Kitaba, sosyal bir roman diyebiliriz.Mini mini 136 sayfacık bi roman.Dili sade,anlaşılır.Her yaş rahatlıkla okuyabilir. Anlatımda sadece konuşmalara tırnak kullanılmamış buna ilk defa denk geldim ama sırıtmadı.Gayet dediğim gibi okuması basit.Tek sorun iki ana konu arasındaki geçişler.
Kitap, aslında iki ana karakterden ve bu iki ana karakterin
Geceleyin dolaşanlar, kafalarında eski günlere ait anısı olmayan, tüyleri yeni bitmeye başlamış, mayıs güneşiyle kanı kaynayan, dur durak bilmeyen genç adamlardı. Ağzı kalabalık, gürültücü, ev kaçkını, henüz gerçek acıyı tatmamış, acı ve zorluk bilmeyen genç adamlar.. Aya bakıp ulumaya başlayan köpek sesinden, bir camın ardında görülebilen bir kızın yüzünün karartısından, yağmur sonrasında beliren toprak kokusundan, bir serçenin uçmasından hüzünleniveren, aşık olduğunu sanan, öyle sandığı içinde aşık oluveren, baba parasıyla geçinen ya da alın terini heder etmeye hazır genç adamlar. Kaldırımdan kaldırıma bağırarak konuşurlar. Kimseyi rahatsız etmek düşüncesiyle değil, fakat kendini gösterebilmek, varlıklarını kanıtlayabilmek için, durulma vakitlerini bekleyerek, nasıl bir çılgınlık yapabileceklerini bilmeden, çünkü büyük çılgınlıklara izin vermeyen o dar alanın içinde dolanıp durduklarını fark etmeden, hiç olmazsa serazat yaşayabildiğine kendini inandırmak için geceleri cadde boyu dolaşan genç adamlar...
Şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana göz yaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. İşte o son günde ne yapacaksın, her gün onu yapacaksın.
"Sonraları, geriye dönüp baktığımda, başkaları tarafından yerinden oynatılan kilometre taşlarının, gene başkalarınca gelişigüzel dizilmesiyle önüme serilen yolda yürümeye mecbur muydum acaba, diye düşünmekten kendimi alamayacağım."
Kitapta ki hemen hemen her karakterin bütün insani yanlarını görüyoruz. Onlara hem kızıyor, hem haklı buluyoruz. İçinde ırkçılık, adalet, hukuk gibi konuların işlenmesi yanında film boyunca hiçbir zaman tek bir nokta üzerinde durulmuyor. Kitapta en anlamlamdıramadığım kısım son kısımdaki gereksiz romantizm oldu buna rağmen bakış açımı değiştiren, yer yer rahatsız eden bir kitap oldu. Daha sonrasında izlediğim filmini de beğendim. :)
Venedik TaciriWilliam Shakespeare · Remzi Kitabevi · 201810,8bin okunma
"Eğer iyi olanı yapmak, bilmek kadar kolay olsaydı, köy kilisesi katedrale, yoksulun kulübesi de kral sarayına dönerdi.
Ben papaz diye, kendi öğüdünü dinleyene derim. Yirmi kişiye birden kolayca davranış dersi verirdim, ama o dersi alacak yirmi kişiden biri olmaya gelince iş değişir. İnsanın beyni, kanımı dizginleyecek yasalar koyabilir; ama kızışmış tutkular soğuk kuralların üstünden atlayıp geçecektir. Gençlik çılgınlığı da böyle bir tavşandır işte:
Topal nasihatin ağının..."
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedir. Bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir.
Tolstoy'un durağan olaylardan ve günlük hayatta karşılaşılan hikayelerden oluşan kitabıdır. En beğendiğim hikayesi en başta ve en sonda yer verilen oldu. Hayata dair, bugün bile farklı şekillerde yaşadığımız düşmanlık, yaşam ve ölümle alakalıydı. Genel olarak klasik seven birinin sevebileceğini düşünüyorum
Zülfü Livaneli'nin genel olarak keskin bir dili var. Zaman zaman okuyucusunu sinirlendiren, zaman zaman "ah işte evet, aradığım buydu.." dedirten şaşırtıcı bir anlatım bu. Mutluluk; Modern Türkiye'nin binbir insan profilinden üçünü anlatıyor bizlere. Bu üç karakter ne kadar farklı şartlar altında yetişmiş olsa dahi bir gün aynı amaçlar doğrultusunda yolları kesişiyor. Yani Zülfü Livaneli'nin de dediği gibi; "Hayatta kalma ve mutluluğu bulma." Kitap boyunca bu üç karakterin yollarının kesiştiği anı iple çektim ve bu üç insanın aynı noktada nasıl buluşmuş olabileceği konusunda senaryolar ürettim, diyebilirim. Bunun yanında yazar sanki profesör karakteriyle birlikte, içinde tuttuğu bütün fikir ve düşünceleri bir anda döküyor gibi anlatıyor. Yer yer doğruluğu kesin kanıtlanmış gibi anlatılan tespit ve sonuçların sığ ve taraflılığı konusunda açıkça hayrete düştüm. Bir noktadan sonra profesörün bu kendi kendisiyle konuşmaları ve tespitleri beni hikayeden uzaklaştığım hissine kaptırdı. Belki bu yüzden, sona doğru belirli noktalar alelaceleye gelmiş gibi olsa da o ince klişe çizgisinden ayrılarak bitmesi bende bir iz bıraktı. Özellikle Meryem'in kendine yazılan kaderden sıyrılması ve bu kaderden intikam alırmışçasına, önceki hayatının tam tersini yaşama psikolojisi yerine "mutluluğu" seçiyor olması beni çok etkiledi. Profesör de Meryem de aradıkları mutluluğu buldu fakat Cemal'in mutluluğu sanki biz okuyuculara bırakılmış gibiydi. Her ne olursa olsun sonu beni mutlu eden bir kitap oldu.
MutlulukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 202036,4bin okunma
Şimdilik güzel giden bir kitap, içinde birden fazla hikaye var ve birinden birine atlarken hiç kopmuyorsunuz sadece çok merak ediyorsunuz. Sayfalar sürüp giderken bu merakı da ateşlendiriyor. Bu kitabı okumak tıpkı Sarı-Özek'te yol almak gibi sabır ve sukünet gerektiriyor. Heyecandan sayfaları atlamamaya çalışıyorum çünkü her sayfanın sonuca başka bir anlam katacağını biliyorum, Cengiz Aytmatov- En sevdiğim yazarın farkı da bu..
Mitat Enç'in özyaşam öyküsünü anlattığı #bitmeyengece, üniversite yıllarında yanlış teşhis yüzünden görme yetisini kaybetmesi üzerine başlar. Ülkemizde engelli vatandaşların engellerini ortadan kaldırmaya çalışan Ankara Körler Okulunun kurucusu aynı zamanda hemşehrim, Gaziantepte ismini taşıyan bir cadde bulunan Mitat Enç yaşamı boyunca maruz kaldığı zorlukları, engelleri nasıl aştığını ve özellikle yurtdışında gelişen eğitime ve hayata bakış açısını anlatmaktadır.
İnsanın ufkunu ve bakış açısını değiştiren bir kitap, okuyunca sonunu da getirmek istiyorsunuz. Sadece bazı sayfalarda betimlemenin ağırlığı insanı yoruyor. Bu kitabı bir soluktan ziyade düzenli olarak okumak devamlılık açısından daha sağlıklı olur.
Benim kulağıma küpe ettiğim birçok yeri var onlardan biriyle sözlerimi bitirirken "engeller zihindedir" cümlesini bir kez daha kanıtlayan bir kitap bitmeyen gece. #yazarella #yazarelladan
"Kişisel girişimin gelişip ürünler verebilmesi, herhalde büyük ölçüde bu toplumsal desteğin varlığına bağlı. Bu da sanırım öncelikle insana inanıp güvenmekle gerçekleşiyor. İnsanın yetenekleri ve iyi niyetine karşı sürekli kuşku duyup her şeyi, onun kötü girişimlerini engellemek amacıyla düzenlemeyi benimseyen ortamlarda özel girişimin kök verip filizlenebilmesi çok zor."