Yasemin Kaya

160 syf.
·
Puan vermedi
Doppler'in varoluşsal yolculuğu
Doppler üçlemesinin ikinci kitabı
Volvo Kamyonlar
Volvo Kamyonlar
. Birinci kitap
Doppler
Doppler
şehrin hayhuyundan bıkıp rotayı vahşi doğaya çeviren Doppler’i geyiği Bongo ve oğlu Gregus ile ormana daldıklarında bırakmıştık. Arkada Mustafa Sandal çalıyordu, “Akışına bırak, damarında akan kan gibi. Akışına bırak, dağlardan inen ırmak gibi.” :) Ancak kitap bir başlıyor bizim
Volvo Kamyonlar
Volvo KamyonlarErlend Loe · Yapı Kredi Yayınları · 2021772 okunma
Reklam
104 syf.
·
Puan vermedi
Kurtarma mesafesinde doğa
Annelik yaşam boyu sürecek bir kalp ağrısıdır. Ne anneliğe bir övgü ne de yergidir bu, sürekli hissettiğim duyguyu ancak böyle betimliyorum.
Samanta Schweblin
Samanta Schweblin
’in şu satırlarını okuyunca işte bu tam olarak da bu dedim: “Ben hep en kötü ihtimallere kafa yorarım. Şu an bile kafamda hesap yapıyorum, Nina birden havuza düşerse arabadan çıkıp koşarak ona
Kurtarma Mesafesi
Kurtarma MesafesiSamanta Schweblin · Can Yayınları · 20211,242 okunma
204 syf.
·
Puan vermedi
kendini fark eden hikaye
602.Gece ismini Jorge Luis Borges'in kısa öyküsünden alıyor. Öykü, Binbir Gece Masalları'nda Şehrazat’ın, Şehriyar'a 602. gecenin masalını anlatmasıyla başlıyor. Ancak bu masalda Şehrazat, Şehriyar'ı kendi masallarının bir parçası haline getiriyor. Yani Şehriyar, masalın içinde masal dinleyen bir karaktere dönüşüyor. Pek çok yazar (aralarında Murat Gülsoy’un da olduğu) 602.Gece masalının peşine düşünüyor. Ancak görülüyor ki Borges’in hikayesi de bir kurmaca:) Postmodernist edebiyat ve metakurmaca türünde önemli bir eser olarak kabul edilen bu öykü Murat Gülsoy’u da çok etkilemiş olacak ki kitabına ismini veriyor.
602. Gece
602. Gece
kitabında 20.yüzyıl başından itibaren modern ve postmodern sanatın gelişimine çok özgün örnekler üzerinden anlatılıyor. Kitabın devamında kendi dilimizde okuyabilme şansına sahip olduğumuz
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar
,
Oğuz Atay
Oğuz Atay
ve
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
’un eserlerine ilişkin
Murat Gülsoy
Murat Gülsoy
’un yakın okumalarına hayran kaldım. Eminim dönüp yeniden okuyacağım zaman içinde. Özellikle benim gibi bu yazarlara meftunsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim. Murat Gülsoy’un düzenlediği seminer serilerinden çok yararlandığım notunu da düşeyim
602. Gece
602. GeceMurat Gülsoy · Can Yayınları · 201481 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
256 syf.
·
Puan vermedi
Esther'in hikayesi
Sylvia Plath
Sylvia Plath
'ın kendi yaşamından esinlenerek yazdığı bir otobiyografik öğelerle dolu tek romanı. Romanımızın esas kızı Esther yetenekli ve başarılı bir editör namzeti. New York’a önemli bir moda dergisinde çalışmak üzere büyük hayallerle geliyor ve kendini acımasız bir rekabet içinde buluyor. Hayata dair beklentilerinin yaşadıklarına uymaması,
Sırça Fanus
Sırça FanusSylvia Plath · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201911,7bin okunma
830 syf.
9/10 puan verdi
“Bir kitap okudum, okuduğum hiçbir kitaba benzemiyordu.”
Yazıya Orhan Pamukvari bir girişle başlıyorum: “Bir kitap okudum, okuduğum hiçbir kitaba benzemiyordu.” Eylül ayının hemen hemen tümünü bir kitap aldı ama her anına değdi. Katalan yazar Jaume Cabre’nin 8 yılda yazdığı, dilimize Suna Kılıç (çiçek) tarafından çevrilen ve Selahattin Özpalabıyıklar tarafından yayına hazırlanan kitap tek kelimeyle
İtiraf Ediyorum
İtiraf EdiyorumJaume Cabre · Alef Yayınevi · 2015187 okunma
Reklam
372 syf.
·
Puan vermedi
Her insan bir gün mülteci olabilir
Yazarımız (ve de çizerimiz)
Fabien Toulmé
Fabien Toulmé
'nin yaşanmış olaylardan esinlenerek yazdığı üç ciltlik grafik roman serisinin ilk kitabı. Kitap sade ama etkileyici çizimleriyle genç bir bahçıvanın Suriye'deki savaş nedeniyle sahip olduğu her şeyi geride bırakıp, Şam'ın güney banliyösünden Lübnan, Ürdün, Türkiye’ye yolculuğunu anlatıyor. Devam ciltlerinde kahramanımızın sürgünlüğü Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Avusturya, İsviçre ülkeleri üzerinden Fransa'nın Aix-en-Provence şehrine kadar uzanacak.
Hakim'in Yolculuğu - 1
Hakim'in Yolculuğu - 1
tamamen yasal yollar üzerinden yeni ve daha ''yaşanabilir'' bir hayat kurmaya çabalayan bir adamın mücadelesine tanıklık ettiriyor. Çoğu zaman televizyon ekranlarından veya haber sayfalarında karşımıza çıkan mültecilerin yaşam mücadelelerine duygudaşlığı etkileyici bir dille sağlıyor roman ve şu satırlarla sarsılıyorsunuz: ''Bunun benim başıma gelebileceği aklımdan bile geçmezdi. Anlıyorum ki her insan bir gün 'mülteci' olabilir... Bunun için ülkenin çökmesi yeterli. Ya sen de onunla birlikte çöküyorsun ya da çekip gidiyorsun.''
Hakim'in Yolculuğu - 1
Hakim'in Yolculuğu - 1Fabien Toulmé · Desen Yayınları · 2020190 okunma
712 syf.
·
Puan vermedi
Hayattan kaçıl(a)maz
(Spoiler İçerir)
David Grossman
David Grossman
’ın
Bir At Bara Girmiş
Bir At Bara Girmiş
romanını Man Booker Uluslararası Ödülünü kazandığı dönemde okumuştum. İronisi bol, toplumsal eleştiri dozu yüksek, incecik ama zor okunan bir kitap olarak hatırlıyorum. Ülkenin Sonuna ise tam tersi 712 sayfa ile tuğla kategorisinde olmasına rağmen konusu ve anlatım tarzı ile ilk sayfadan kapağını kapatana
Ülkenin Sonuna
Ülkenin SonunaDavid Grossman · Siren Yayınları · 201974 okunma
270 syf.
8/10 puan verdi
Bizi değiştiren küçük şeyler
Aslı Perker’in daha önce Bütün Flamingolar Pembedir romanını okumuş ve pek beğenmiştim. Bu kitapta da 8 kişinin birbirlerine tesadüflerle bağlanan hikayeleri anlatılıyor. Dünyadaki her insana en fazla 6 kişi uzaksınız diye özetleyebileceğimiz teori vardır burada da önce 4 kadın kahramanın devamında kadınların hayatlarındaki 4 erkeğin öyküleri ustaca bağlanıyor birbirine. Karakterlerimizin yaşamı anlamlandırma çabaları, yaptığımız küçük bir şeyin bir başkasının hayatını nasıl değiştirebildiği akıcı bir dille anlatılıyor. Kitabın kurgusunu, karakterlerin işlenişini özellikle psikolojik tahlilleri başarılı buldum. Üstelik bu bir ilk roman (çok alkış). Valla çok güzel mini dizisi olur bu kitabın, şöyle 8 bölümlük mis gibi. Şu aralar tırt yerli dizilerle dolu dijital platformlara duyurulur.
Başkalarının Kokusu
Başkalarının KokusuAslı Perker · Everest Yayınları · 201748 okunma
222 syf.
7/10 puan verdi
Toksik aile romanı
20.yüzyılın büyük romancıları sayılırken hep karşıma çıkardı
William Faulkner
William Faulkner
. Kitaptaki hikaye basit aslında. Ölüm döşeğinde olan ailenin annesi Addie, kırk mil uzaklıktaki kendi ailesinin yattığı mezarlığa gömülmeyi vasiyet ediyor. Addie ölünce ailesi (5 oğul ve baba) tabutunu bir katır arabasına yükleyip vasiyetini yerine getirmek üzere seller ve sıcağın yarattığı zorluklara boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkarlar.
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde Ölürken
, on beş farklı anlatıcının ağzından kaleme alınmış elli dokuz bölümden oluşuyor. Yolculuk sırasında aile bireylerinin tüm duygularını zihinlerinden geçtiği şekilde yansıtmada bilinç akışı tekniğini kullanan yazar 20.yüzyıl romancılığına radikal bir değişiklik getiriyor. Toksik bir aile romanı diyebileceğim Döşeğimde Ölürken Amerikan edebiyatının en önemli romanları listelerinde yazarın diğer kitabı Ses ve Öfke ile birlikte hep üst sıralarda yer alıyor.
Döşeğimde Ölürken
Döşeğimde ÖlürkenWilliam Faulkner · İletişim Yayınevi · 20181,249 okunma
360 syf.
·
Puan vermedi
Murtaza'nın görev aşkı
Bekçi Murtaza ile tanışın: “Almışım amirlerimden terbiye, görmüşüm kurs. Görseydin kurs, alsaydın sıkı terbiye büyüklerinden konuşmazdın böyle cahil sözler. Bilirdin yüksektir bir vazife her şeyden,” diyen bir vazife adamı. İlkelerinden taviz vermiyor, üstlerine ölümüne bağlı astlarına olabildiğince zalim. Murtaza işini iyi yapmak, doğruculuğundan ödün vermemek için çabaladıkça daha çözümsüz zaman zaman komik durumlara düşüyor. Murtaza’nın görev aşkı bir noktadan sonra kendi gerçekliğinden öylesine kopuyor ki artık bir yerde kendine gelmesini (veya birinin onu getirmesini) bekliyorsunuz ama olmuyor, olamıyor. Özellikle iş hayatında tanımışsınızdır Murtazalar. Bence Murtazalık da tıpkı Oblomovluk gibi bir kitap kahramanından ortaya çıkan baya tarif edebileceğimiz bir yaşayan karakter olabilir.
Murtaza
MurtazaOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 03,446 okunma
Reklam
320 syf.
7/10 puan verdi
İstasyon insanları buradalar tesadüfen
“Bir gün en yakın dört arkadaşı, 'Biz artık seni görmek, seninle konuşmak istemiyoruz' deyivermişlerdi. Doğrudan, ödün vermez bir şekilde, birdenbire. Bir de, böylesine sert bir şekilde ilan edilen bu karara neden maruz kaldığına dair tek bir açıklama bile yapmamışlardı. O da sormaya cesaret edememişti…”Böyle başlıyor Tsukuru Tazaki'nin hikayesi. 5 kişilik bir arkadaş grubundan aforoz ediliyor. Kahramanımız bu durumu kendi dışındaki gruptaki herkesin soyadlarının anlamındaki renk detayları (mavi deniz, kızıl çam, ak kök, kara ova) gibi kişilikleri de renkli kendisinin ise renksiz ve sıradan olmasına bağlıyor. Bu reddediliş kahramanımızda ilk zamanlar fiziksel sonrasında ise uzun süre ruhsal derin yaralar açıyor. Zaman iyileştirir, yaralar kabuk bağlar diye düşünürken yıllar sonra bir sevgiliyle yeniden başlıyor geçmişle hesaplaşma. Tsukuru sevgilisinin ısrarı ve yardımıyla arkadaşlarıyla yüzleşip gruptan dışlanmasının gerçek nedenini öğreniyor. Romana eşlikçi bir müzik olması Murakami edebiyatının olmazsa olmazı. Bu kitapta en çok Franz Liszt'in “Le Mal Du Pays” kalıyor aklımızda. Vatan özlemini anlatan bu şarkıyı dinlemeyi unutmayın. Benim gibi meftunları bilir, Murakami kitaplarında edebiyatla müziği öylesine harmanlar ki çoğu zaman kitaplarıyla aynı anda Spotify’da her kitabın çalma listeleri eşanlı çıkar:) Kitapta insanlar arasındaki bağların istasyon metaforu üzerinden pek güzel anlatıldığını da ekleyeyim notlarıma. Teoman'ın şarkısı da kitaba eşlikçi olsun: "İstasyon insanları buradalar tesadüfen Aynı rüyayı görüp ayrı yerlere giden"
Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac YıllarıHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20142,034 okunma
·
Puan vermedi
Doppler'in hayatına anlam ve mutluluk arayışı
Bu yıl İskandinav yazarlardan daha fazla kitap okumalısın (karar gibi karar) demiştim sene başında. Ve karşınızdaki kitap Doppler. Yazarı Erlend Loe dünyanın ennn mutlu ülkelerinden Norveç’ten. Bir üçlemenin ilk kitapı Doppler. Serinin sonraki kitapları Volvo Kamyonlar ve Bildiğimiz Dünyanın Sonu. Üçlemeler güzeldir:) Kitabın ismini veren
Doppler
DopplerErlend Loe · Yay Kitabevi · 20229,5bin okunma
408 syf.
·
Puan vermedi
Ayfer Tunç hakkında kaynak metin
Handan İnci ile yazarın yaptığı bir nehir söyleşi kitabı. Baskısı tükenmiş ama e-book seçeneği var. Bence baskısı kalmayan veya artık basılması düşünülmeyen kitapların tümünün e-book formatına taşınmasını yayınevi açısından bir sorumluluk olarak görüyorum. Böylece hem kitabın okuyucuya ulaşma imkânı korunur hem de kitaba ikinci eline yüksek fiyatlar ödeyerek erişim dışında bir seçeneğin olması sağlanır. Kitap Ayfer Tunç’un çocukluğundan itibaren hayat hikâyesine, yazarlığına ilişkin çok kapsamlı bilgiler içeriyor. Handan İnci öyle güzel sorular sormuş, Ayfer Tunç öyle incelikli cevaplar vermiş ki size bu çok güzel sohbete eşlik etmek kalıyor sadece. Ayfer Tunç’un otobiyografi yazmaya mesafeli durması da bu kitabı yazarı yakından tanımak isteyen okurları açısından daha kıymetli yapıyor.
Ayfer Tunç'la Karanlıkta Kelimeler
Ayfer Tunç'la Karanlıkta KelimelerHandan İnci · Can Yayınları · 2014112 okunma
248 syf.
·
Puan vermedi
Acılezzet
Saklı adını Ayfer Tunç’un ilk basılan öyküsünden alan ilk kitabı. Ayfer Tunç Saklı’da yer alan öykülerini 17 yıl sonra yeniden ele alıp “Şimdi olsa böyle yazardım” diyerek ikinci kez kaleme alıp Evvelotel kitabını yazmış. Öykülerdeki temayı ve kişileri yeniden kurduğu da olmuş, geliştirdiği veya tamamladığı da. Sakli’daki tüm malzemeyi daha farklı ve yoğun işlemiş denebilir. Bunu yaparken de anlatımını şiirsellikten daha koyu bir kıvama taşımış. Evvelotel/Saklı kitabında işte bu öykülerin eski ve yeni halleri bir arada veriliyor. Gerçekten çok farklı bir okuma deneyimi oldu kendi adıma. Bazı öykülerinin eski, bazılarının yeni hallerini daha çok sevdim ama bir Acılezzet öyküsü -adı gibi- pek çok malzemenin ustaca bir araya getirildiği çok yoğun, buruk bir tat bıraktı geride: “Bir gün herkes kendisi olsun.”
Evvelotel - Saklı
Evvelotel - SaklıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20191,107 okunma
224 syf.
·
Puan vermedi
Canımızın ne zaman acıyacağına gerçekten kendimiz karar veririz
Norveçli yazar Per Petterson'un (Ya Nordik edebiyatı okumayan da artık ne biliyim), tüm dünyada çok okunan kitabı. Kitap 2007’de New York Times gazetesinin yılın en iyi edebiyat yapıtları listesinde ilk sırada yer almış. Kitapta, Tront adlı kahramanımız, 67 yaşında kenti terk edip Norveç-İsveç sınırında bir kulübede inzivaya çekiliyor. Norveç şehirli adeti sanırım kırsala kaçmak, kapat parantez. Burada geçmişinden bir tanıdık olan Lars ile karşılaşması, kahramanımızın 15 yaşında bir ergenken babasıyla birlikte geçirdiği 1948 yazında yaşananları hatırlamasına neden olur. Kitap Trond’un geçmiş ve günümüz arasındaki gidip gelen bir baba-oğul ilişkisi ekseninde kurgulanmış. Petterson duygu dolu ve etkileyici anlatımıyla Tront’un anıları arasında gezinirken aile bağları, insan ilişkileri, suçluluk, savaş, özgürlük gibi pek çok duygu üzerine de düşünmemizi sağlıyor. En azından bana olan bu. Kitabın heyecanını söndürmemek için o yazda yaşanan ve Tront'un hayatını değiştiren pek çok olayı anlatmayacağım. Sadece minik bir spoiler olarak kitabın ismini 1948 yazında komşu çiftliklerdeki atları izinsiz alıp binmelerine “At çalmaya gidiyoruz.” demelerinden aldığını vereyim. Acıyı kabullenerek, hayatın acımasızlığına direnmek isteyenlere kitabın bitiş cümlesi ilham ve cesaret verebilir, “Canımızın ne zaman acıyacağına gerçekten kendimiz karar veririz.”
At Çalmaya Gidiyoruz
At Çalmaya GidiyoruzPer Petterson · Metis Yayınevi · 20211,119 okunma
33 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.