Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Azerbaycan'da Türkçülük Faaliyetleri
1811'de doğup, 1878'de ölen Ahundzade Mirza Feth-Ali, 1850-1855 tarihlerinde tam mahalli Türk şivesiyle ve Avrupa usulüyle birkaç komedi oyunu yazmıştır.
Sayfa 43
126 syf.
9/10 puan verdi
Ümmetçilik mi, Türkçülük mü?
Pantürkizm, Balkanlardan Asya steplerine kadar uzanan geniş coğrafyada yaşayan Türklerin birliğini yani "Büyük Türk Birliği" ilkesini savunan, temsilcisi olmaktan onur duyduğum izmdir. Pantürkizm, İslam sosu başta olmak üzere bütün izmlerden arındırılmış saf Türklüğü tanımlar. Gurur duyduğumuz Teşkilatı Mahsusa'nın da kuruluş
Üç Tarzı Siyaset
Üç Tarzı SiyasetYusuf Akçura · Ötüken Neşriyat · 20182,279 okunma
Reklam
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 saatte okudu
Bir asır önceki Suriye ve Filistin'e bakmak
Yusuf Akçura, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşamış tarih profesörü, siyasetçi, fikir adamı aynı zamanda da büyük bir Türkçü’dür. Akçura, Türklerin ulusal eğitimini ve ekonomik düzeyini yükseltmek için açılan Türk Ocakları’nın, Türk Derneği’nin kurucuları arasındadır. Türk Yurdu dergisini çıkarmıştır. Ünlü Üç Tarz-ı Siyaset isimli makalenin
Suriye ve Filistin Mektupları
Suriye ve Filistin MektuplarıYusuf Akçura · Ötüken Neşriyat · 2016110 okunma
Bolşevizmin etkisi altında olan Rusya Türklerinin değişen siyasal anlayışlarını işaret ederek, ''Osmanlı Türkleri de, diğer Türkler gibi, hakkı ve halkı seven onu düşünen bir Türkçülük, demokratik Türkçülük sancağı altında toplanmalı onu bütün gayreti, son gayreti ile müdafaa etmeli ve asla elinden düşürmemelidir.'' demektedir.
144 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Şevket Süreyya Aydemir'e soyadını veren kitap
Kitap konu olarak Türkçülük ve Turancılık ütopyası üzerinedir. Yazıldığı 1918 yılında ise Türkçülük akımının yeni alevlendiğini bilmekteyiz ve bu kitap o dönem Türkçüleri için önemli bir kaynaktır. Kitabın baş karakteri olan Demir'in dönemin Türkçülük önderlerinden Yusuf Akçura'dan esinlenerek yazıldığı düşünülmektedir. Ayrıca Şevket Süreyya bu kitaptan etkilenerek Aydemir soyadını alacak ve 1959 yılında Suyu Arayan Adam'ı yazacaktır. Kitaptan bahsedecek olursam; romanın baş karakteri olan Demir, Hazin'i sevmektedir. Bu sevdasının yanı sıra Türkçülük ideali ağır basan Demir Bey, Orta Asya'ya (Türkistan) gider. Nihai hedefi ezilen Türklere milli bilinç aşılamak olan Demir Bey'in bir yandan İstanbul'da bıraktığı sevdalısı Hazin'ede gün geçtikçe çok özlem duymaktadır. Türkistanlı gençler idealist Demir'i rol model almışlardır ve artık onların hepsi Aydemir'dir.
Ay Demir
Ay Demir
Müfide Ferit Tek
Müfide Ferit Tek
Ay Demir
Ay DemirMüfide Ferit Tek · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022353 okunma
208 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kurtuluşun harekete geçirici milli ruhu; Türk Milliyetçiliği
Osmanlı âlimleri ve düşünürleri, edipleri ve yazarları Türk'ün milliyetçiliğine karşılardı.Hâlâ küçük siyaset manevralarıyla çoktan beri iktisaden ayrışmış, siyaseten ayrışmakta olan bu ortaçağdan kalma vücudu meşrutiyet şırıngasıyla yaşatabileceklerini ümit ediyorlardı! Cihan Harbi'ne Osmanlı Türklerinin girmeleri tarihi bir mecburiyet
Türk Devriminin Programı
Türk Devriminin ProgramıYusuf Akçura · Kaynak Yayınları · 201765 okunma
Reklam
Türkçülük cereyanı, eski Osmanlı İmparatorluğu içinde Türk halkının hayata bakışlarını belli bir yöne meyletmeye çalıştı ve işlerin icaplarına uygun olduğu için başarılı da oldu: Bugün köhne ve sarsılmış Osmanlı İmparatorluğu yok; genç ve dinç Türkiye milli devleti var!
108 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura, Türkçülük için başvurduğum ilk yazarlardandır ve çok severim. Benim okuduğum bu kitap Ziya Gökalp'in 100. Doğum yılı yani 1976 basımlı. Kitap Türk Töresini iki kısımda inceliyor; 1) Dini töre 2) Hukuki töre Ağırlıkta olan kısım İslamiyet öncesi dini töre. Son kısımda mitolojiden azıcık bahsedilmiş. Kozmogoni ve menkıbe de mevcut. Sayfa sayısı az, ve bence spesifik açıdan da donanımlı denebilir.
Türk Töresi
Türk TöresiZiya Gökalp · Akçağ Yayınları · 20211,262 okunma
Emperyalist milliyetçilik yok olmaya mahkûmdur.
Türkçülük cereyanının gitgide iki kola ayrıldığını iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyanı şimdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine "demokratik Türkçülük", diğerine "emperyalist Türkçülük" diyebiliriz. Demokratik milliyetçilik hakka dayalı ve sırf savunma amaçlıdır; gasp edilen hakkı almaya, gasp edilmek istenilen hakkı müdafaaya çalışır. Emperyalist milliyetçilik ise saldırı amaçlıdır, diğerlerinin hukukuna tecavüzü bile caiz görerek kendi milliyetini takviyeye çalışır. Saldırı amaçlı milliyetçilik dünyada henüz bitmiş değildir. Fakat zannediyorum ki bu tür milliyetçilik er geç yok olmaya mahkûmdur; Rusların, Avusturyalıların, Almanların başına gelen, bir gün olup diğer emperyalistlerin de başına gelecektir…
Türk milliyetçileri dilin Türkleşmesini, hukukun Türk hukuku olmasını ve bundan dolayı kadının asil Türk kanunlarına uygun bir hürriyet kazanmasını, bedayiin Türkçeleşmesini, yani şiirin, musikinin, resmin ...ilh. millî ̧ve asli olmasını, kısacası Türk kültürünün yabancı etkilerden kurtulup kendi asliyetini bularak gelişmesini temenni ediyor ve buna ellerinden geldiği kadar çalışıyorlardı. Fakat bütün bu kültürel hürriyet ve istiklâlin, siyasî sahada tam hürriyet ve istiklâl kazanılmadıkça elde edilemiyeceği Meşrutiyet tecrübesiyle anlaşılmıştı. Osmanlı devletinin siyaseti, sayısız sebeplerden dolayı, serbest olmadığı gibi, Türk'ün kültürü de Gökalp Ziya Bey'in dediği gibi bir çok kapitülasyonlarla bağlıydı. Bu kapitülasyonların bazılarını Doğu, bazılarını Güney, bazılarını da Batı Türk'ün boynuna takmıştı. Bütün bu ağır ağır halkaları atıp istediği gibi yürüyebilmek için Türk, hayat kudretini belirten ve gösteren bir iktidar ve hâkimiyet fiilini yapmak, başarmak zorundaydı. Burada siyaseten tam hürriyet ve istiklâl kazandı. Artık kültürel saldırıları birer birer söküp atmak yolu açılmıştı. Türk milleti, açtığı bu yolda enerji ve başarıyla devamlı ilerledi. Kültürel hürriyet ve istiklâlini sınırlayan engelleri ara vermeden kaldırdı ve hâlâ kaldırmakta devam ediyor.
Reklam
Bu Türkçülük fikri, yarım asır evvel nihayet birkaç kişinin dimağ ve kalblerinde düşünceler, duygular ve emeller uyandıran, arasıra dil ve kalemlerinden mübhem ve çekingen bir şekilde çıkan bir nazariyeden ibaretti. nazariye, o zamanlar muhite o kadar gayr-i munis idi ki, taraftarı olanlar, onu pek açık süsleyip yazmaktan çekiniyorlardı. Halbuki Türkçülük fikri bugün tahakkuk etmiştir. Realiteler halinde tecelli ediyor.
Bu cemiyetin nizamnâmesi 12 Kânun- evvel 1324 (25 Aralık 1908) tarihiyle ve «Türk Derneği Nizamnâmesi» adiyle İstanbul'da Karabet Matbaasında basılmıştır. Cemiyetin amacını açıklayan Nizamnâmenin 2. maddesinde şöyle deniliyor: «Cemiyetin amacı, Türk diye anılan bütün Türk kavimlerinin mazi ve haldeki eserlerini, işlerini, durumlarını ve muhitini öğrenmeye ve öğretmeye çalışmak, yani Türklerin eski eserlerini, tarihini, dillerini, avam ve havas (halk ve aydın) edebiyatını, etnografya ve etnolojisini, sosyal durumlarını ve mevcut medeniyetlerini, Türk memleketlerinin eski ve yeni coğrafyasını araştırıp ortaya çıkararak bütün dünyaya yayıp dağıtmak ve dilimizin açık, sade, güzel, ilim dili olabilecek şekilde geniş ve medeniyete elverişli bir dereceye gelmesine çalışmak ve imlâsını ona göre incelemektir.
Türkiye'de Türk milliyetçiliğini esas alarak kurulan ilk cemiyet Türk Derneği'dir. 1908 yılı Teşrin-i sânisinde (Kasımında) İstanbul'a gelen Akçuraoğlu Yusuf, daha mekteb hayatından hatırladığı bazı Türkçüleri, yani Necib Asım Bey ile Veled Çelebi Efendi'yi ziyaret ederek gayr-ı siyasî, sirf kültürel mahiyette bir Türk cemiyeti kurulmasını teklif ve kendilerinin bu yolda rehber olmalarını rica etti. Bu şekilde başlayan ilk teşebbüs, yılın sonlarına doğru Mülkiye Mektebi Müdürü Celâl Bey merhumun odasında yapılan bir toplantıda «Türk Derneği» adlı bir ilmî cemiyet halinde teşkilatlanmıştır.
Türkçülüğün kurulmasına Osmanlı devletinin Meşrutiyet devri, teşkilatlanmasına ve Türkçü cemiyetlerin imkân sağlamıştır. Mutlakiyet devrinde her çeşit cemiyet kurmak fevkalâde zordu, hele milliyet esası üzerine cemiyet kurulmasına hükümet asla izin vermezdi. Bununla beraber müslüman ve Türk olmayan tebaanin milliyet esasına dayalı, hayrî ve edebî maskelerle örtülü bir hayli cemiyetleri de vardı.
TÜRKÇÜLÜK FİKRİ VE İNGİLİZ-RUS MÜNASEBETLERİ
Bilinmektedir ki, 1860 yıllarına doğru Rusların Asya' da yayılmaları İngilizleri ürkütecek kadar hızını arttırmıştı: Batı Türkleri, yani Osmanlı saltanatı aleyhine yüzyıllardanberi devam eden istilâcı Rus siyaseti XIX. yüzyılın ortalarında Batı Avrupa devletlerinin silahlı direnişiyle sekteye uğrayınca, Rus imparatorluğu, bu direnişin acısını almak için, Doğu Türkleri, Orta Asya hanlıkları üzerine şiddet ve hızla yürüdü: 1860'dan itibaren Ruslar Orta Türkistan'la Doğu Türkistan'a saldırdılar. General Cernayef, 1865'de Orta Asya'nın en büyük şehri ve Aksak Timur'un başkenti olan «Taşkent»i alır; 1867'de Orta Türkistan'ın büyük ismi «Türkistan eyaleti» adiyle Rus Çarlığının ülke başbuğluğuyle Çin hâkimiyeti aleyhine ayaklanarak Rus tabiiyetini (Vassaleg'ini) kabul eder. Yine o yıllarda Doğu Türkistan'ın «Kaşgar» bölgesi, Muhammed Yakup Bey'in başbuğluğuyle Çin hâkimiyeti aleyhine ayaklanarak Ruslarla iyi geçinmeye çalışır; «Kulça» bölgesi 1865'de Çin tabiiyetinden çıkarak, 1871'de Rus tabiiyetine girer... Kısacası, bütün Orta Asya Türklüğü 1860-1870 tarihlerinde Rus etki ve baskısiyle kaynaşmaktadır.
329 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.