Realist bir ayna. Dış çevrenin yansıması dışında, içten yansıyan bir ayna bu eser. Dostoyevski üzerine yazmak, hele hele bu seviyede eğitimsiz biçimde yazmak biraz zor olsa gerek.
Olaydan, durumdan ziyade olguya odaklanmayı isteyen bir eserle karşılaşıyoruz. Çarpık ilişkiler, tutku seviyesinde aşk ve oyun bağımlılığı.
O günden bu yana değişen oyunların biçimi, adları, yeni teknolojilere bulaşması olabilir. O tutku, hisler, beklentiler, kurulan hayeller, yıkılan umutlar hangi ulus ve tabakadan olursa olunsun hepsi aynı ve evrenseldir. Dostoyevski o dünyanın ruh halini delicesine, abartmasız binbir detay ve boyutuyla okuyucusuna sunarken kendi kumar alışkanlığının da hastalıklı renklerini bize sunar.
Yayınevinin baskısı sonucu kitabı basmak için de aceleci olması ilginçtir. Zaten bu eserde daha da açık görülen 'kendi hayatından beslenebilme' yetisi oldukça ön plana çıkmaktadır.
Polina'nın aşka bakışı ve gururla yahut gururdan ziyade korkakça bir duyguyla bastırdığı duyguları ilginçtir. İlginç olması, gerçek olmaması değildir. Bizzat gerçeğin ilginçliğini taşır. Duygunun en tehlikeli olanı, kendini inkar edenidir. Sanırım Polina da kendini inkar eden duyguda yıllarca hastalığın ve açıklayamadığı duygularının esiri olacaktır.