Tabiatta bütün varlıkların kendi yerleri varken,
insan metafizik olarak başıboş dolaşan,
hayatın içinde kaybolmuş,
yaratılış içinde tuhaf kaçan bir yaratık olmayı sürdürmektedir..
Belirgin bir dertten mustarip olan kişinin şikayet etmeye hakkı yoktur:Onun bir meşgalesi vardır.Ağır hastalar hiç sıkılmazlar: Hastalık içlerini doldurur, tıpkı büyük suçluları vicdan azabının beslemesi gibi.Zira her yoğun acı doluluk benzeri bir durum yaratır ve bilince içinden çıkamayacağı korkunç bir gerçeklik sunar; oysa sıkıntı denen o zaman matemindeki madde'siz acı bilincin karşısına onu kazançlı bir girişime zorlayan hiçbir şey çıkarmaz.Yeri belirlenemeyen ve hiç sarih olmayan,iz bırakmadan vücudun üstüne çöken,ruha işaret vermeden sızan bir dert nasıl iyileştirilir?Bu dert ,atlattığımız fakat imkanlarımızı dikkat rezervlerimizi kurutan;bizi ,boğucu sıkıntılarımızın yok olması ve ıstıraplarımızın uçup gitmesinin ardından gelen boşluğu doldurmaktan aciz bırakan bir hastalığa benzer.