Hızın hâkim olduğu bu alanda hem basirete hem ferasete ihtiyacımız var. Çünkü yeni teknoloji, kitap, metin, yazar, okuyucu ilişkisini değiştirirken esasında bilgi, değer anlayışımızda da değişimlere yol açıyor.
İlmin ve amelin artması dışında bir şeye sevinme. Çünkü eşin, malın, çocukların ve arkadaşların kabirde seni yalnız bırakıp gittikleri zaman bu ikisi kabirde sana refakat edecek arkadaşlardır.
Hakiki ilim ise, kişinin Allah'a karşı,saygısını, korkusunu ve ümidini arttırır. Böylece onunla günahları arasında engel oluşturur. Ancak insanoğlunun zaman zaman işlemekten kurtulamadıkları hatalar bunun dışındadır. Bu durum iman zayıflığına delalet etmez. Mümin elbette sınanır ama sürekli tevbe hâlindedir. Günahta ısrar etmekten ve ayak diremekten uzak durur.
"Hafızası insanın düşmanıdır," dedi aynı gece. "Unuttum, kurtuldum sanırsın ama öyle bir şey yok. Yaşanmıştan kurtulmak yok. Toprağa girene kadar takip eder seni olmuş olan."
Kendi hikâyesinden sıkılmayı çoktan geçti, artık kahırlanıyor. Arkasında kalan yıllar boyunca yaşadığı ne varsa ona acı veriyor. Hayatı ona acı veriyor. Güzel şeyleri de unutmak istiyor. Güzel şeyleri de hatırlamanın ertesi günü mahveden, yıkıcı bir tarafı var.
Bir gece "Hikâyeler insanı kendi kuyusundan çıkarır, başkalarının kuyularına atar," dedi.
Madenci "Başkalarının kuyuları daha mı iyi?" diye sordu.
"İyi diye bir şey yok. Ama insan kendi hikâyesini bilir, kendi hikâyesinden sıkılır."