Norveçli yazar Per Petterson'un (Ya Nordik edebiyatı okumayan da artık ne biliyim), tüm dünyada çok okunan kitabı. Kitap 2007’de New York Times gazetesinin yılın en iyi edebiyat yapıtları listesinde ilk sırada yer almış. Kitapta, Tront adlı kahramanımız, 67 yaşında kenti terk edip Norveç-İsveç sınırında bir kulübede inzivaya çekiliyor. Norveç şehirli adeti sanırım kırsala kaçmak, kapat parantez. Burada geçmişinden bir tanıdık olan Lars ile karşılaşması, kahramanımızın 15 yaşında bir ergenken babasıyla birlikte geçirdiği 1948 yazında yaşananları hatırlamasına neden olur. Kitap Trond’un geçmiş ve günümüz arasındaki gidip gelen bir baba-oğul ilişkisi ekseninde kurgulanmış. Petterson duygu dolu ve etkileyici anlatımıyla Tront’un anıları arasında gezinirken aile bağları, insan ilişkileri, suçluluk, savaş, özgürlük gibi pek çok duygu üzerine de düşünmemizi sağlıyor. En azından bana olan bu. Kitabın heyecanını söndürmemek için o yazda yaşanan ve Tront'un hayatını değiştiren pek çok olayı anlatmayacağım. Sadece minik bir spoiler olarak kitabın ismini 1948 yazında komşu çiftliklerdeki atları izinsiz alıp binmelerine “At çalmaya gidiyoruz.” demelerinden aldığını vereyim. Acıyı kabullenerek, hayatın acımasızlığına direnmek isteyenlere kitabın bitiş cümlesi ilham ve cesaret verebilir, “Canımızın ne zaman acıyacağına gerçekten kendimiz karar veririz.”