“Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varamayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?”
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Ben çoktan kapadım o defteri...
Lakin defter kapanmıyor... Mazi hiçbir vakit bizi büsbütün terk etmiyor. En umulmadık yerde birden karşımıza çıkıveriyor...
"Sokakta birisi Sokrates’e hakaret etmiş, bir de tekme atmış. Sokrates hiç aldırmadan yürüyüp gitmiş. Durumu görenler niye bir tepki göstermediğini sormuşlar. O da, ‘Bir eşek beni ısırsa onu dava mı etmeliyim sizce?’ demiş.”
"Acı çekmek ne demekmiş şimdi anlıyordum. Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi.
Asıl acı; kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimseye anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi..."