Biz bir gül bahçesinde bitmiş yaban otlarıydık; güllere zararımız dokunmasın diye koparılıp atılıyor, bahçeden uzaklaştırılmaya çalışılıyorduk. Bütün çabamız uzaktan seyretmek zorunda kaldığımız o güzeller güzeli bahçede bir yer edinme umudundan ibaretti.
"Bee yengem, çoğunun aksine gerçek dostun zorlu bir yoldan geçerken sama yardım eden kişi olmadığını söyler. Bunu herkes yapar. Bee der ki 'Gerçek dostluk, kendin mutlu değilken başkalarının mutluluğuna sevinebilmektir.' "
"Bundan önce ne yapıyordun?"
Kafenin ışıkları altında parlak ve düzgün görünen espresso çekirdekleriyle dolu kahve öğütücüsünden başını kaldırıp baktı. "Arka arkaya yanlış başlangıçlar," dedi.
Bitmesini hiç istemediğim bir kitaptı. Lise zamanlarında fikir ayrımına düşen gençler, hayatını sorgulayanlar, çıkmaza düşenler, arkadaşlarını bu çıkmazlardan kurtarmak için çabalayanlar...
Fâtıma:
Dindar bir ailenin kızı. Aile ortamı olarak sağlıklı bir ortamda büyümüş.
Taha:
Fâtıma'nın sınıf arkadaşı. Her çeşit düşünceye saygısı var. Ama kendi düşüncelerine ve dinine saygısızlık yapılmasına tahammülü yok.
Vefa:
Bu dönemlerde hayatını ve dinini sorgulayan gençlerden biri.
Bu üçlünün yolu bir sınıfta kesişti. Ama hayat daha sonra hepsini farklı yollara savurdu. Bu Fâtıma'nın , Vefa'nın ve Taha'nın hikayesi. Bu bir umut, bir yıkım, ve bir sevgi hikayesi...
"Ne gülüyorsun deli gibi? " deriz ya; aslında psikolojik problemi olanların %90'ı somurtur.
Aklınızda hiçbir şey yoksa gülümseyin, herkes "Ne düşünüyor?" diye merak eder. Gülümsemek zekâ belirtisidir.