Roger Luckhurst’un “Zombiler-Kültürel Bir Tarih” kitabı, zombilerin aslında ne kadar derin ve çok katmanlı bir kültürel figür olduğunu gösteriyor. Sadece korku filmlerinde gördüğümüz ölülerin dirilmesi değil; zombiler tarih boyunca insanların korkularını, toplumun sorunlarını ve insan olmanın sınırlarını anlatmak için kullanılmış.
Kitapta, zombilerin kökenleri Haiti’deki Voodoo inançlarına dayanıyor. Orada zombi, büyüyle kontrol edilen ve kendi iradesini yitirmiş bir insan anlamına geliyor. Bu, sömürgecilik ve kölelikle ilgili korkuları ve güç ilişkilerini simgeliyor. Sonra zombiler Hollywood’a geliyor ve özellikle 1968’de çıkan “Night of the Living Dead” filmiyle modern anlamını kazanıyor. Artık zombiler, virüs ya da başka bir bulaşıcı hastalık sonucu yaşayan ama bilinçsiz yaratıklar oluyor.
Luckhurst, zombilerin sadece korkutucu yaratıklar olmadığını, aynı zamanda toplumun tüketim alışkanlıkları, yabancılaşma, savaş gibi derin meseleleri yansıttığını söylüyor. Zombiler, kitlesel kontrol, ölüm korkusu ve özgür irade kaybı gibi temalarla insan doğasını sorgulayan bir sembol haline gelmiş.
Ayrıca, zombiler farklı kültürlerde ve medyalarda farklı şekillerde yorumlanıyor. Kitap, zombilerin sadece eğlence değil, aynı zamanda tarih, psikoloji ve toplum üzerine düşünmek için önemli bir araç olduğunu vurguluyor.
Kısacası, zombiler bizim karanlık korkularımızı, sosyal kaygılarımızı ve insan olmanın karmaşasını anlamamız için bir pencere açıyor.