Yaratmak uğruna kendimi yok ettim; kendi içimde o kadar dışıma attım ki kendimi, kendinin dışında varlık sürüyorum artık. Farklı oyuncuların farklı oyunlar oynadığı boş bir sahneyim ben.
Allahım ne olur Sen anneme
Babama, bana ve nineme
Ve apartmandaki Baha Beye, karısına ve oğluna
Ve mahalledekilere ve rahmetli dedem Hüsrev kuluna
Ve Ankaradakilere ve Türkiyedekilere
Ve dünyadaki bütün iyilere
Rahatlık ver.
Onların içinde (varsa eğer)
Hırsız, fena
Ve kötülük etmek için insana
Fırsat bekleyenlere
Ve beni azarlayan kapıcımız Kamber'e
Ve beni bahçede korkutan horoza
Ve ezberimi bilmezsem ceza verecek öğretmene
Rahatlık verme.
(Ceza vermezse rahatlık ver)
Yeter
Bu kadar. Allah kızar sonra çok istersen.
Yalnız unuttum; ne olur rahatlık versen
Galatasaray takımı oyuncularına. Yarın
Maçları var da; yenilmesinler sakın.
Allahım, onu neden yalnız bıraktın? Neden, yalnızlığının verdiği çaresizlikle can sıkıcı ilişkiler kurmasına izin verdin? Neden, geçirdiği her dakikanın hesabını sordun, içini ezdin? Neden korkuyu göğsünden çekip almadın? Neden, suçluluk duygusunu üzerinden atmasına yardım etmedin?
Her şeyden bıkarız, demişti şârih, anlamak hariç; öyleyse anlayalım, hiç durmadan anlayalım, bir taraftan da er ya da geç solup gidecek kolyeler, çelenkler yapmaya uğraşalım kurnazca, anlama yetimizin hayalet çiçekleriyle.
Hemen hep kendimizin dışında yaşarız ve hayat hiç bitmeyen bir bozgun, bir dağılmadır. Bir taraftan da bir merkez gibi kendimize yönelir, kendi etrafımızda gezegenler misali saçma, uzak elipsler çizeriz.
Günahlarımızı sessizce birbirimize itiraf etmek zorunda olsaydık, hiçbir özgünlüğümüz olmadığını görüp gülerdik. Erdemlerimizi de göstermek durumunda olsaydık, yine aynı nedenle gülerdik.
Hayatla ne yapacağımı bilmediğimden, onu mahvetmeye çalışırdım eskiden. Nasıl olsa bir işe yaramıyor diye. Ama şimdi iyi yaşıyorum. Hayat kalitesi denilen bir kavram var. Fakat beni ilgilendirmiyor. Ne Melis'in sarılıp öpmesi, ne de kardeşimin hediyeleri yalnızlığımı bana unutturuyor!
Kendimi türlü türlü şekillere sokarak hırpalamamın, işkence etmemin sebebini soracak olursanız, size, boş durmaktan canım sıkıldığı için çeşit çeşit marifetleri denedim, diye cevap veririm ki, gerçekten öyle. Siz de kendinizi iyice bir yoklayacak olursanız, bunun böyle olduğunu anlarsınız baylar. Kendi kendime macera hayalleri kuruyor, kafamda uydurduğum bir hayatı yaşıyordum. Durup dururken, ortada fol yok yumurta yokken kendi kendimi gücendirdiğim çok oldu; aslında his sebep olmadığını bildiğim halde kendimi öyle dolduruyordum ki, sonunda gerçekten gücenip içerliyordum. Bu çeşit oyunlar yaşamımı öyle bir sarmıştı ki, nihayet adeta kendime hakim olamaz hale geldim . Bir defa, hatta bir değil, iki defa, zorla aşık olmayı bile istedim. İnanın ıstırap bile çektim baylar. Ruhumun uzak bir köşesinde bu ıstıraba inançsızlık, alay kıvılcımları titreşiyordu, ama gene de maddi bir ıstırap çekmeye devam ediyordum; üstelik dört başı mamur bir aşık gibi kıskanıyor, kendimi kaybediyordum... Sebep hep can sıkıntısıydı baylar, hep can sıkıntısı; atalet beni eziyordu.