Ama şunu da eklemekte fayda var: Yazar da zaten romanın, tarihsel bir roman olmadığını ve sadece tarihi dekor olarak kullandığını ısrarla belirtiyor. Nitekim tabuları yıkacak ve bolca eleştiri alacak bir hikaye örgüsü mevcut.
Bu insanların sırtından para kazanmamak için başka dergilerin yazı önerilerini geri çevirir ve kitabın bütün gelirini işçilere bağışlar.
Kitabın ilk adı ABD'nin marşı da olan "Savaş Şarkısı" olarak düşünülmüştü. Çünkü emperyalizme karşı olan tutumu, onun komünist olarak itham edilmesine sebep oluyordu. Yazar da bundan korkmuş olacak ki kitapta da belirttiği gibi 'kızıl' demek aslında komünist demek değildi. Onun tek derdi, insanları anlatabilmekti. Değer yargılarını hiçe sayan, bütün her şeyi tek elinde bulunduran insanlara karşıydı o.
Bir masal bir efsane kadar değer yüklü ve bir belge kadar da gerçekçi bir hikaye ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Yazarın anlattığı Amerika, 20.yy.ın başlarındaki Amerika'dır. Bugünkü değer yargılarıyla kitabı yorumlamak oldukça güçtür. Kapalı ve yoksul ve bir kadar da kapitalistleşen bir Amerika var ortada.
Bu ortamda dahi yoksulların birbiriyle dayanışması o kadar ince işleniyor ki kutsal metinleri anımsatacak cinsten kıssalar ortaya çıkıyor.
Tom'un adam öldürürken hiç de pişmanlık duymaması sizin de içinize öylece işleyip dururken kapalı bir Amerika toplumunda Rozaşarn'ın bir hasta adamı emzirmesi bir o kadar masum duruyor.
Gazap Üzümleri, belki de devrinin en sarih ve tarafsız belgelerinden biri olabilir. Fakat bu kitap, aynı zamanda insanlığın tarih boyunca ve hatta geleceği de kapsayacak şekilde karşılaştığı hayatın kısa bir filmidir.
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035,7bin okunma
Sinan Küfeoğlu: 7 yıldır Finlandiya'dayım 70 tane Türk heyeti gördüm. Her sene geliyorlar ama bir şey almıyorlar. Yaptıkları tek şey bol bol yemek yemek, fotoğraf çekip eve dönmek.
(Cambridge'te akademisyen)
“Küçük bir kuzey ülkesini eğitimde zirveye taşıyan temel ilkeler ve uygulamalar”dan bahseden bu kitap, bir matematik öğretmeni olan Pasi
Şu an söyleyeceğim şey, klişe bir yargı olacak fakat evet, ben de kişisel gelişim kitaplarını sevmiyorum. FSB'yi bir rastlantı sonucunda edindim. Daha önce hiçbir ön bilgiye sahip değildim.
Kitabı elime aldığım ilk anda kişisel gelişim kitabı olduğunu fark ederek biraz ön yargılı okumaya başladım. Fakat hikayeleştirilmiş güzel fikirler sezdikçe