“molla câmî bir beytinde der ki: eğer sen hasta isen sana şifa vermek ibn-i sina' nın şifâ adlı kitabına düşmedi, eğer senin bir problemin var ise o problemi keşfetmek de zemahşerî'nin keşşâf'ına düşmedi. eğer sen hidayetini kaybettiysen seni hidayete ulaştırmak da merginânî’nin hidâye adlı fıkıh kitabına da düşmedi. on cilttir o (beytlerin bulunduğu eseri), bende var evde. ee? ne oldu şimdi? hidâye'yi attı, keşşâf’ı attı, şifa'yı attı. kitap düşmanlığı yapmıyor. yani orada câmî şunu anlatmaya çalışıyor. bir başka beytinde diyor ki: bütün ömrün kitap toplamakla geçti. ee? ne zaman oturup günahlarına ağlayacaksın. otur da biraz günahlarına ağla diyor. otur aşağıya! ondan sonra bir başka beytinde diyor ki: alimler ölür, kitapları kalır. kitap toplamaya bak, diyor. şimdi ne anlaşılıyor bu beyitlerden? yani kitaba savaş açmıyor bu. ama bütün himmetin bu. e peki şurayla ne zaman uğraşacaksın, maneviyatına ne zaman ağırlık vereceksin? letâiflerini ne zaman çalıştıracaksın da arşın ötesi ile irtibata geçeceksin? demek istiyor. aynı şeyi söylüyor. kuru ilim mana olmadan hiçbir şey ifade etmiyor ancak kabukta kalıyorsun ancak nakilci oluyorsun mana yok ruh yok nur yok böyle olmaz ne zaman ruh tarafına bakacaksın bakım yapacaksın diyor...”