Osmanlıcılık siyaseti ile gayr-ı Türk ve gayr-i müslim unsurları, İslâmcılık siyasetiyle de gayr-i Türk müslüman unsurları imparatorluğa bağlamak gayretinden, ilk ve ikinci devre Türkçüleri bir türlü vazgeçememişlerdir. Ahmed Vefik, Mustafa Celâleddin ve Süleyman Paşalar gibi Türkçülükleri şuurlu ve belirli zatlar bile, siyasette «Osmanlıcılık» ve «İslâmcılık» gayelerine önem vermektedirler. Kısacası bu iki devrede siyasî Türkçülük, henüz Osmanlıcılık ve İslâmcılık siyasetleriyle karışmış şekilde bulunmaktadır.
İLK TÜRKÇÜLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Yukarıda belirttiğimiz olaylarla ileri sürdüğümüz görüşleri özetlersek, gelecek konular tesbit edilmiş olur: Dil sahasında Türkçülük fikrinin ilk şuurlu izleri İbrahim Şinasi Efendi'nin eserlerinde görünür. Şinasi'nin Türkçülük fikri, dilin edebiyat şubesinde Ziya Paşa, lûgat şubesinde Ahmed Vefik Paşa, filolocya tedkiklerinde Mustafa Celâleddin Paşa taraflarından işlenir. Ahmed Vefik Paşa'da «Bütün Türklük -Panturquisme-» temayülünün bazı izleri görülmektedir; Celaleddin Paşa'da ise Türk filolocyasından başka, Türk «yalnız Osmanlı Türk'ü değil, umum Türk» etnolocya ve tarihi ile de uğraşır. Osmanlı ülkesinde ilk defa Batı kaynaklarından alınarak Türk tarihine, Türk etnolocyasına dair yazılan eser, Celaleddin Paşa'nın «Eski ve Yeni Türkler» adlı filolocya, etnolocya, tarih ve siyasetten bahseden kitabıdır; ilmî özellikleri tamamen taşımıyan bu eser, Türk ruhiyle Türk menfaatlerini savunmak amaciyle yazılmış olmakla beraber, Fransızcadır.
Reklam
Türk dilleri içinde en önce yayılan Oğuz şubesi, Tataristan ve Türkistan'ı bir zaman Bahr-ı Şarkî'den Macaristan'a kadar kavrayıp hâlâ «Guz» dili denir. Onun yenisi olan Türkmen dili İran ve Suriye'yi kaplayıp Anadoluya inmiş, zamanla lehçe-i Osmanîyi meydana getirmiştir. Eski şubelerden Kıpçak dili Hîyve'den Siber ve Kırgız ve Kuman ve Bulgar gibi Kazan çevresini istilâ etmiştir. Ve Uygur dili Çin taraflarından Kaşgar'a doğru yayılıp ondan 700 tarihlerinde Cengizyân kavimleri Türk ve İslâm dairesine girdiklerinde Çağatay dili doğup 800 yıllarında çok yayılmıştır. Bugün Uygur ve Kıpçak ve Çağatay dili doğup 800 yıllarında çok yayılmıştır. Bugün Uygur ve Kıpçak ve Çağatay kitapları Mahbubü'l Kulûb gibi güzel eserler ve özellikle 600'den 800'e kadar meydana gelen Selçuklu Türkmenleri ve Osmanlı kitapları bolca basılıp bunların incelenmesi ile dilimizin şubelerinin ayrılıkları anlaşılmıştır. Himmet-ür-ricâl, takla'-ül-cibâl! -Becerikli insanların himmeti, dağları yerinden söker-.
Türkiye ve Tanzimat yazarı, Tanzimat'tan maksat, İslâmî sosyal hayatı yüzyıllarca manen ve siyaseten ayrı yaşamış olduğu Hristiyanî sosyal hayata yaklaştırmaktı.
Tanzimat devresindedir ki, bazı işlerle, bazı yazılar, Avrupa'da kaynıyan hukukî, siyasî, sosyal, edebî bazı fikirlerin nihayet müslüman Osmanlıların kafalarına kadar gelip yetiştiğini gösterir. Genellikle Türklerin milli psikolojisini inceledik, iddiasında bulunanlar, bu kavmin fikriyattan çok fiiliyâta (işe) değer verdiğini söylerler... Bu hüküm pek de hatalı olmasa gerek: Gerçekten Türklerin teori ve düşünme ile uğraşıp yorulmaktansa, başkalarının teorik düşüncelerinden çıkan pratik sonuçları uygulama ile işi kolaylaştırmayı seçtiklerini gösteren tarihî olaylar pek çoktur...
MİLLİYET FİKRİNİN TÜRKLER ARASINDA YAYILMASI
Fikir Avrupa'dan gelmiş olduğuna göre, Avrupa ile en çok temas ve münasebetleri olan, Avrupa medeniyetinden az çok feyz almaya başlayan Türk kavimlerinin, diğerlerinden evvel bu fikirle tanışmış olmaları gerekir. Bu şartlara haiz Türk kavimleri, eskiden Osmanlı Türkleri denen Bati Türkleri ile Kırım Türkleri ve Kuzey Türklerinin İdil Havzasında yaşayan kısımları ile Kafkasya'da oturan Âzeri Türkleridir. Gerçekten, XIX. yüzyılın sonlarına doğru, Türklerin bu dört kümesinin dördünde de milliyet fikrinin ortaya çıkarak yayılmakta olduğunu görüyoruz.
Reklam
280 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.