"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
Beni sensiz bıraktın, beni bensiz bıraktın."
Demiştik ya; bu onun hayatı idi. Kader denilirdi bazen bu serüvenlere.
Ne zaman nerede başladığını biliriz! Belki! Ama sonu öğrenmek için Bahar'ı bekleyeceğiz.
Acaba beklemek doğru mu?
14 Temmuzda öldürülen bizler, şehitlerin cenazeleri yerlerde sürüklenirken dünyada kimsenin gıkı çıkmadı. Biz ağladık, biz sızladık, biz dövündük, biz bağırdık kimse duymadı...
Bütün teselli kelimeleri birer Karahindiba çiçeği gibiydi. Yaz aylarında havada savrulan, elde tutunamayan, bir değer kaydetmeyen Karahindiba çiçeği gibiydi etrafında dönen teselli sözleri.
Ama "bizim buralarda her mutlu an kursağımızda kalmıştır. Mutlaka arkasından öyle acılar yaşattılar ki bize... Belki de güldüğümüz zaman -hele içten bir gülelim- mutlaka gözlerimizden yaşlar akmaya başlar. Sevinçlerimiz bile acıyla taçlanır..."