Kapitalizmin aksiyonu ezmek, komünizmin aksiyonu zincire vurmak, hıristiyanlığın aksiyonu ışığı söndürüp karanlığın büyüsünde uyuşturmak, puta tapıcılığın aksiyonu evren şarabıyla kızıştırıp uçuruma koşturmaktır insanlığı. Yunan medeniyetinin aksiyonu puta tapıcılık aksiyonunun, Roma aksiyonu da, kapitalizmin antik modelleridir. İslâm aksiyonu ise, Yaratıcı-insan-evren arasındaki sulhu getirmek ve hayata ebedî barışın kanadını germek, anlamın en yaşanabilir sevincini aşılamaktır.
Kudüs'e her gidişimde, yanında Frenklerin kiliseye çevirdikleri küçük bir mescit bulunan El Aksâ camiine girerdim. Benim tanıdığım mâbed Şövalyelerinin denetiminde bulunan El-Aksâ camiine girdiğimde şövalyeler, namaz kılmam için bitişikteki küçük mescidi boşaltırlardı. Bir gün bu mescide girdim, tekbir getirerek kıyama durdum. Frenklerin birisi gelip üzerime atıldı ve yüzümü doğu tarafına çevirerek şöyle dedi: "Bu tarafa dönerek namaz kılmalısın!'. Şövalyelerden birkaçı ona koştular, tutup benden uzaklaştırdılar. Ben namazımı iade ettim. Öbürleri başka birşeyle meşgulken o adam tekrar üzerime geldi, yönümü doğuya çevirerek 'Bu tarafa döneceksin!' dedi. Şövalyeler tekrar gelip onu uzaklaştırdılar. 'Bu, Frenk ülkesinden gelmiş ve şimdiye kadar doğudan başka bir yöne doğru ibadet eden kim seyi görmemiş bir yabancıdır' diyerek özür dile diler. Bunun üzerine, 'Bu kadar namaz yeter' dedim ve dışarı çıktım. O iblis herifin kıbleye doğru ibadet eden birini gördüğündeki davranışı, yüzünün renginin değişmesi, titremesi, halet-i ruhiyesi beni hayrete düşürmüştü.
Eskiler, ruh ve madde olarak iki cevherden bahseder. Bu iki cevherden kastettikleri; kökenleri, doğaları ayrı olan, biri diğerinden türemeyen ve birbirlerine indirgenemeyecek iki başlangıç, iki ayrı âlem, iki ayrı düzendir. Her ne kadar daha farklı bir yaklaşım mümkün olsa da dünyanın en parlak ruhani ve fikri liderleri bile bu ayrımdan kaçınamamışlardır. Bu iki âlemi zaman çizgisi içerisinde farklı, iki ardışık âlem (şimdiki ve gelecekteki) olarak ya da tabiatları ve manaları itibarıyla ayrı düzenler olarak -fakat iki eş zamanlı, "simultane" âlem olarak- tasavvur etmek mümkündür ki böylesi; gerçeğe, öze daha yakın olandır.