Fatih Beklen

Fatih Beklen
@Fatihbeklen04
Okur - (biraz da) Yazar "Merdümgiriz" Olmak da bir şehvettir nefse duyulan.
İnsan, insana dökemeyecekse içindeki çakıl taşlarını ne diye mavi olmaya soyunur?
Reklam
Farabi
Duygularıyla hareket etmek terbiyesizliktir. Yani kültürsüzlük, ilkesizliktir. Size cazip gelen, teskin edici, kolay veya tatminkar gelen seyleri; tüm insanlığın uyması gereken bir yasam formülü sayamazsınız. Kafirlikle yani 'hakikati örtmekle' suçladığınız kişiler karşısında, hakikati asıl örten kimse durumuna düşersiniz. Bu da zulmettir, maalesef.
Yabancı bir ışığın karanlık kadar ürküttüğü bir zihne bürünmüş Ortadoğu insanı olarak yaşama tutunuyoruz. Evet, tutunuyoruz çünkü hızla yere çakılan bir filika içinde başka çaremizin olmadığını görüyoruz. Bazılarımız Ortadoğulu olmadığımızı, en azından çakılan filikanın içinde olmadığımızı savunacaktır. Tıpkı DAEŞ ve diğer aşırıcılar tarafından yapılan eylemlerin "Bizimle alakası yok. İslamiyet, barış dinidir." diye geçiştirilmesi gibidir. Sorumluluk almaktan ürküyoruz. Çünkü İslami doktrinlerin bu olmadığının farkındayız sadece. Sadece davulun sesini duymayı yeğliyoruz. O davulu daha düzgün çalanlardan olmak istemiyoruz. Bugüne kadar üretilmiş bütün fikirler insanlığın ortak kararıdır. Bunu kabul etmemiz gerek. Yobaza teslim ettiğimiz idrakimiz vasıtasıyla kendi sonunu yazan birer facia hikayecileriyiz. Çıkış için yol belirlenip büyük resim görünmelidir. Ahlaklı olmaya, bilgili ve donanımlı olmaya çaba gösterirken asıl resmi kaçırıyoruz yüzyıllardır. Bastırdığımız arzularımızın bilinçaltlarımızda namlusu bize dönük silaha dönüşümünü görmenin vakti geldi. Günü kurtarmanın yeterli sayıldığı ve bir gün uğruna sayısız yarınların feda edildiği gerçekler, gerçek değil yansımadır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Tanrı öldü!
Nietzsche, "tanrıyı" öldüren midir yoksa onu öldüren acizlerin ilanını bildiren büyük bir alim mi? Manevi değerlerin yok oluşu ve gerçek Tanrı'nın boyut değiştirip maneviyattan, mutlak kabulden çıkıp tamamen toplumsal fobilere dönüşü neden ısrarla kısır döngüye sokuluyor? İnsan, tanrıyı topluma mal edip ana babadan kalma miras bir dinin müridi olmayı meziyet bileli hiçbir din barınamaz oldu yüreklerde. Tanrı, vicdanın kendisidir. Anonim isimlerle (Gygess'in Yüzüğü), karanlık dört duvarlar artlarıyla ortaklaşa işlenen günahlar Tanrı'ya biat etmemenin bir kanıtı değil midir? Asıl soru şu: Öldürülen tanrı, yeni bir bedende, toplumsal kurallarda, yeniden mi can buldu? İşte, asıl mesele de burada kopuyor. Yaratılmış "tanrı" öldürülmeyi hak ediyorken, gerçek Tanrı, Allah (cc), yeniden yüreklerde var olmayı bekliyor.
BIZI TANIYOR MUSUN?
İlişkilerimizde o kadar korkağız ki duygularımızı bastiriyoruz. Hatalarımızı yansıtmaktan beis duymuyoruz. Gücümüzün yettigine yön verip hemen saldırıyoruz. Yetmediğine de yön değiştiriyoruz. Gerçek nedenleri öyle güzel çarpıtıyoruz ki bazen buna kendimizi bile inandiriyoruz. Ağzımıza yerleşen bir hayırlısı tembelliği ile de resmen polyanayi yad ediyoruz. Zamanında yapamadığımız çok şeyler birikiyor. Bunları yapan herhangi birini görünce de hemen ahlaksallastirip yerle bir ediyoruz. Niye mi? Kiskaniyoruz. Bastirdigimiz duyguları yüceltmek adına da meşru yolları seçiyoruz. Cinsellik kötü bir şey diye avaz avaz bağırıp evlilikle bunu meşru kiliyoruz. Ve özellikle de ödünlediğimiz öyle çok davranış var ki olmak istediğimiz kişinin dışına çıkıyoruz. Açıkları başka başka yamalarla kapatmaya uğraşırken orijinalliği yok ediyoruz. Çocuklarımız bizim geçmişten intikam almamız uğruna en büyük silahlarimiz! Özdeşim kurup onların başarıları üzerinden mutluluğa koşuyoruz. Ve ısrarla da en çok ozgeci bireyler olduğumuza inanıyoruz. Mesele ne biliyor musunuz? Mesele, baş edemediklerimizle yüzleşmek öyle korkutur ki bizi sonuçları ne kadar mantığa bürüsek de yalıtılmış bireyler olarak ölüyoruz.
Reklam
Reklam