Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sümeyye hançer

Sümeyye hançer
@Sumeyyeceden
"İyi dostlar biriktirdim, hepsi raflarımda."
25 okur puanı
Temmuz 2020 tarihinde katıldı
Hayat bilinmez olmalıydı; nasıl yaşayacağını, ne zaman kaza geçireceğini, hangi hastalıklara yakalanacağını, nasıl öleceğini…
Reklam
“Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varamayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?”
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir zamanlar meydan okumak isterdim. Kaç meydanını okudum da bu hayatın. Yalnızca iki harfini öğrendim: A H!
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
Reklam
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından.
Bir insan ömrünü neye vermeli Tükenip gidiyor ömür dediğin Yolda kalan da bir, yürüyen de bir Savrulup gidiyor ömür dediğin
Her şey yerli yerinde. Güzel. Lâkin ben nerdeyim? Zamanın neresinde? Hangi sarmaşık sarıp sarmaladı beni...
dergah yayınlarıKitabı okudu
Aramakla bulunmaz, Ama bulanlar ancak arayanlardır.
Ben çoktan kapadım o defteri... Lakin defter kapanmıyor... Mazi hiçbir vakit bizi büsbütün terk etmiyor. En umulmadık yerde birden karşımıza çıkıveriyor...
Reklam
Yüreğim Seni Çok Sevdi
"Yüreğim seni çok sevdi. Bu yürek talan , bu yürek yangın yeri. Bu yürek seni istiyor bir tek seni.."
Hasret
Hasret mi Ölüm mü deseler Ölümü seçerdi tereddütsüz Hiç gözünü kırpmadan Ama soran olmadı ki...
Reklam
Kardeşimin Hikayesi, Zülfü Livaneli
"Sokakta birisi Sokrates’e hakaret etmiş, bir de tekme atmış. Sokrates hiç aldırmadan yürüyüp gitmiş. Durumu görenler niye bir tepki göstermediğini sormuşlar. O da, ‘Bir eşek beni ısırsa onu dava mı etmeliyim sizce?’ demiş.”
Kardeşmin hikayesi
İşte anahtar kelime bu; hayatın özü; büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak.
"Acı çekmek ne demekmiş şimdi anlıyordum. Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı; kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimseye anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi..."
Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.