“Din gibidir o, cahiller onu olduğundan başka türlü göstermezse; dolunay gibidir, bulutlar onu kapatmazsa; meltem gibidir, çürümenin esintileri eteklerine yapışmazsa."
Sayfa 87 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ancak arada bir gerçekten yaşayacaksın :
duygusal olarak "unutulmaz bir an" denen
yaşam aralıklarından birinde, tam kendin olarak, tam kendisiyle yüzyüze geldiğin bir başka kişiyle birlikte, birşey yaşadığında (bir sevinç, bir acı...)
--- o zaman gerçekten yaşarsın.
Ama bu "an"ları son derece seyrek yaşarsın
(kimi insanlar ---çoğunluk?--- bunları hiç yaşamaz belki) ; son derece de kısa... Gene de, bunların sağladığı anlam yoğunluğu, yaşamının bütün geriye kalan çölünü yeşertmeye yetecek.
Antikçağ’daki geçerli görüşe göre çalışmak aşağılık bir şeydi, kölelerin işi sayılmaktaydı, efendinin çalışmak gibi pis bir işe bulaşması uygun düşmezdi; ayrıca, efendi salt emir veren kimse değil, tüm iyi özellikleri kendisine toplayan biriydi.
Senin dünyana hiç ulaşamayacaktım: senin dünyanı oluşturan bakış, benim bakışım olmamıştı hiç; senin yaşadıklarını ben hiç yaşamamıştım ---seyirciydim yalnızca senin dünyan karşısında.