Herkese Merhaba <3
Bugün yine çok beğendiğim, beni çok etkileyen bir kitapla geldim…
(Ahraz; sağır ve dilsiz anlamına gelmektedir.)
Konusundan kısaca bahsedecek olursam;
Adile, annesini hiç tanımamış, kasabanın çöplerini toplayarak hayatta kalmaya çalışan bir kızdır. Yaşadığı kasabada kimse tarafından sevilmeyen, hor görülen, ifrit gözüyle bakılan bu kız bir gün dünyaya bir erkek çocuğu getirir.
O güne dek kimseden tek bir şey istemeyen Adile, küçük bebeğinin yaşaması için saklandığı kabuğundan çıkar ve tüm kapıları çalar ama kasabadaki insanlar onun yardım çığlığına sağır kalır. Kimse kapısını açmaz, açanlarda ifrit diye suratına çarpar. İşte o gün açılmayan kapılar yüzünden ahraz olur küçük melek İsrafil :(
İsrafil büyüdükçe Adile küçülür, küçüldükçe kabuğuna çekilir. İsrafil ise onun aksine hayata karışmak için kabuğunun dışına çıkar. Kulaklarıyla olmasada yüreğiyle duyar, dudaklarıyla olmasada gözleriyle konuşur. İsrafil’i ilk duyan ve gören mavi tüylü köpeği olur daha sonra ise marangoz Yusuf girer hayatına.
Adile’nin hiç yaşayamadığı hayatı, melek kalpli İsrafil’in hayata tutunma çabası, Yusuf’un mert yüreği, Papaz efendi ve kızı Marika’nın yurt özlemi…
Hep böyledir bu kendi gibi olmayanı hor görür insanoğlu… Gerçek ahraz kimdi şimdi kitapta İsrafil mi yoksa onu görmeyen, duymayan, anlamayan insanlar mı?
Alışılmışın dışına çıkıp betimlemelerin derinliğinde yüzmek isteyen tüm okurlara kesinlikle tavsiye ederim.
OKUYUN OKUTUN
Kitapla Kalın
Sevgiler <3