Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Küb.

Küb.
@Okudumanladm
Merdivenleri üçer beşer inmenin sevinci yok içimde
Türkçe öğretmeni-MEB
86 okur puanı
Ocak 2023 tarihinde katıldı
97 syf.
·
Puan vermedi
Söz bulantı verir oldu “ yazmış Leyla Erbil bir öyküsünde . Acaba anlatmaya çalışmaktan yorulmuş ve yazmaya mı geçmiştir ? Yazarken kimse müdahale edemez çünkü insana ve insan avazı çıktığı kadar yazıp açıklayabilir derdini hele bir de işin içine kurgu katarsa her okuyuşta farklı detaylar da gösterebilir insanlara . . Evet ,Leyla Erbil’in derdi ne peki ona bakalım biraz da . Toplum ve düzeni tabii ki…”Böyle gelmiş ,böyle gider “ diyen bir kadın değil o ,toplumsal algının değişmesi gerektiğine inanan bir kadın . Başkaldırı hem de gümbür gümbür inadına bir başkaldırı halinde olduğundan öykülerine de yansımış bu durum . Mesela “Gecede” öyküsünün bir yerinde der ki : “Kızlar koşmamalı der annem ,örselenirlermiş ben de bu yüzden koşularda birinci oluyorum. “… . Kadın olmanın ikincil bir sey olmadığını ve birey olmanın cinsiyetten bağımsız olduğunu bu kadar sert anlattığı için Türk edebiyatında yerinin ayrı olduğuna inanıyorum . Öykülerde geri dönüşler ,iç monologlar ,bilinç akışı vs bolca var . Anlamak için çok dikkatli okumak lazım. Noktalama işaretleri konusunda da farklılıklar var ama okumaya değer öykülerdi bence . . Leyla Erbil de Virginia W. Gibi kadın yazar olarak sınıflandırmak istemiyor ve Freud’dan da etkilendiğini öykülerinde görüyoruz. Özellikle “Ayna” öyküsü çok sarsıcı ve belki de okuyunca itileceğiniz türden ancak genel anlamda çok sevdim “Gecede” ve “Ölü” en beğendiklerim oldu .
Gecede
GecedeLeyla Erbil · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2013839 okunma
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
Yazar ,bu kitabı yazarken gerçeklerden yola çıkarak kurguyu yani hayal gücünü de bu işe ortak koşmuştur . Yazdıklarının kuvveti de burdan geliyor bence .O kadar çarpıcı bir anlatımı var ki idama gidiyormuş gibi o gerilirimi hissettim . Goethe ,bu romanda Saksonya dükünün sağ kolu olarak karşımıza çıkıyor . Hukuki kararlarda etkisi olduğundan ağır sorumlulukları da var . Romanda ,yaşadığı istismar sonucu zoraki hamilelik süreci geçiren bir kadının yaşadığı zincirleme talihsizlikler sonucunda düştüğü durum ve yaşadığı işkenceler insanı derinden etkiliyor . Yaşamı hakkında söz sahibi olmayan ve aslında yaşam ile işkenceyi özdeşleştiren bir kadından bahsediyoruz burada . Toplumun kadınları etiketlerken nasıl pratikleştiği ve nasıl da hoyratça davrandığını bir kez daha okumuş oldum. Baştan sona tüyler ürpertici olan bu kitap ; suç , ceza ,idam ,yargı ve yaşama hakkı üzerinde derin düşüneceklere sevk ediyor . En temel hakkın yaşama hakkı olduğunu ezbere bildiğimiz bu adaletsiz düzende bir kez daha bu kararın bir başkasının elinde olabildiğini hatırlamak özellikle savaşların olduğu şu dönemde hatırlamak oldukça rahatsız ediciydi . Ne demiş Sartre “Cehennem Başkalarıdır.” Bence okumalısınız hem kurgu sevenleri hem de düşündürsün beni diyenleri etkileyecek bir kitap.
Goethe'nin İnfazı
Goethe'nin İnfazıViktor Glass · Everest Yayınları · 201289 okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
Yazmak nedir ,neden yazma ihtiyacı duyarız?” aklımda dönüp dolaşan ve her seferinde başka cevaplara ılımlanan sorular …”Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.” ya da bu metni okuduktan sonra şöyle de diyebiliriz : “Her yazarın örme biçimi farklıdır.” . Kimi “Virginia” gibi cinsiyetçi sınırların ötesine geçerek sadece insan olarak “ben buradayım”
Örme Biçimleri
Örme BiçimleriNurdan Gürbilek · Metis Yayınları · 202377 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
160 syf.
·
Puan vermedi
. Herkese merhaba . Yaşam düz bir çizgi üstünde sorunsuz ilerlemez bilirsiniz yani yaşamın kırılma anları vardır zaman zaman bizler de bunu deneyimleriz . Kimi sevdiği birini kaybeder , kimi işini kimi sağlığını …En zoru da sevdiğin birini kaybetmek olsa gerek . İşte kitabın konusu da tam olarak bu kaybediş ve ona olan bakış açısı . Zamanı geriye alamayacağını bilmenin verdiği çaresizlikle geriye doğru yapılan o yolculuk . Eğerler ,keşkeler ve şart kipinin bolca olduğu bu kitapta yazar eşinin ölümüne giden bütün sebepleri bir bir düşünür kılı kırk yarar bizim de olumsuz olayları irdelerken olay yeri incelemeye dönen tavrımız gibi çok insani bir yerden yapar bunu ve belki de kendini bir anlamda yargıladığını hissederiz bunu yaparken . Kitabın kapağında da görüyorsunuz fotoğraf net değil alelacele çekilmiş gibi ve kitabın adından da belli ki acele etmeyi ve sonuçlarını çok bireysel bir yerden kendi yaşamından yola çıkarak sezdirerek eleştiriyor bence yazar . Yani konunun çıkış noktası çok güzel fakat daha duygulu yazılabilirmiş gibi bir his uyandı bende . Okurken biraz sıkıldım yine de böyle farklı kitaplar seviyorum derseniz okuyabilirsiniz
Hızlı Yaşamak
Hızlı YaşamakBrigitte Giraud · İletişim Yayınları · 202358 okunma
·
Puan vermedi
Herkese Merhaba. “Seneler” adlı eserde yazar Fransa tarihine kendi gözünden bir ışık tutmuştur . Bu ışık hem bireysel hem de bireyselliğin içinden süzülerek gelen adına “biz” denilen kalabalığın zihin okuması niteliğindedir . Neden böyle dedim biliyor musunuz ? Çünkü ben bile okurken kendimden çok şey buldum. Öyle geniş bir “biz”i kendi ülkesinin
Seneler
SenelerAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20211,599 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Öncelikle hepinize merhaba ! İçine doğduğumuz çevre mi kim olduğumuzu belirler yoksa biz mi kendimizi toplumsal raflardan birine yerleştiririz ? Çok istersek eğer tek başına bir birey olmayı yalnızca kendi ismimizle değerlendirilmeyi başarabilir miyiz ? .Durun bir dakika zaten doğrusu da bu değil mi ? Herkes ailesinden ve çevresindeki tüm
Boş Dolaplar
Boş DolaplarAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20221,813 okunma
264 syf.
·
Puan vermedi
İnsan ,ne çok sever hem özne hem zamir olmayı kendi hakkında düşünmeyi yani dönüşlülüğü …Sanırım doğamız gereği varlığımızı ,kim olduğumuzu ,nasıl biri olduğumuzu sorgulamaya programlıyız . Bu romanda da Marianne sık sık kendi hakkında düşünüyor(hissediyoruz) ve kendi hakkında vardığı çıkarımları görüyoruz. .Bir süre sonra “normal”olmak adı altında kendini öyle çok değiştirtiyor ki ve bu değişim o kadar keskin geliyor ki insan hayret ediyor . Bu dönüşümlerin bütün aşamalarında yanında olan biri var o da Cornell . Aslına bakarsak zıt kutupların birbirini çekmesi gibi klasik bir döngünün devamını sağlamak için biri değişirken diğeri de değişiyor zamanla. Cornell içine kapanıp olgunlaşıyor Marianne ise gizlemek zorunda olduğu benliğini kabından taşan bir su gibi ortalığa saçıyor .Başlarından bir sürü yaşantı geçen bu iki insan günün sonunda hep birbirinin yanında soluklanıyor . .İnsanın değişkenliği , değişimin normalliği , iki insan arasında zaman ve mekandan bağımsız olarak her zaman aynıya yakın kalan o enerjiyi hissettiğim bu kitabı ben sevdim ,tavsiye ediyorum. Bazen anlamaz insan bir yere, bir kişiye neden çekilir .Anlaması da gerekmez belki ruhlar birbirini tanır ve tekrar görünce yeniden eşleşir . .Karakterlerin ruhsal çözümlemelerinin yapılmadığı konusunda eleştiri alan bu kitap zaten halihazırda olan bir şeyi çetrefilli olanı anlatıyor bence uzak değil yakın hissedeceğiniz bir kitap .Yine de siz bilirsiniz ,karar sizin :)
Normal İnsanlar
Normal İnsanlarSally Rooney · Can Yayınları · 20196,2bin okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
Merhaba Arkadaşlar! Şaka, kitabında ön planda iki karakter var bunlar : Dede ve torun .Kitapta kuşak çatışması kaçınılmaz olsa da daha ziyade hayatın başı ve sonu arasındaki o mesafede mekik dokuduğunuzu hissedeceksiniz . Ressam olan dedenin üretkenliğini kaybettiğini hissettiği hatta torununun enerjik haline kıskanarak baktığı bu anlatıda beğenilmek ,yeterli olmak ,ruhsal olarak tatmin olup başarı anlamında doyuma ulaşmak konuları hakkında yaşamanın sonundan geriye doğru bir bakış atarken çocukla çocuk olup her şeyi olduğu gibi söyleyen ve maskelere ihtiyacı olmayan çocukluk çağına döneceksiniz . Ah çocuklar! Nasıl da istemsiz kalp kırar bazen ve nasıl da her şeyi şakaya hatta oyuna çevirir .Belki de hayat tam olarak bu şekilde idare edilebilir bilmiyorum. Neyse Mario denen ufaklığa gerçekten sinir olsam da dede torun arasındaki diyaloglar oldukça hoşuma gitti . Mario’nun ihmal edilmiş olduğunu ve gerçek sevgiye ,doğru iletişime ihtiyacı olduğunu da düşündüm .Bir çocuğa pamuk şekeri tadında hayat sunduğumuzda onun bir gün zemine çarptığında daha çok yaralanacağını göze almamız gerekir . Yani her yaptığını onaylamak yerine eksilerini ve artılarını çocuklara sezdirmeliyiz . Okuyunuz efendim ödüllü bir eser kendileri .
Şaka
ŞakaDomenico Starnone · Sahi Kitap · 2021190 okunma
415 syf.
·
Puan vermedi
.Breuer kariyerinin zirvesinde ,hastalıklara tanı koymada döneminin bir numaralı doktorlarındandır. Bu doktorun Bertha adında bir kadına duyduğu saplantılı tutkunun sonucu bir seyahate çıkmasıyla Lou Salome adında genç ve güzel bir başka kadınla yolları kesişir . . Bu kadın ondan Nietzsche için yardım ister . Bu yardımın çok gerekli olduğunu
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,4bin okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
.Herkese merhaba ! .İza’nın Şarkısı; toprak,ateş,su ve hava bölümlerinden oluşan Macar edebiyatına ait bir eser. Eşini kaybetmiş bir kadının geçtiği süreçleri düşününce yazarın bölümlere neden bu isimleri verdiğini kendimce anlamlandırdım. Toprak ölümü , ateş acıyı , su korkunç bir dinginliği hava ise huzura uzak ama her şeyin nihayete kavuştuğu bir boşluğu ifade ediyordu bence . .Anne - kız ilişkisi üzerinden empati kavramını irdelediğimiz bu eserde duygular o kadar güzel ifade edilmiş ki okurken kendi iç dünyamı işin içine katmadan edemedim ve empati üzerine düşündüm . . İza’nın annesini anlamaktan ziyade görev bilinciyle hareket ettiği bu anlatıda içtenlikten uzak davranışları ve annesinin bir süre sonra gökyüzüne bakmayı unuttuğu her şeyden vazgeçmiş hali beni derinden yaraladı ve sarstı . Yazacak çok şey olsa da son olarak “Duygularını neden bu kadar derine gömdün ki İza bak baban bile ağladığını görmek istiyordu .”diyerek yorumumu bitiriyorum mutlaka okumalısınız .
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,454 okunma
Reklam
320 syf.
·
Puan vermedi
Herkese merhaba . Üzerine düşündüğüm bir kitap olduğu ve cümlelerimi kitabın değerine yaklaşacak biçimde kurabilmek istediğim için şu an paylaşıyorum yorumumu . .Kitap monolog halinde ilerlese de içimizde yaptığımız sorgulamalarla diyaloga döndürdüğümüz hatta anlatıcının da yaşamını başkasına aktarmaktan ziyade onu kendi kendine sohbet ederek
Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir Tez
Fasulye Ayıklama Sanatı Üzerine Bir TezWieslaw Mysliwski · Yapı Kredi Yayınları · 2020338 okunma
152 syf.
·
Puan vermedi
Herkese merhaba, kısa ve oldukça etkileyici bir kitaptan bahsedeceğim şimdi size . . Adından da anlaşılacağı üzere kimi kimsesi olmayan bir miçonun İspanyol gemisiyle beraber Hint Adaları’na doğru yola çıkmasıyla başlayan bu kitap çıkış noktası olarak ilginç bir konuyu ele almasa da gemi mürettebatının başına gelenlerle oldukça ilginç bir yere doğru evrilmiştir. Miço ,burada yerlilerle yıllarca yaşayarak alışageldiği toplum normlarına hiç uymayan ve hatta ahlak kavramını sorgulamamıza sebep olacak olaylara şahit olmuştur . Hiç bilmediğimiz bir toplumun ortasına düşerek ilkel olanla medeni olanı karşılaştırma olanağı bulduğumuz bu kitap bana bir anlamda ürkünç geldi .Normun sabit bir şey olmadığını toplumdan topluma değiştiğini bilsek de ahlaki boyutta toplumlar arası bir ortaklık bekliyoruz . Bu açıdan oldukça düşündürücü bir kitaptı benim için . .Yıllar sonra başından geçenleri anlatan kahramanımız rüyayı ,hayali ,gerçekliği de sorguluyor belki de başından geçenlerin bir rüya olmasını isterdi kim bilir ? .Dili şiirsel olan bu kitabı zevkle okudum yalnız yazar yer yer anlatımda tekrara düşmüş yine de severek okuyacağınızı düşünüyorum.
Kimsesiz
KimsesizJuan Jose Saer · Jaguar Kitap · 2022203 okunma
308 syf.
·
Puan vermedi
Herkese merhaba uzun bir aradan sonra yeni bir yorumla geldim . “İşin Aslı Judit ve Sonrası”nda yazar ana tema olarak aşkı ele alsa da aşk dediğimiz duygunun sadece başlangıçta bir kozanın içinde salt aşk olarak kaldığını ,sonrasında o kozanın çatlayarak içinden çıkan siyah kelebeğin birçok değişkeni taşıyarak uçtuğunu hissettirdi adeta . . Bu kitaptaki temel ve sinsi çatışma unsuru ise sosyal statü farklarıydı. Burjuvanın , müzelere layık hayatına alt tabakadan biri dokunur da parmak izi bırakırsa ya da daha kötüsü ya o müzeye yerleşmek isterse neler olurdu ? Belki de aşk birbirinde erimek aynı çorbaya tuz olabilmekti fakat bu romanda kimse bunu başaramadı çünkü kısaca hayat uzunca sosyal sınıflardan oluşan çok katmanlı düzen buna zaten izin vermedi . . Adına aşk üçgeni diyerek basitleştirmeyeceğim kadar güzel kurgulanmış bu kitapta yazar üç kişinin gözünden (Ilonka,Peter,Judit) aşkı tanımamızı sağlarken bir yandan tarihsel bir döneme ışık tutuyor . . “Hiçbir toplumsal sınıf ayrımına aldırmadan ve geçmişten gelen travmalarımıza bağlı kalmadan bir ömür boyu aşkla kalacağınıza dair söz veriyor musunuz ? :)” Judit ve Peter bir araya gelirken belki de içlerinden bu yemini ettiler fakat bu aradaki duyguyu tüketmekten başka bir işe yaramadı çünkü Judit Peter için “kendiliğindenliği” yok demişti . Bence bu her şeyi açıklamaya yeter de artar bile . Aşka ,evliliğe dair uzun tasvirler görmek ve içsel yolculuklara ortak olmak isterseniz okumanızı tavsiye ederim :)
İşin Aslı, Judit ve Sonrası
İşin Aslı, Judit ve SonrasıSandor Marai · Yapı Kredi Yayınları · 20192,034 okunma
464 syf.
·
Puan vermedi
. .Herkese Merhaba ! “Macondo”dan ayağımın tozuyla size bir şeyler anlatmaya geldim .Kitabın büyülü dünyasında yaptığım keşif sonucunda aldığım edebi ve destansı hazzı umarım size hissettirebilirim. .Kitap , Jose Arcadio Buendia’nın rüyalarına giren hayaletin “göç et” diye fısıldamasıyla fitili ateşlenen bir bomba gibi başlıyor ve okuyucunun
Yüzyıllık Yalnızlık
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,4bin okunma
·
Puan vermedi
. “Doğduk ve kum saatimiz ters çevrildi üstelik Tatar Çölü’ndeki kadar sonsuz kum tanesine de sahip değildik.” Bu kitabın bende uyandırdığı hislerle ilgili çok düşündüm ve bu cümle çıkıverdi bir anda içimden bir ruhun uyanışı gibi… . Genç teğmen Drago ‘nun sadece dört aylığına gittiği bir kalede kendi yalnızlığının surlarını inşa etmesiydi konusu kısaca. Kitabın konusu ve olay örgüsü basitti ancak alınması gereken dersler çoktu … . Kalkış vakti gelen bir otobüsü kaçırmak ve sonra da hiç yolcuğa çıkmamak gibi hissettirdi Drago’ nun yaşadıkları. .Umut etmenin her zaman işe yaramadığını, bazen gitmek gerektiğini ve hayatın her anının paha biçilmez olduğunu hatırlatan bir kitap. .Şarkıdaki gibi “Kelebek kadar ömrümüz var sevmek lazım hemen başlayalım.” Hayatta her neyi kaçırıyorsanız farkına varıp tırnak içine onu yazabilirsiniz benim aklıma gelen bu söz oldu . Zaman akıp giderken geriye baktığımızda bomboş bir çöl görmemek ve pişmanlık duymamak için harekete geçmek gerektiğini artık çok daha iyi anlıyorum.
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınevi · 201813,2bin okunma
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.