Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Musab
Musab
@Meursault__
Öğrenci
Üniversite
İstanbul
223 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Bir Hint masalı...
Özellikle 16 ve üstü yaşlarda okunması gereken bir Hermann Hesse başyapıtı. Başından sonuna kadar bir arayış öyküsü. Yazarın doğu felsefesine olan ilgisi kitabın her satırında hissediliyor. Hayatı, Tanrıyı ve en önemlisi Ben'i ve özü sorgulatan, kendi Ben'ine ulaşmak için yıllarca türlü türlü yollara giren Siddhartha'nın arayış öyküsü. Çok derin felsefi mesajlar bulup birçok insanın yaşamında etkili olacağını düşündüğüm bir başyapıt. Tek kelimeyle muhteşem.
Oyunlarla yaşayanlar, Oğuz Atay'ın Tiyatro eseri. Oğuz Atay'ın okuduğum ikinci kitabı oldu. İçerisinde Oğuz Atay'ın o meşhur mizahını tekrardan görebilirsiniz. Oyun fakat gerçeğin içinde büsbütün. Yani o kadar gerçek ki okudukça oyun olduğu aklınızdan çıkıveriyor. Mükemmel bir kalem. Ayrıca diğer kitabının aksine bana çok sade ve anlaşılır geldi. Her türde başarılı olan bir edebiyatçı her zaman rastgelmez. Türk edebiyatı oyununda okunması gereken önemli bir eser. Herkese tavsiye ederim.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki: Beyaz mantolu adam, Unutulan, Korkuyu beklerken ve Babama mektup favorilerim. Korkuyu beklerken Oğuz Atay'ın 8 hikayesinin yer aldığı bir öykü kitabı. Oğuz Atay'ın okuduğum ilk kitabıydı. Daha doğrusu Oğuz Atay okuyabilmek için okuduğum bir kitaptı. Hikayeler Modernist ve Post-modernist biçimde kaleme alınmıştı ki buna çok şaşırmamak gerek çünkü Oğuz Atay Türk edebiyatının en güçlü Post-modern kalemlerinden biri. Bence hikâyeler Tutunamayanlar'a büyük bir zemin hazırlıyor. Neredeyse her hikâyede bir tutunamayan karakteri bulunduğunu söyleyebilirim. Aynı şekilde Post-modernizmin vazgeçilmez konuları arasında bulunan korku, aykırlık, bireyin psikolojik ve sosyolojik yalnızlaşması gibi pek çok konu yer alıyor kitapta. Üslubu çok farklı olduğu için ilk başlarda yadsınıyor fakat okudukça ne kadar yalın ve akıcı olduğu anlaşılıyor. Kitabı çok beğendim Oğuz Atay'ın mizahını çok sevdim. Türk edebiyatı hikayesinde okunması gereken bir eser. Herkese tavsiye ederim.
Okur Takip Önerileri
Ustam Ferit Edgü... Hep bir sükûnet, bir sessizlik mevcuttur kitaplarında, acılar sessizdir, çığlıklar, haykırışlar sessizdir. Hakkari'de bir mevsim... Bir röportajında Ben insanın birden fazla doğacağına inanırım diyor usta. Benim ikinci doğuşum Hakkâri diye de ekliyor. Kitapla ilgili hiçbir şey yazamam Mükemmel bir kitap. Okuyun, okutun. Çünkü bu kadar iyi yazarlar hâlâ yaşıyorlarsa onların kıymetini bilin. Hayatımın kitaplarından biri oldu. Her türk insanın hatta tüm dünyanın okuması gereken bir kitap Hakkari'de bir mevsim...
"Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine."
Herman Melville, bu kısa ama çarpıcı hikâyesinde "En iyi hayat en kolay hayattır." İnancına derinden bağlı bir Wall-Street avukatının, "yapmamayı tercih eden" Bartleby'yi işe almasıyla bu görüşünün büyük bir sarsıntıya uğrayışını anlatır.
Yazar ile ilgili şunu söyleyebilirim; dil ve üslubu tam olarak eksiksiz şekilde klasik yapıtlara çok uygun. Akıcı fakat yer yer estetik cümleler ile yoğrulmuş edebi lezzeti tadında bir kitaptı. Her okura tavsiye ederim.
Saramago'nun masal tadında çok kısa, çok anlaşılır bir dilde yazılmış, bir solukta okunacak içerisinde güzel mesajlar içeren eseri. "Benlik" bilincini sorgulatan, güzel fakat çok fazla abartılmaması gerektiğini düşündüğüm bir kitap oldu diyebilirim.
"Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça kim olduğunu asla bilemezsin."
Alıntısı da "benlik" bilincini yansıtan güzel bir aforizmaydı. Saramago'yu seven okurlara tavsiye ederim...
İyi imkanlara, güzel yeteneklere ve esasında zeka dolu bir akıla sahipken imkanlara ve yeteneklerine yüz çeviren, zekalarını reddeden, düşünmekten yorgun düşerek kendilerini aptallaştıran, toplumun varolan karakterlerinden olmamayı tercih eden, Hakan Günday'ın da belirttiği gibi insanın son hali olanlardır piçler. Belirtilmesi gerekir ki olayın çok ağırlıkta olmadığı bir romandı. Özellikle karakter tahlilleri ön plandaydı ve bence çok başarılıydı. Kitabın özünde verdiği ileti çok kuvvetli bir şekilde ulaşılıyor okura. Bu da sanıyorum kaleminin Hakan Günday olmasından.
Kitabın akıcı olduğunu söyleyebilirim. Yazarın üslubunun da çok özgün olduğunu belirtmeliyim. Yeraltı severlerin severek okuyacaklarını düşünüyorum. O yüzden yeraltı okurlarına tavsiye ederim...
Oscar Wilde'in hayatında yayımlamış olduğu tek romanı olan Dorian Gray'in portresi, yazarın muazzam üslubunun etkisiyle oluşmuş müthiş bir klasik kitap. Kitabın ön sözünde ve genel olarak kitapta yazarın sanat hakkında ki görüşlerine rastlamak mümkün. Etkilendiği "Estetizm" akımının izlerini bulmak da mümkün. Kitaptaki derin felsefi diyaloglar, özellikle kitabın çok ilginç karakteri olan Lord Henry'in söylemiş oldukları gerçekten şahane mesajlar içeriyor. Açıkçası bu zamana kadar okumadığıma pişman olduğum bu klasik eseri herkese tavsiye ederim...
Bence kitabın arkasında bulunan açıklamalar gayet net açıklıyor bu kitabı.
Cahillik, başa belâ, demiş eskiler.
Bugün tam tersi: cahillik baş tacı.
Yalnız politikada değil, edebiyat, sanat hatta akademik yaşamda en çok aranan nitelik (üstün nitelik) cahillik.
İşte ustanın tüm bu konular ile ilgili her daldan cahilin varolduğunun bilincinde olup kaleme almış olduğu dolu bir kitap.
İçinde hayatınızda olan ve gerçekten cahil diye adlandırabileceğiniz kişilere söylenmiş aforizmalar var. Muhakkak kendi yaşamınızdan bir cümle bulacaksınız. Okurlara tavsiye ederim...
Emrah serbes yeraltı edebiyatının çok sevdiğim kalemlerinden. Kendince belirlediği konular ve bu konuya uygun olan müthiş üslubuyla özgünlüğü fazlasıyla yakalamış bir yazar. Daha öncesinde okuduğum erken kaybedenler kitabından daha fazla beğendiğimi söyleyebilirim. Kitapta inanılmaz tespitler ve çarpıcı hikayeler mevcut. Bu türe aşina olmayanlar için muhakkak okumalarını tavsiye ederim. Çünkü "gerçek" kavramını müthiş bir özgünlüğü ile sunuyor okuyucuya. Herkese olmasa bile birçok okura tavsiye ederim...
İçimizdeki "İniltilere..."
Söylenecek o kadar çok şey var ki o yüzden en iyisi hiçbir şey söylememek. Sadece bir kaç fikir...
Kesinlikle insan aklının bazen bir hiç olduğunu hatırlatıyor her satırında. O kadar güzel ki şiirler, duygular o kadar samimi ki...
Onlarda insanlar ve kalpleri var o yüzden bu şiirler akıl hastalarının değil; samimi, dürüst, aşık, dertli, kederli, zeki, güzel insanların şiiri.
Her satırı şahane. Bir müddet sonra unutuyorsunuz akıl hastalarının yazdığını zaten bitirdikten sonra da tamamen sıyrılıyorsunuz bu düşünceden. Çünkü anlıyorsunuz, kalemlerin akılları olmaz, kalpleri olur... Muazzamdı...
Sıkılmadan okunacak bir dük kitabı. Dük mevzusunu bilmeyenler için kitapta bahsetmiş. Yeraltı edebiyatının hastasıyız. Anlamadığım bir şekilde dükün her kitabı aynı lezzeti veriyor. Küfüre çok takılıyorsanız yeraltı edebiyatı okumayın o zaman. Kederler,sıkıntılı anılar, rakı masaları, özlenen kadınlar ve daha birçok konunun anlatıldığı kısa kısa parçalardan oluşan yer yer güldüren yer yer hüzünlendiren canım düküm kitabı. Yeraltı sevenlere tavsiye ederim.
Spoiler içerir
Kötülüğe karşı farklı bir bakış açısı kazanmak isterseniz mutlaka okuyun. Yazarın üslubuna hayran kaldığımı söyleyebilirim. Yer yer küfürler de gayet tadında. Ayrıca Otomatik Portakal distopik bir eser kabul edilebilir.
Kahramanımız Alex'in ve yakın arkadaşlarının kendi tabiriyle, -size de aynı hitapla sesleneceği- "kardeşlerinin" hikayesi oldukça ilgi çekici başlıyor. Yazar, insanoğlunun iyilik karşısında nasıl kör düşüncelere sahip olduğunun kanıtını verebilmek için, kötü, şiddet ve cinsellik konularına yöneliyor.
Kimileri tarafından çok eleştirilen yapıt, benim gözümde kötülüğü en iyi anlatan kitaplardan biri.
Alex'in her ne kadar "puşt" bir kimliği olsa da klâsik müziğe hayranlığı da takdire şayan.
Kitabın ortalarında Alex'e yapılan deneyin, gerçekte yapıldığını öğrenince çok şaşırmıştım. Karakterin hayatını ne denli etkilediğine okuyunca şahit olacaksınız. Otoriter gücün istediği insan profilini ortaya çıkarmaya çalışması ve iyinin, otoritenin belirlediği bir parça olması bence bu kitabın distopya olmasının en temel sebebi.
Neden "iyiliğin kökeni"ni incelemezler, araştırmalar? Herkesin derdi "kötülük" ya da "iblisliğin kökeni". Bu alıntı da bence söylediklerimi kanıtlar nitelikte.
Çok uzun süre iz bırakacağını düşündüğüm bu eseri herkese tavsiye ederim.
Yergi türünün edebiyatta çok önemli bir yeri olmuştur. George Orwell bu türün en başarılı kalemlerinden. Özellikle distopik romanlarıyla karşımıza çıkan yazar, Hayvan Çiftliğinde de aynı tür ile kendini gösteriyor. Oldukça sade, yalın ve anlaşılır bir kitap. Aynı şekilde çok akıcı. Burda takdir edilmesi gereken asıl şey: bu kadar sade bir dille muazzam bir eser verebilmesidir. Hayvanlar üzerinden anlatılan olayların her biri gerçek olaylardır. Sosyalizmi yererek amacından nasıl saptığını okuyucuya vermek istemiştir daha fazla şeyden bahsetmek doğru olmaz. Özellikle karakterlere çok dikkat edin çünkü hepsinin denk geldiği bir sosyalist, bağnaz ya da sorgulayan kimse var. Herkese tavsiye ederim.
Nazım Hikmet
Burada Nazım Hikmet'i incelemeyi çok sağlıklı bulmuyorum ama sadece şu kadarını söyleyeyim bu kadar iyi şairler yüz yılda bir gelir. Her türk vatandaşının okuması gereken istisnasız herkesin bilmesi gereken bir şair. Yaşanmışlıklar, acılar, vatan sevgisi ve hasreti... Bu dertlerin hiçbiri olmasaydı Nazım Hikmet de olmayacaktı...
Ferit Edgü gerçekten Türk edebiyatının çok önemli bir ismi. Kalemi aşırı kuvvetli. Bu kitapta ise her hikâyede özeniyorsunuz cümlelerine. Üslûbu gerçekten şahane. Öykü anlayışını sürdüren örnekler var bu kitapta da. İlk bölüm normal öykülerden, ikinci ve üçüncü bölümler ise küçürek (minimal) öykülerden oluşuyor. Çok kısa tüm fazlalıklardan arındırılmış, ayıklanmış, "dil"in içindeki cevhere varmaya çalışan öyküler yer alıyor. Bu öyküler kısa olmasına rağmen o kadar çok şey anlatıyor ki... Ferit Edgü edebiyatımız için çok önemli bir kalem. Herkese tavsiye ederim.
Mine Söğüt'ün yazarlığı alışılagelmişlerden biraz farklı. Bu yüzden farklı kitap okumak isteyenlere öneririm. Yazarın kitabın başından sonuna kadar aşılamak istediği şey inançsızlığı bir inanç kabul ettirmek. Kitabın içinde hepimizin aşina olduğu toplumumuzda var olan kadınlar mevcut. Bu kadınların acılarını, haykırışlarını, isyanlarını,delirmelerini ve daha bir çok durumunu o kadar güzel bir kurguyla veriyor ki bazen irkiliyorsunuz. Üslup konusunda şunu söyleyebilirim ki kurgusuna göre biraz zayıf, içinde muazzam cümleler olmasına rağmen tam olarak tatmin etmiyor üslup. Ayrıca kitaptaki resimler hikâyelerle bağlantılı olarak çok etkili bir yer tutmuş, çok etkileyici ve çarpık resimler var. Demem o ki farklı tarzda kitap okumak isteyen okurlara tavsiye ederim.
Uzun zamandır incelemesini yapmak istediğim kitaptı. Söylenmesi gereken ilk şey Çehov'un usta bir yazar olmasında da etkili olmuş özelliği olan çok yönlü düşünme. Evet çok yönlü düşünme, çünkü Çehov olayları her şeyin, herkesin çerçevesinden bakarak sunabiliyor okura. Ve bunu yaparken de okura kendinden bir şeyler bulma fırsatını da veriyor.Kitapta öylesine güzel bir üslup var ki Lenin'in de söylediği gibi kendinizi altıncı koğuşta hissediyorsunuz. Karakterlerin felsefi diyaloglarından tutun psikolojik tahlilleri ve sosyolojik tespitlerin birçoğunu bulabilirsiniz Altıncı koğuşta. Kısa olmasına rağmen betimlemelerin bu kadar yerinde olması da ayrı bir güzellik katıyor kitaba. Her okura tavsiye ederim. ️
