çok, öylesine feci ve öylesine ümitsizce seviyordu. Ruth’un kendisiyle çıkacak olmasının, kendisiyle, Martin Eden’la bir konferans dinlemeye gidecek olmasının verdiği çılgın mutluluk anında kızı o kadar yükseklerde görüyordu ki uğruna ölmekten başka yapacak bir şey gelmiyordu aklına. Ona duyduğu muazzam ve yüce duyguyu ifade edebilmek için en uygun yol buydu. Gerçek aşkı tadan bütün âşıkların hissettiği asil fedakârlık hissi, tam o anda, telefonun başında, yakıp kavuran odla görkemli nurun iç içe geçtiği bir kasırga biçiminde üzerine inmişti; fark etti ki onun uğruna ölme duygusunu iyi yaşaması ve çok sevmesi lazımdı. Henüz yirmi bir yaşındaydı ve daha önce hiç âşık olmamıştı. Ahizeyi yerine koyarken elleri titriyordu, şimdiye dek hep kendine büyük heyecanlar yaşatmış kalbinin bile mecali kalmamıştı. Gözleri melekler gibi parlıyordu; yüzü başkalaşmış, tüm dünyevi süprüntülerden arınmış, saf ve mukaddes bir hal almıştı.
Türkiye İş Bankası Yayınları
EBÜ ZER el-GIFÂRİ "Muhalefetin Başı. Servetin Düşmanı"
Resûlullah (s.a.v.) sordu: "Ey Arap kardeş, kimlerden. sin? Ebû Zer: "Gıfar'danım." diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü'nün (s.a.v.) dudaklarını acı bir gülümseme, yüzünü dehşet ve hayret kaplamıştı. Ebû Zer de aynı şekilde güldü. Çünkü kendisi Gıfar kabilesindendi. Gi far kabilesi ki, yol kesicilikte onlara yetişebilecek kabile yok- tu. Kabile halkı gayri meşru işlerde örnek olmuştu. Gece ka- ranlığının hükümranıydılar. Bir kimse gece yola çıkmaya gör- sün; gece, onu Gıfar kabilesinden birine teslim ederdi. Onlardan birinin gelip de müslüman olabileceği düşünülebilir miydi?
Reklam
Müridizme karşı çıkan Avar Ecesi: Bahu Bike.
Avar hükümdarı Bahu Bike Hanım'a haber gönderen Gazi Mol­la, ondan kafir işgalcilere karşı destek talep etti ancak Bahu Bike bu talebi reddetti. Han'ın ölümünden sonra idareyi ele alan bu dirayetli kadın, üç oğlunun naibi olarak görev yapıyordu. Kocası, yıllar önce topraklarını Ruslara vermişti. Bahu Bike, bu toprak­ları Rusların adına
Hiçbir zaman, sevilmeyen nesneden dolayı anlaşmazlık çıkmaz ;sevilmeyen nesnenin kaybı kedere, o nesneye başkasının sahip olması ise hasede, korkuya yahut nefrete kısacası, hiçbir duygusal çalkantıya yol açmaz. Nitekim bunların hepsi, buraya kadar sözünü ettiğimiz türden fanı şeylere yönelen sevgide vuku bulan kötülüklerdir.
Kalabalıkların peşinden koştuğu şeyler insana mutluluk vermez. Yürüyerek aşınmış, defalarca üzerinden geçilmiş yollarda çiçekler açmaz. Uçuruma sürüklenen bir güruhun peşine düşmektense bilge bir rehberin keşfettiği arazide adım atmak daha akılcıdır. Bu akılcı yol ancak üzerine düşüne- rek, sorgulanarak bulunabilir, körü körüne bir inançla değil. Yani yollar kişiye özeldir. Körü körüne inanmak aldatıcıdır ve: "Sorgulanmayan bir hayat yaşanmamıştır."
Editör Hanım, Max Beckmann’ı bilir misiniz? 1884 -1950 yılları arasında yaşamış bu Alman ressam, yirminci yüzyıl insanının yol açtığı dehşete tanık olmuş ve kayıtsız kalamamıştı. "Aşırı duyguları yaşamak biçim yaratmanın kendisidir,” demişti. “Biçim kurtuluştur.” Öfke, acı, dehşet, yalnızlık, korku, sıkışmışlık, huzursuzluk... Bu duyguların itici renkler, çarpıtılmış şekiller kullanılarak aktarılmaya çalışıldığı bir resim aynı zamanda nasıl güzel olabilir? Beckmann bunu başarmıştı, çünkü tanık olduğu şeylerin tahakkümünden biçim üzerine yoğunlaşarak kurtulabileceğini görmüştü.
Reklam
Kendi büyüklüğünden muzdarip olan iyi bir şey yoktur. Bunun yanı sıra kendisine akli bir karakter bahşedilmiş yaratıklara, akıldan daha iyi bir şey önerilebilir mi? Ayrıca bu bileşim sana uygunsa, bu yoldaşlıkla mutlu yaşama doğru yol almak sana uygunsa, bırakalım erdem önden gitsin, haz da ona eşlik etsin, gölgenin beden etrafında dönmesi gibi haz da onun etrafında dönsün. En seçkin efendi olan erdemi, hazzın hizmetçisi yapmak ruhunda hiçbir yüce değer taşımayan insanın davranışıdır.
Martin Eden'nin tiradı olmasa seni sabitlerdim
Sanırım herkes bunu yapmaya çalışıyor. Bir yol bulmak. Bir anlam... Dolayısıyla ben de yıllar boyunca bir uyurgezer gibi yürüdüm. Uyandığımda, nerede olduğumu, nereye gittiğimi, buraya; pembe somon kanepenin üzerine pijamalarla nasıl geldiğimi bilmiyorum.
Sayfa 84 - Karakarga Yayınları
Sıkça alındığına şahit olduğumuz bademcikler bu konuda her zaman akıllıca hareket etmezler; kubbeler oluşturmazlar; onların yerine derin çukurlar oluştururlar (üst yüzeyin büyüme- si için). Fakat bu, pek çok yabancı maddenin içeride takılıp kal- masına yol açar ve bu maddelerin çıkışının zor bir hal alması üzerine bu bölgede bulunan dokuda iltihaplanmaların meydana gelmesi ihtimali de yükselir. Bu, çok meraklı bademciklerin or- taya çıkardığı bir yan etkidir. Yani ağız kokusunun dilden ve- ya dişlerden kaynaklandığını kabul etmeyenler, bu bademcik- lere de bir göz atabilirler - bademcikler varlıklarını hala sürdü- rüyorlarsa tabi.
“Şu şekilde olsaydı memnun olurdum ancak diğer türlüsü belirlenmiş olduğuna göre Tanrı, bana daha iyisini verecektir,” demeyen hiç kimse mutlu olamaz. Kaçınılmaz olan şeylerle ne kadar savaşırsak, düğümü de o kadar sert çeker ve her şeyi bizim için o kadar kötüleştiririz: ve bir kuş kapanda ne kadar kanat çırpar ve çırpınırsa, yakalanması o kadar muhakkaktır: bu yüzden en iyi yol, “Tanrı’nın yöntemi sorgulanamaz ve O’ nun hükümlerine karşı konulamaz” düşüncelerine boyun eğip kendimizi teslim etmektir.
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.