Enveri - Melekler siz göğün kaçıncı katından indiniz?
Kirkor - Biz göğün en üstünde "paradi"de otururuz.
Gayet havadar. Bütün dünya ayak altında tabak gibi görünoor...
Enveri - Şimdi kafirler göklere ve Allah'a dair sırları keşf için uçaklarla ta oralara çıkıyorlar.
Agop - He evet geçenlerde bir İngiliz uçağı ta yanımacak geldi. İçinde iki subay oturuyordu. Benden cennetin yolunu sordular. Bilirsin söylemek için bize izin yoktur.
Anlaşıloor ki orası da hep İngiliz memleketidir deyi ortasına baryak dikecekler. Bir tekme vurduysam denizin dibinecek gittiler.
-Eski Osmanlı şairlerinin merakıdır. Her şarkıya birkaç eşek bağlarlar. Bununda birçok meselasını getirdi.
Okuyayım da dinle:
"Eşek" çeşmim hazretinle bıngır bıngır ağlayor.
Langa'nın bostan dolabı matem ile çağlayor...
Sonra efendim:
"Eşek" elemi çekme gönül nafile şeydir.
Hep ah edip zırlarsın gönül "eşeğim" durmaz.
- Bu kokona karısı geleli bizim yalıyı periler bastı. El ayak çekilir çekilmez ne hikmet bilmem, şu sofadaki lamba kendi kendine sönüyor. Ortalık zifiri karanlık kesiliyor...
Ondan sonra evin içinde bir pıtırtı bir çıtırtıdır gidiyor...
Şu yalıda doğmadımsa büyüdüm. Şimdiye kadar buralarda ne cin vardı ne şeytan! Ben biliyorum ya! Bu pıtırdayan şeytanlar , murabiye midir, kurabiye midir, matmazel midir, müptezel midir, ne karın ağrısıysa işte o karının fistanından dökülüyor. Aslını sorarsanız şeytanın büyüğü işte o karının kendisi... Edasından, kurumundan yanına varılmıyor şöyle... Aman Allahım ne çok bilmiş şey!.. Büyük Efendi'nin karşısına gider fan fan fan... Şemi'nin yanına gelir fin fin fin... Kamburun önüne çıkar fon fon fon... Ben sizi bir gece şöyle elceğizimle yakalayım da size fin fonu göstereyim...
Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun... Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var? Hayat yalan... Ölüm hakikat...
Beyefendi
Benim evlenmeyi bir felaket ve esaret saydığımı bildiğiniz halde mademki bu azabıma siz katlanmak istiyorsunuz, şu büyük cesaretinizden dolayı bendeniz de sizi bu işkenceye layık görüyorum.
Azizim bendeniz, bana karşı ileri sürülen her iddianın zıddını tercihe eğilimli garip tabiatlı bir kızım, bu hakikati biliniz de ona göre kaleminizi idare ediniz. Çünkü sonra boş yere yorulmuş olursunuz. Baki istirham-ı teveccühüz.
İmza: Yine O Deli Kız
Emeti Hanım - Ah şimdiki gençler ah... Ne su içerken besmele çekersiniz... Ne sofradan kalkarken "Yarabbi şükür" dersiniz... Bu kadar çene çalmaktan çekinmiyorsunuz da o mübarek iki kelimeyi ağzınıza almaya neden üşeniyorsunuz?..
Hiçbir şeyden memnun değildi.
Memleketinden, milletinden, ailesinden hemen her şeyden şikayetçiydi. Ev halkının, mahalle ahalisinin, kısacası bütün başkent sakinlerinin cehaletlerinden pek usanmıştı.