Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bookworm

Bookworm
@Virginiawlf
İngiliz Dili ve Edebiyatı-Dilbilim
125 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
80 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Yeni Atlantis
Francis Bacon, Yeni Atlantis eseriyle kendi kurduğu ideal bir devleti tasvir etmiştir. Platon'un Devlet'i ve Thomas More'un Utopia eserleriyle benzerlik gösterse de Bacon eserinde eleştiri içermeyen bir üsluba sahiptir. Bacon'un ideal devleti bilime ve gelişime açık bir düzene sahiptir. Toplum kendisini bilime ve öğrenmeye adamıştır. Bilim güçtür mantığıyla ideal toplumdaki sistem sağlanmıştır ve vatandaşlar aynı amaç doğrultusunda hareket etmektedir. Aynı zamanda insan doğaya artık boyun eğmediğini ve doğayı insanlığın gelişimi adına kullanabildiği de vurgulanmıştır. Eserde hikaye gezginlerin denizde yolunu kaybetmesiyle başlar. Gezginlerin dualarıyla hiç bilinmeyen bir karaya ulaşırlar ve bu karada yaşayanlar kendilerini Bensalem olarak tanıtırlar. Daha önce hiç keşfedilmemiş olan bu devlet içlerinde ideal bir düzen oluşturmuşlardır. Herkes kendi görev bilinciyle hareket eder ve rüşvet kesinlikle kabul etmezler. Bilim, sanat ve edebiyat gibi birçok alanda gelişmişlerdir. Bu gelişimleri başka ülkelere seyahat edip gözlemleriyle beraber oluşmuştur. Gezginler onların yaşayışı ve tarihi hakkında birçok bilgi edinir. Bacon'un ideal devleti bir yandan da Ortaçağ dönemine başkaldırıdır. Rönesans ile değişen toplumun dinamiklerini yansıtır ve bu değişimi dini inançlarla beraber birleştirerek ideal devleti yaratmıştır.
Yeni Atlantis
Yeni AtlantisFrancis Bacon · Bordo Siyah Yayınları · 20132,499 okunma
Reklam
80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Tatsız Bir Olay
Dostoyevski bu uzun öyküde toplumdaki algıları, bürokrasiyi, kişinin iç dünyasını ele almıştır. Uzun öyküdeki kahraman kendisini topluma kabul ettirmeye çalışan, gururlu tavır takınan ve takdir edilme ihtiyacı hisseden üst düzey bir bürokrattır. Dostoyevski ana karakteri yansıtırken etraftaki diğer insanların gerçek yüzlerine de değinir. Statü
Tatsız Bir Olay
Tatsız Bir OlayFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 20175bin okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Troya'nın Düşüşü
Troya'nın Düşüşü, postmodern dönemi yansıtan bir eserdir. Bu dönemde kullanılan edebi tekniklere fazlasıyla yer verilmiştir. Parodiyi ve metinlerarasılığı yazar sıklıkla romanda kullanmıştır. Romanda sorgulanan bir çok konu vardır aslında. Gerçek nedir? Gerçeğin tarihle bağlantısı var mıdır? gibi soruları yazar bize sorgulatır. Bu soruların cevabı yoktur ancak herkesin kendi gerçeği olduğunu ve bu gerçeklere göre yaşadığını okuyucu anlayabilir. Romanda ana karakter Obermann bir arkeologtur ve Troya'ya gider. Homeros'tan oldukça etkilenmiştir. Yaşamını tamamen mitolojik hikayelere adamış ve her bir olayı onlara göre değerlendirir. Aynı zamanda eşi Sophia da onunla beraber maceralarına dahil olur. Sophia karakteri daha çok feminist teorisi açısından yoruma açıktır. Postmodern dönemde kadının yeri, kadının rolü gibi konular Sophia karakteriyle beraber yansıtılmıştır. Bir kaç karakterle beraber romandaki akış değişir ve romanın sonu ona göre şekillenir. Genel olarak 'gerçek' ve 'tarih' kavramları okuma sürecinde sorgulanıyor. Hayatını Homeros'un eserlerine adayarak geçiren birinin gerçeğini gözlemliyoruz. Aslında her birimiz kendi gerçeğimizi yaratıyoruz ve ona göre yaşamımızı oluşturuyoruz.
Troya'nın Düşüşü
Troya'nın DüşüşüPeter Ackroyd · Yapı Kredi Yayınları · 200822 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
397 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Joseph Andrews
Realistik akımının etkisiyle İngiliz romanı türünde eserler veren Henry Fielding, Joseph Andrews romanının yazarıdır. Bu roman aslında Richardson’un Pamela eserinin bir paradosi olarak düşünülmektedir. Aynı zamanda epistolarik ve picaresque roman türünde kaleme alınmıştır. Richardson’un Pamela karakteri erdemli ve iffetli bir kadındır. Aynı özellikleri taşıyan karakter bu sefer Joseph Andrews olmuştur. Cinsiyet farkı vardır ama karakterlerin özellikleri aynıdır. Ayrıca Andrews, Pamela isminde akıllı bir ablaya sahiptir. Onu sürekli över ve yaşadıklarını yazarak sürekli olarak mektup gönderir. Richardson’un Pamelasıyla benzer durumları yaşayan Andrews, asil bir lordun evinde işe başlar. Kısa bir süre sonra lord ölür ve Lady Booby Andrews’i beğenerek ona yaklaşmaya çalışır. Andrews ise ilişki kurmayı reddeder. Evin hizmetlisi Slipslos da aynı amaçlarla Andrews’e yaklaşır ama o yine direnir. Sonunda da Andrews evden kovulur. Yolculuğa çıkmasıyla bu yolculukta başına gelen olaylarla beraber halkın ikiyüzlülüğünü ve kibrini yansıtır. Bölüm bölüm olan roman farklı hikayeler barındırır. Londra’da ki hayatı mizahi bir üslupla hicveder. Andrews’in yola çıkmadaki amacı ise nişanlısı Fanny’e ulaşmaktır. Richardson’un Pamela’sından farklı olarak Andrews iffetini, erdemini ve ahlakını koruduğu için hoş karşılanmaz ve kovulur.
Joseph Andrews
Joseph AndrewsHenry Fielding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2013252 okunma
152 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Otranto Şatosu
Gothic türünde yazılmış bir eser olmasına rağmen Horace, realistic fiction özelliklerini de kullanmıştır. Baş kahraman olan Manfred prenstir ve tahtın varisi olan oğlu garip bir şekilde öldürülür. Bu ölümden sonra olay örgüsü başlar. Manfred artık ardından tahtın varisi olmadığı için oğlunun ölmeden önce evleneceği Isabella ile evlenmek ister. Manfred evli olmasına rağmen bu arzusu için prenses Hippolita’yı boşamak ister. Olaylar iyice karmaşıklaşır. Aynı zamanda kehanet ve hayaletler de olay örgüsünde yer alır. Kehanet önceden kaleyi hükmeden Alfonso ile ilgilidir. Tahtın asıl varisi Manfred değildir. Manfred’in kızı Mathilda ise babası tarafından sevilmez ve hor görülür. Bunun sebebi Mathilda’nın bir kadın olmasıdır. Bir kadının tahtta olması mümkün değildir ve Manfred’in istediği tahta geçebilecek bir erkek çocuğa sahip olmaktır. Eserin sonlarında masum Mathilda babası tarafından kazayla öldürülür ve trajik bir ölüm gerçekleşmiş olur. Ardından dev hayalet kehaneti ilan eder. Şato parçalanmaya başlar. Tahtın asıl varisi olan Theodore prens olur ve kehanet yerine getirilir.
Otranto Şatosu
Otranto ŞatosuHorace Walpole · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20171,698 okunma
Reklam
408 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Moll Flanders
Moll Flanders, aykırı bir kadının yaşam öyküsüdür. Daniel Defoe gerçekçi bakış açısıyla dönemin sorunlarını yansıtmıştır aslında. Moll Flanders karakteri ise bu gerçekleri yansıtan güçlü bir figürdür. Soylu bir ailede doğmayan Moll, bir hapishanede dünyaya gelmesiyle daha ilk günden kaderi belirlenmiştir sanki. Kadın algısına uymayan ve uyumsuz bir karakter olmuştur o. Hayat şartlarından dolayı fahişelik ve hırsızlık yapmıştır. Beş kez de evlenmiştir. Tam da bir kadından beklenmeyen şeylerdir tüm bunlar. Halbuki topluma göre bir kadın evinde olmalı ve melek gibi davranmalıdır. Aksine Moll Flanders'ı başkaldıran kadın olarak tanımlayabiliriz. Başından birçok olay geçmesine rağmen hep mücadele vermiştir. Ahlaki değeri yoktur. Aynı zamanda güzelliğini de kullanarak yeni aşklara yelken açmıştır. Fakat, Daniel Defoe ahlaksızlığı, hırsızlığı öylesine okuyucuya aktarmaz. Ders çıkarılması gerektiği için Moll Flanders'ın hayatı yansıtmıştır. Birinci tekil kişi tarafından da anlatıldığından karakterin bizzat kendisi de okuyucuyu uyarır. Bir anti-kahraman olan Moll Flanders suçların cezasız kalmayacağını vurgular. 17. yüzyıl İngiltere'nin durumu gerçekçi bir üslupla bu romanda aktarılmıştır. Cins ayrımı, ahlak, sosyal yapı ve suç gibi toplumsal konular yansıtılmıştır. Moll Flanders da hiçbir zaman kalıplara sıkışmadan, toplumda "ahlaksız" olarak adlandırılabilen uyumsuz bir kadındır.
Moll Flanders
Moll FlandersDaniel Defoe · Can Yayınları · 2011732 okunma
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Fahrenheit 451
Distopya türünde bir eserdir ve günümüzde hala etkisini sürdürmektedir. Hala okunmasının en büyük sebebi hem günümüzü hem de yakın geleceğimize ayna tutmasıdır. Eserin genel konusu itfaiyecilerin yangını söndürmesi gerekirken bu ülkede itfaiyeciler kitapları yakmakla görevlidir. Montag ise bu itfaiyecilerden biridir ve herkes gibi sıradan bir
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,5bin okunma
136 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Taaşuk-I Talat ve Fitnat
Şemseddin Sami, eserinde hem toplumu eleştiren hem de toplumu yansıtan konulara değinmiş. En belirgin olan konulardan biri toplumsal cinsiyet meselesi. Evlilik yaşamında ve toplumda kadın algısını sıkça vurgulamıştır. Fitnat daha çocuk denilecek yaştadır ve hiçbir şekilde dışarıya çıkmaz. Üvey babası Fitnat'ı süs bebeği gibi saklar. Ne dışarıya çıkması ne de biriyle konuşması hoş karşılanır. Hayatı hiçbir şekilde deneyimlememiş olan Fitnat, tamamen masum bir biçimde, sessiz ve sakin bir yaşam sürer. Hayata karşı çok yabancıdır çünkü hapsolmuştur. Talat ile karşılaşır ve bir anda birbirlerini çok severler. Burası da çok ilginçtir çünkü daha tanımadan aşık olduklarını düşünürler. Talat, Fitnat'a yakın olmak için kadın kılığına girer ve bir şekilde yakın olurlar... Bundan sonra olayların akışı hızlanmaya başlar. Sonu her ne kadar trajik bitse de Şemseddin Sami'nin vurgulamak istedikleri çok açıktır. Aşk, kadın, toplum, evlilik gibi ana konuların etrafında bir topluma karşı eleştiri ortaya çıktığı söylenebilir. Kadın, evde hapsedilmiş, okuma yazma bilmesine gerek olmayan, rızasına gerek olmayan, daha çocuk ama gelin olabilen bir cinsiyetmiş gibi Fitnat karakteri yaratılmıştır.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Taaşşuk-ı Talat ve FitnatŞemseddin Sami · Araf Yayınları · 201728,8bin okunma
240 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kayıp Cennet
İngiliz şair John Milton'ın epik şiiri Kayıp Cennet, Hristiyan inancındaki cennetten kovulma hikayesini anlatır. Şeytan, Tanrı, Adem ve Havva miti oluşturan güçlü ve sarsıcı karakterlerdir. Şeytan, yaratıcısına meydan okuyan hırslı bir karakterdir. Bazıları tarafından Şeytan'ın demokratikleşmesi eleştirilmesine rağmen epik şiir büyük bir etki yaratmıştır. Aynı zamanda Tanrı anlayışı farklı bakış açılarıyla da yorumlanmıştır. Buradaki Tanrı kavramı, Nietzsche'nin bahsetmiş olduğu Tanrı ile benzerlik taşır. İnsanlığın özgür iradesine karşı, engelleyici ve otoriteye sahip bir Tanrı olarak yorumlanabilir. Cennetten kovulan Adem ile Havva cezalandırılır. Cezalandırılmanın sonucunda elmayı ilk yiyen Havva sürekli suçlanır ve kadın ile erkek arasındaki ayrım buradan başlar. Adem kendisini kandırdığını söyleyerek Havva'yı kötüler. Havva ise zayıflığını kabul ederek suçlamaları üstlenir. Ne de olsa Havva, Adem 'in kaburgasından yaratılmıştır. Bu nedenle Adem ne yaparsa yapsın Havva onun hep yanında, bir parçası olarak kalacaktır. Havva'nın bir birey olması söz konusu bile değildir. Şeytana kanmıştır bir kere ve artık geri dönüşü yoktur. Onların günahını bütün insanlık da çekecektir. İnsan ırkı lanetlenmiştir artık. Ölümü bilerek yaşamak zorundalardır. Dünya'da acı, kötülüğe, hastalığa ve kedere şahit olacaklardır. Bütün bunlar çekilmesi gereken cezalardır.
Kayıp Cennet
Kayıp CennetJohn Milton · Pegasus Yayıncılık · 2015975 okunma
382 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar, bu eserinde "zaman" kavramını donmuş ve dışına çıkılamayan insan manzaralarıyla konu alıyor. En belirgin şekilde belli olan Doğu ve Batı ayrımı da eser de söz konusu. Bu iki kutbu karşılaştırırken "zaman" kavramını mecaz anlamıyla kullanmış. Eser aslında iki kısımdan oluştuğu söylenebilir. Başlangıçta ana karakterimizin etkilendiği saatçi Nuri Efendi ve sonralarında karşılaştığımız Halit Ayarcı. Bu iki isim karakterin üzerinde büyük bir etki oluşturarak Hayri Bey'in hayatı tamamen değişmiş oluyor. Aynı zamanda iki isim birbirlerinden farklı karakterlere de sahipler. Nuri Efendi, Doğu kültürünü yansıtırken Halit Ayarcı tamamen Batı dünyasının getirmiş olduğu moderniteyi okuyucuya gösterir. Bu iki kutupta gidip gelen Hayri Bey, içinde yaşamış olduğu, arada kalmışlığın sonucu olarak yalnızlaşmasını anlatır. Toplumda yalnızlaşmasıyla beraber ötekileşmiş ve artık tamamen öteki olmuştur. Öteki olarak varlığını sürdürmesi bir o kadar da zordur. Çevresindeki insanlar ona ilgi çekici gelmez ve hayat daha da durağanlaşır. Geçmiş ve gelecek arasında sıkışmış ve artık anı yaşayamıyordur. "İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz." Doğu ve Batı arasında kalmış bu toplumda öteki olanların sayısı yüksektir. Bununla beraber zaman, saat ve insan kavramları da birleşiyor. "Saatin kendisi mekan, yürüşü zaman, ayarı da insandır. " Bu eser evrensel kurgusuyla günümüzde hala okunur. Kara mizah ile de bu romanı okumak keyif vericidir.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341,7bin okunma
Reklam
216 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Vegan Bir Dünya
Vegan kavramına karşı olumsuz yargıları bir kenara bırakıp vegan olan ve vegan olmayanların orta noktada birleşmesi gerekmektedir. İki zıt kutup olarak değil aynı amaca yönelik harekete geçmek asıl niyettir. Bu kitapta da veganların vegan olmayanlara karşı nasıl yaklaşması gerektiğini açık ve gerçekçi bir şekilde anlatıyor. "İnsanları doğru şeyi yapmaya ikna etmek (sistemi) değiştirme şekli değildir. Tamamen farklı bir sistem yaratarak sistemi değiştirebiliriz." Değişim hayatımızın içinde hep vardır. Değişimden korkmayıp bir adım atmak ise asıl başlangıçtır. Hayattaki diğer konular gibi bitkisel beslenmeye başlamak da bir adım atmakla mümkündür.
Vegan Bir Dünya
Vegan Bir DünyaTobias Leenaert ·  Yeni İnsan Yayınevi · 201964 okunma
572 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Notre Dame'ın Kamburu
Victor Hugo, Fransa'da ki karanlık günleri olaylara yer vererek betimler. Eserde karakterlerin her biri toplumda farklı sembolleri simgeler. Bu semboller daha çok toplumda bireylerin nasıl ayrıştığını gösterir. Kişinin görünüşü, makamı ve statüsü önemli olan özelliklerdir. Çirkin olan, kısacası aykırı olan toplum içinde kabul görülmez. Victor
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202232,8bin okunma
372 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Yazarın Güncesi
Virginia Woolf, bir yazar olarak deneyimlemiş olduklarını günlüğünde ayrıntılı bir şekilde açıklıyor. Günlük olmasına rağmen özel yaşantısına dair yazdıkları çıkarılmıştır. Sadece yazarlık üzerine yaşadıkları ve yazma sürecinde etkilendiği olaylardan bahsediliyor. 1918' den 1941' e kadar bu günlüğü tutmuştur. Eşi Leonard Woolf yazdıklarını bir araya getirerek kitap olarak basma kararını almıştır. Virginia'nın hayatta olduğu zamanlar okuyucu sayısı az olduğundan ismi bilindik değildi. Özellikle bir kadın yazar olarak o yıllarda nadir isimler tanınıyordu. Virginia da elbette bu konuda kaygı taşıyordu. Yazma sürecinde yaşadıkları zorluklar onu her ne kadar engellese de yazmayı hep sürdürdü. Kendisinin de itiraf ettiği gibi yazmak onun için rahatlama ve aynı zamanda var oluş anlamındaydı. Zorlu süreçlerin sonucunda beklentisi doğal olarak okunmak ve beğenilmekti. Eşi Leonard Woolf her zaman ona destek olarak yazdıklarını okur ve kitap olarak basardı. Virginia eşinin desteğiyle de diğer kitaplarını yazmayı sürdürdü. Eğer o yıllarda yazar bir kadın dışarıdan destek bulamazsa yazma süreci daha sancılı olurdu. Günlüğünde yalın bir dil kullanmayan Virginia, bir çok betimlemeyle kendi hikayesinin romanını yazmış denilebilir. Aynı zamanda yazmış olduğu kitapları ve karakterleri konu edinmiş ve onlarla yakın birer bağ kurduğu gözlemlenmektedir. Zihinsel olarak yorgunluk yaşasa da bir yazar olarak düşünce yapısı ve yaratıcılığı hayatının her tarafını etkilemiştir.
A Writer's Diary
A Writer's DiaryVirginia Woolf · Martino Fine Books Publishing · 2012493 okunma
353 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Dinozorun Anıları
Mina Urgan'ın anılarına yer verdiği değerli bir eserdir. Yaşam hikayesine yaşlılık ve ölüm kavramıyla başlar. Bilinenin aksine yaşlılık onun için bir ızdırap değildir. Yaşanması gereken asıl yıllardır ve bir o kadar önemi vardır o yaşların. Bu önem ise yaşamasını bilenlere anlamlı gelir. Diğer bölümlerde de gençliğine ve çocukluk yıllarına değinerek hem anılarını okuyucunun gözünde canlandırır hem de öz eleştirisiyle de güldürür. Yaşamın kendisi zorlu olsa da Mina Urgan'ın zorluklara karşı direnişini de anlamaktayız. Bir kadın olarak, bir Türk olarak ve bir profesör olarak onun çeşitli kimliklerini de görmekteyiz. Okumak ve yazmak onun için aynı zamanda bir terapidir. Yaşamın en sarsıcı kısımları ise sevdiklerinin kayıpları olmuştur. Onların birer birer gidişi derin izler bırakmıştır ama yaşamın kendisinde doğum ve ölüm vardır işte. Son bölümlerde siyasi duruşunu çekinmeden dile getirir. Değerli arkadaşlarıyla mücadeleleri, zorlu yılları birer birer anılarında yansıtır. Bir yazardan çok onu sadık bir dost olarak da görmek mümkündür. Mina Urgan'ın yaşantısı okunmalı ve kendi yaşantılarımızda örnek olmalıdır. Yaşama dayalı da okuyucuya kısa ama anlamlı bir soru sorar. Cevaba ise gerek yoktur. "İnsanları, doğayı, yaşamı sevmeyeceksen, yaşamın ne anlamı var ki?"
Bir Dinozorun Anıları
Bir Dinozorun AnılarıMina Urgan · Yapı Kredi Yayınları · 202211,3bin okunma
213 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Tess Of The D'Urbervilles
Tess of the d'Urbevillers romanı bir kadının başından geçen trajik olayları konu alır. Soylu bir aileden gelmeyen Tess, Alec tarafından sevilir ama onun sevgisi Tess'in tüm hayatını etkiler. Trafik bir akşamdan sonra artık Tess'in hayatı eskisi gibi olmaz.Tess, bir kadının hem toplum tarafından hem de ailesi tarafından yalnızlaşmasının bir
Tess Of The D'Urbervilles
Tess Of The D'UrbervillesThomas Hardy · Wordsworth Editions Limited · 20131,566 okunma
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.