Jose Saramago‘nun dili basit, masalsı bir uysallıkla hızlıca okunan kısa öyküsü. İnsanı önce kendine, sonra gerçekten ulaşmak istediği amaca götürecek olan umudun anlatımı.
Siz ona keşfedilmemiş benliğin hikayesi deyin, başkası yola çıkma hikayesi desin veya mücadelenin, ısrarın insana kazandırabilecekleri desinler, rastgele bir denizci öyküsü diyen bile çıkabilir. Zaten Saramago sonunu okuyucuya bırakmış bu hikayenin. Okuyucu denizci ile temizlikçi kadını nerde ve nasıl görmek istiyorsa, onlara nasıl bir son yazmak istiyorsa o şekilde bitecek kafalarda bu kitap.
Bana ne kattı diye sorarsanız, kralı ayağına getirtecek cesaretin, bilinmeyenin varlığına olan sonsuz inancın ve umudun insana bulduramayacağı "bilinmeyen" yoktur. Tabii yanında onun için karar kapısından bir kere çıkmayı göze almış bir kadın da varsa.
-alıntı-
“henüz bilmiyorum, burada bir yaşam kurabiliriz, ben limana gelen gemileri temizlerim, sen de, ben de ne, yok mu bir işin, zanaatın veya şimdilerde dendiği gibi bir mesleğin, var, önceden de vardı ve gerekirse yine olacaktır, ama ben bilinmeyen adayı bulmak istiyorum, o adaya ayak bastığımda kim olduğumu öğrenmek istiyorum, bilmiyor musun ki, kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin, ... , adayı görmek için adadan dışarı çıkmak gerektiğini, kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum...”